Irak'taki yeni Türk rolü tarihsel açıdan yeni, müstesna veya bölgesel ve uluslararası şartların, etkileşim ve çağrışımların sonucu değil. Belki de bu şartlar, Ankara'yı kendi iradesi olmaksızın bu rolü oynamaya sevk etmiştir. Bu, sanılandan daha geniş bir roldür. Türkiye, dört asır boyunca (1513-1917) kendisini defalarca Irak'taki siyasî ve askerî oyunun anahtarlarını elinde tutar halde bulmuştur.
Bugün Iraklılar 'Türkler, İran'la eski çekişme sahasına başka silahlarla geliyor' diyorlar. İki başkent arasındaki mücadele savaş veya şiddet yapısına sahip değil artık. Aksine ortada Ankara ile Tahran arasında gizli bir anlaşma olarak belirmeye başlayan rollerdeki eşgüdüm ve uyumun göstergesi var. Bu gizli anlayış ve uyumun sınırları ve ufukları birçok eksende belirleniyor. Gerçekten de Tahran, Ankara ile tutum ve çıkarlarda eşgüdüm içinde. Sanki Tahran, Ankara'ya sadece Irak sahasında değil, Washington'la ilişkiler sahasında da ihtiyaç duyuyor. Bu yüzden Tahran, Ankara'yı başka araçlarla bu rolden çekmeye zorlamak yerine kendisiyle uyumlu bir Türk rolünü yeğliyor. Bu yüzden Tahran, Ankara'dan kendisiyle aynı piste girmesini ve kendisini yalnız bırakmamasını istiyor. Ankara ise bölgedeki konumunun güçlenmesiyle birlikte bu rolü oynamaya muhtaç görünüyor.
Örnek bağlamında ulusal uzlaşı ve birbiriyle çekişen siyasî güçlerin ilişkilerine yeni bir yaklaşım sunulması dosyası bütün Iraklılarca kabul edilir bir tarafın bulunmasını şart koşuyor. Bu şart Tahran'a uymuyor. Ankara, Iraklılar ve Araplarca kabul edilir taraf olarak görülüyor. Bu dosya, beklenen Amerikan çekilmesi dosyasıyla ilgili olduğu için Irak'taki kartlarını düzenlemeye hazırlanan Tahran, tarihî rakibiyle oyunun kurallarını yeniden formüle etmesinin uygun olduğunu görüyor. Tahran'ın Türk rolünün önemini ve canlılığını göz ardı etme genişliği yok. Ayrıca Ankara, Irak dışında kalamaz. Bu yüzden Ankara, şu andan itibaren farklı Iraklı kesimleri Amerikan çekilmesi sonrası süreçte aynı masada toplayacak tek taraf haline gelecektir. Irak sahasında Ankara ile Tahran'ı buluşturacak çıkarlar listesine 'Kürt sorununu' da eklersek, bu anlaşmanın işaretleri daha da netleşecektir. Her iki başkent, Kürt sorunu etrafında stratejik bir anlaşma formülü istiyorlar. Bu anlaşma, Kürt devleti hayalinin erozyona uğrayacağı süreci karşılamayı içeriyor.
Bugün 'Türkler geliyor' diyenler sadece Iraklılar değil. Tahran'da da benzer sesler duymak mümkün. Çoğu Iraklının şaşkınlık içinde bölgede ve Irak'taki yeni Türk rolünün Irak dosyasındaki temel düğümü çözeceğini veya tam tersi çözümsüzlüğü artıracağını sorguladığı doğru ancak bu şaşkınlığın Ankara'nın uzlaşı dosyası çözümü bağlamındaki 'olumlu ve sakin' rolünün göstergelerinin belirmesiyle birlikte kaybolduğu da bir gerçek.
Bu bağlamda bazı siyasî güçler, Irak konusunda büyüyen Türk rolünün Ankara'nın klasik tutumlarındaki sınırlı bir gelişmeden ibaret olmadığını, titizlikte çizildiğini ve kısa süre içinde bölgede ve Irak'taki yeni siyasî denklemler içinde temel bir kaynağa dönüşeceğini ve Tahran'ın rolünü birçok aktör içinde bir aktörden öteye götürmeyeceğini düşünüyor. Bu güçlerden bazıları iyimser yaklaşımlarını Ankara'nın Irak sahasında Tahran, Washington ve Arapların onayıyla rol oynadığına dair güçlü göstergelerle ortaya koyuyorlar. Türklerin altı yıllık suskunluk ve şartların gözlemi sonrası Irak dosyasına tutunması, Ankara'nın bugünden sonra sessiz kalmayacağı anlamına geliyor. Ankara, Bağdat'ı kurtaramayabilir veya Irak için hiçbir şey yapmayabilir ancak sessizliğini sürdürmeyeceği kesin. Londra'da Arapça yayImlanan El Arap gazetesi 14 Mayıs 2009
Kanak: Zaman