Petrol Uzmanı Cohaz, işgal altındaki Irak’a dayatılan Yeni Petrol Kanunu’nun neler getirdiğini özetliyor: Siyasi ve askeri baskı ile petrol şirketlerine yağma imkanı...
Otuz beş yıl önce, dünya petrolü temel olarak ABD ve Avrupa merkezli yedi şirket için akıyordu. Zamanla bu şirketler birleşerek dört büyük grupta toplandı: Exon Mobil, Chevron, Shell ve BP. Bu birleşme, uluslararası ekonomi alanında en büyük ve en güçlü imparatorluğu yaratabilmek amacıyla gerçekleştirildi. Geçmişteki durumdan farklı olarak günümüzde ise dünya petrolünün dörtte üçü, bulunduğu bölge devletlerinin kontrolü altına girmiştir artık.
Ancak bu şirketler, dünya petrolü üzerinde hükümranlıklarını kaybettiklerinden bu yana; tekrar petrol sektöründe hükümranlık kurabilmek, tekrar enerji sektörünü kontrolleri altına alabilmek için her yolu deneyerek mücadele etmişlerdir.
Ve en sonunda da Irak; dünya petrol rezervleri sıralamasında ikinci sırada bulunması nedeniyle, uluslararası petrol şirketlerinin başlıca hedefleri arasında yer almış ve ardından da işgal edilmiş bir ülke konumuna düşmüştür.
Yeni Petrol Kanunu
Bu ay içinde parlamentoya sunulacak olan yeni Petrol Kanunu eğer yürürlüğe girerse; bu durum yalnızca, uluslararası petrol şirketlerinin eski hülyalarını gerçekleştirmelerine araç olacaktır.
Öyle ki bu petrol kanununun yürürlüğe girmesi durumunda Irak petrolü, Irak hükümetinin kontrolünden çıkacak ve bu şirketlerin kontrolüne geçecektir. Ve bu, sadece günümüzü değil gelecek kuşakları da kapsayacaktır.
Uluslararası enerji sektörü alanında faaliyet gösteren büyük Amerikan şirketlerinin müdürlerinin de içinde yer aldığı “Amerikan Ulusal Enerji Politikasını Geliştirme Grubu”, 2001 Martı’nda ABD yönetimine, enerji sektörlerinin bir bölümünü yabancı yatırımcılara açacak Ortadoğu ülkelerinin desteklenmesi yolunda tavsiyelerde bulunmuştur.
Irak işgal edilip de zamanı gelince ABD yönetimi, Irak’ta yeni bir petrol kanununun çıkarılması için siyasi dayatmalara başlar. Sonunda da kanun, petrol şirketlerinin çıkarlarını sağlamlaştıracak bir şekilde hazırlanır. Sözde; kanun, demokratik ve bağımsız Irak ekonomisinin çıkarlarını koruma için hazırlanmıştır!
Irak işgalinden bu yana ABD, Petrol Kanunu’nun parlamentodan geçirilmesi için çeşitli yollar denemiştir. Bu bağlamda, Petrol Kanunu’nun, ABD yönetiminin Nuri El Maliki hükümetine desteğini sürdürmesi karşılığında dayattığı temel taleplerden biri haline dönüşmüş olması, pek de şaşırtıcı değildir.
Ayrıca ABD Dışişleri Bakanı Condeleezza Rice, General William Casey, sonra da ABD’nin Irak Büyükelçisi Zalmay Halilzad ve daha birçok ABD’li yetkilinin, söz konusu Petrol Kanunu’nun yararlarını hırsla her fırsatta dile getirmeleri, propagandasını hırsla yapmaları, pek de şaşırtıcı değildir.
Yapılan bu propagandaya göre bu Petrol Kanunu, petrol gelirlerinin doğrudan Bağdat merkezi hükümetinin kontrolünde tüm Irak bölgelerine, barındırdıkları nüfus oranı ölçü alınarak eşit bir şekilde dağıtılmasına imkan verecektir. Oysa Petrol Kanunu’nun, barındırdığı bazı maddeler nedeniyle bu olumlu gösterilen özelliklerinden tamamen uzak olduğu ortadadır.
Zira kanundaki bu maddeler, petrol gelirlerinin önemli bir bölümünün Irak dışına akıtılmasına, ama özellikle uluslararası petrol şirketlerinin ceplerine akıtılmasına imkan tanıyacaktır. Irak’ta; eski kanunda petrol sanayisi, Amerikan şirketlerine kapatılmış ve devlet kontrolünde güvence altına alınmış idi. Ama bu durum, yeni Petrol Kanunu ile tamamıyla özelleştirilecek ve böylece Irak petrolü uluslararası şirketlere açılacaktır.
Yeni Petrol Kanunu’na göre, Irak Ulusal Petrol Şirketi 17 petrol sahasına sahip olacaktır. Ama öte yandan yabancı petrol şirketlerinin kontrolünde halen 80 petrol sahası mevcuttur. Yani bilinen (üretim yapılan) Irak petrol sahalarının üçte biri, uluslararası petrol şirketlerinin kontrolündedir.
Ama gelin görün ki yeni Petrol Kanunu, yabancı petrol şirketlerine, kârlarının bir bölümünü de olsa Irak ekonomisinde kullanma zorunluluğu getirmemektedir. Bunun yanında Iraklı şirketlerle ortaklık zorunluluğu, Iraklı işgücü istihdamı zorunluluğu ya da teknoloji değişimi zorunluluğu da getirmemektedir.
Ayrıca Irak hükümeti şu anda istikrarsız ve riskli bir süreçten geçmektedir. Uluslararası petrol şirketleri de yeni Petrol Kanunu’nu Irak hükümetine dayatmak suretiyle Irak hükümetinin yaşadığı istikrarsız ve riskli dönemden faydalanmaktadır. Ama Petrol Kanunu’nun yürürlüğe girmesi halinde, bu şirketler en az iki sene hiçbir yatırım yapmadan bekleyecekler. Bu da Irak ekonomisinin bu süre zarfında petrol gelirlerinden mahrum kalması demektir.
Ayrıca bu durum, sadece yeni Petrol Kanunu’nda değil, aynı zamanda uluslararası petrol şirketlerinin Irak’ta memnuniyetle imzaladığı, petrol gelirlerinin bölüşülmesine yönelik anlaşmalar için de geçerlidir.
Asker zoruyla verilen imtiyazlar
Uluslararası petrol şirketlerinin memnuniyetle imzaladıkları petrol gelirlerinin bölüşülmesine yönelik anlaşmalar, bu şirketlerin lehine imzalanmış en iyi anlaşmalar kabul edilir. Öyle ki petrol üreten Ortadoğu ülkeleri, bu tür maddeleri barındıran anlaşmaları imzalamayı reddetmektedir. Zira bu tür anlaşmalar, uluslararası petrol şirketlerine 20 ile 35 yıl süren imtiyazların tanındığı maddeleri içermektedir. Ayrıca şirketler, bu anlaşmalar ile daha fazla kâr etme olanağı kazanmakta ve petrolü de kendi denetimleri altına alabilmektedir. İşte bu tür anlaşmaları, uluslararası petrol şirketleri, Bush yönetiminin Irak topraklarında bulundurduğu 140 bin askerin varlığı ile Irak’ta imzalayabilmektedir.
Bu gelişmelerle ilgili olarak Irak’ta yüzbinlerce işçiyi temsil eden beş işçi sendikası, yeni Petrol Kanunu ile ilgili bir bildiri yayımlamıştır. Bildiride; uluslararası petrol şirketlerine Irak petrolünü denetimleri altına alabilme fırsatları bahşeden, Irak devletinin egemenliğini zayıflatan yeni Petrol Kanunu’nu reddettiklerini beyan etmişlerdir. Sendikalar beyanda, “Reddediyoruz, zira yeni Petrol Kanunu, Irak halkının onurunu çiğnemektedir” demişlerdir.
* Petrol uzmanı ve siyasi yorumcu