Bir gün, bir gece vakti o silahlar konuşmaya başladı. İki kelimeden ibaretti konuştukları dil. Tak tak! Öyle soğuk ve ürkütücüydü ki! Sanki, "Öldür, öldür!" diyordu, o tak tak sesleri. Ne vakit duysam o korkunç sesi başka yerdeki başka çocuklar aklıma gelirdi. Ve, "Acaba onlar da şimdi bizim duyduğumuz bu sesleri duyuyorlar mı?" diye sorardım kendime? Ve korkuyorlar mı onlar da? Nerden bilecektim ki o çocuk aklımla, ateşin sadece düştüğü yeri yaktığını... Önceki gün televizyonda işgalin dördüncü yıl dönümüyle ilgili haberleri izlerken fonda yine aynı ses vardı. Tak tak tak tak! Bu sesin duyulduğu yerde zaman durur. Dakikalar ölüm, saniyeler mermi olur. Savaşın başladığı 2003 Mart ayından bu yana 655 bin Iraklı sivil yaşamını kaybetti. Her gün ortalama 100 sivil öldürülüyor. İşgalin baş aktörü Amerikan güçlerinin resmi kayıpları ise 3 bin 200'e yaklaştı. Irak'ta yaralanan Amerikan askeri sayısı ise 22 bine ulaştı. İngiltere ve diğer koalisyon güçleri de 200'den fazla kayıp verdi. Ülkedeki şiddet olaylarında 646 yabancı sivil görevli de hayatını kaybetti. Kaç direnişçinin öldürüldüğü ise meçhul. Irak'taki savaşın Amerika Birleşik Devletleri'ne şu ana kadar ki maliyeti 340 milyar Dolar. Bu rakam savaşın günde 250 milyon Dolar'a malolduğunu gösteriyor. İnsan öldürmek için bu kadar para harcanıyor işte? Irak'ın işgali ile ülkeyi terk edenlerin sayısı da tırmanışa geçti. 31 Ekim 2006 tarihi itibariyle başka ülkelere göç eden Iraklı sayısı bir buçuk milyonu geçerken, ülke içindeki göçler de milyonlarla ifade ediliyor. Haberlerle ilgili ayrıntılar uzayıp gidiyor böyle... Dalıp gidiyorum. Bağdat'ın sokaklarında gezinirken savaşın ortasında, kulakları sağır eden silah seslerinin arasında kalmış bir çocuk çıkıyor karşıma. Gözlerini gözlerime dikip, "Acaba başka yerdeki çocuklar da şimdi bu sesleri duyuyorlar mı?" diye soruyor. Dehşet içinde, göğsümde tarifsiz bir acıyla uyanıyorum o birkaç saniyelik düşten. Hayır sevgili çocuk! Dünyanın diğer ülkelerindeki çocuklar Toys R Us'dan hediye beğeniyor her gün. Evleri oyuncak çöplüğüne dönmüş durumda. Sen orda alnına sıkılan kurşunla hayatını kaybederken bizimkiler burda akşama kadar bilgisayarlarında savaş oyunları oynayıp adam öldürüyorlar. Tıpkı o Amerikan askerinin senin babanı öldürdüğü gibi? Ve öldürdükçe puan kazanıyorlar. Coca Cola ve Mc Donald's'ı zengin ediyor bizim çocuklar. ABD bizim çocuklardan kazandıklarıyla sizin oraya bomba gönderiyor. Evinize geliyor olmalı... Sabah, öğlen ve akşam öğünlerinde yediğiniz o misket bombaları, o top mermileri, o roket atar mermileri var ya, işte onlar bizim çocukların ABD markalarına verdikleri harçlıklarla alınıp size gönderiliyor. Tabi arada bir değişiklik olsun diye Burger King'e de gitmiyor değiller. İngiliz tanklarından atılan ve evinizi yerle bir eden o mermiler de söylemesi ayıp yine bizim veletlerin mütevazi katkılarıyla alınıp gönderiliyor oraya. Sahi sizin orada da ağaçlar çiçek açtı mı? Bizim burda bütün her yer çiçek bahçesine dönüştü. Çocuklarımız çok sıkılmıştı kışın içerde. Şimdi hepsi kırlara gidip uçurtma uçuruyor babalarıyla? Senin uçurtman yoktu değil mi? Büyüklerin ne yaptığını da merak ediyorsundur sen! Onlar da her akşam sizin oradan gelen haberleri izliyor, tıpkı benim gibi. Üzülüyorlar neyse ki? Dayanamayıp yakıyorlar bir Marllboro, yanında bir de Nescafe, kederden içip duruyorlar. Bildiğin gibi değil, hayat onlar için de çok sıkıcı aslında. Arada bir de olsa bu sıkıcı dünyadan sıyrılıp gitmek için, Hollywood yapımı filmleri izlemeye gidiyorlar. Film burada ucuz. Sadece 12 YTL? Yani en fazla iki fişek parası, o kadar! Film çıkışında da soluğu Star Bucks'ta alıyorlar. Ya sevgili çocuk! İşte öyle. İşgalde dört yıl geride kaldı. Altı yaşındaydın sen. Bizimkiler de öyle... Sen hep altı yaşında kalacaksın. Bizimkiler ise şimdi on yaşında. Tak tak sesleri dursa... Sizin için de zaman durduğu yerden yeniden başlasa akmaya... Tik, tak, tik, tak!