İlk kez bu yıl 19 Ağustos'ta kutlanan Dünya İnsani Yardım ve Çalışanları Günü, ırk, din ve siyasî görüş ayrımı yapılmadan ihtiyaç duyan herkese yardım edilmesi gerektiği anlayışının ne kadar ileri bir seviyeye eriştiğini görmemiz için iyi bir fırsat teşkil ediyor.
Günümüzde insanî yardım çalışanlarının krizlere anında müdahale etmesinin bekleniyor olması, dünden bugüne bu alanda olağanüstü bir başarı elde edildiğini gözler önüne seriyor.
Herkesin insanî yardım faaliyetlerinin önemini kabul etmesine rağmen başkalarına yardım etmeyi görevi addetmiş birçok kadın ve erkek yardım çalışanı her geçen gün daha fazla oranda saldırıya maruz kalıyor. Bu durum, bizim çalışmalarımız ve hayatta kalmak için bize ihtiyacı olanlar üzerinde ciddi sonuçlar doğuruyor.
Maalesef insanî yardımlara olan talep artmayı sürdürüyor. Yıllar içerisinde insanların çektikleri sıkıntılar, ne kadar hızlı yardım ulaştırılırsa ulaştırılsın artmaya devam ediyor.
Dünya genelindeki ihtilafların sayısında son 20 yıl içerisinde azalma görülmüş olmasına rağmen ihtilafların insanlar üzerinde yarattığı etkiler dehşet verici seviyelere ulaşıyor. Ayrıca son dönemde iç savaşlar özellikle siviller üzerinde yıkıcı sonuçlar doğuruyor.
Sri Lanka ve Pakistan'da son altı ay içerisinde yaşanan çarpıcı gelişmeler, insanî yardım sistemimizin limitlerini zorlar boyutlara ulaştı. Son aylarda Pakistan'da evlerinden edilen insanların sayısı tahminen iki milyonu buldu. Yakın tarihimizde ve tabii ki Pakistan tarihinde bu kadar kısa sürede bu kadar sayıda insanın evlerinden edildiği hiç görülmemiş bir olaydı. Sri Lanka'da ise silahlar nihayet sustu, ancak hâlâ yaklaşık 300 bin kişi seyahat özgürlüğünden mahrum, eve dönmeyi umut ederek ve bu sürede hayatta kalabilmek için bizim yardımımıza muhtaç durumda kamplarda yaşıyor.
Bu arada Darfur, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, işgal altındaki Filistin toprakları ve Somali'de uzun süredir devam eden ihtilaflar, milyonlarca insanı etkilemeyi sürdürüyor. Darfur'da 5 yıldır yürütülen ve dünyanın en büyük insanî yardım harekatı olan çalışmalarımız aracılığıyla ihtilaftan etkilenen yaklaşık 4 milyon 750 bin kişiye yardım ulaştırmak için çabalıyoruz. Somali'de 3 milyon 250 bin insan biçare yardım bekliyor. Yardıma muhtaç olanların sayısı geçen yıla oranla yüzde 50 artmış bulunuyor. Bu insanlar, akla gelebilecek en zor ve tehlikeli şartlarda yaşıyor.
İklim değişikliğinin etkisi ile şiddeti ve sıklığı artan doğal afetler, son yıllarda özellikle Asya'nın en yoksul halkları için korkunç sonuçlar doğuruyor. Myanmar'da 140 kişinin ölümüne neden olan Nergis kasırgası sonucu 2 milyon kişi de çaresiz bir şekilde insanî yardıma muhtaç hale geldi. Orta Amerika'da her yıl yaşanan kasırga mevsimlerinden etkilenen yoksul halkın sayısı her geçen yıl artıyor. Kaçınılmaz olarak en hazırlıksız ülkelerde yoksulların en yoksulları en fazla sıkıntıyı çeken grubu teşkil ediyor.
Bütün bu saydıklarımıza bir de süreğen yoksulluk, gıda ve malî kriz, su ve enerji sıkıntısı, göç, nüfus artışı, şehirleşme ve salgın hastalıkları eklediğimizde insanî yardımlara olan ihtiyacın neden daha önceden öngörülmemiş oranda arttığını anlayabiliyoruz.
İnsanî yardım çalışanları, dünyanın en ücra ya da ulaşılması zor bölgelerine yardım ulaştırmada karşılaştıkları lojistik sorunları aşmada uzmanlaşmış bulunuyor. Bu yıl Pakistan'da da ortaya konulduğu üzere yardım malzemelerinin bir yerden diğer bir yere ulaştırılmasında sağlanan hız, kendini bu işe adamış insanî yardım çalışanlarının ne kadar takdire şayan bir iş yaptıklarına şahitlik ediyor.
Ancak ilgili ülkelerin ve son dönemlerde sıkça karşılaştığımız üzere ulaşmak istediğimiz bölgeyi kontrol eden silahlı grupların rızasını alamadığımız takdirde bu tecrübelerimizin pek bir anlamı kalmıyor. Ve günümüzde bu rızayı almak gittikçe zorlaşıyor.
İster bilerek, ister bilmeden insanî yardıma sınır getirmek, gereksiz yere insanların yaşamlarına mal oluyor ve sıkıntıların uzamasına yol açıyor.
Ancak bunların ötesinde beni en çok üzen ve giderek korkutan olay, insanî yardım çalışanlarına karşı girişilen saldırıların son dönemde artış göstermesi. İnsanî yardım çalışanları, görevlerinin zorlukları ve tehlikeleri çerçevesinde iki ateş arasında kalabileceklerinin veya yanlış zamanda yanlış yerde olabileceklerinin bilincindeler. Ancak son dönemde bütün bunlardan farklı olarak doğrudan hedef alınıyorlar.
Haydutların yaygın görüldüğü ve kontrolden uzak olduğu Darfur ve Çad'da olduğu üzere ya elimizdeki malzeme nedeniyle saldırıya uğruyoruz ya da daha kötüsü, Somali, Afganistan ve son aylarda dört yardım çalışanının öldürüldüğü Pakistan'da yaşandığı üzere kim olduğumuz için hedef seçiliyoruz. Son iki yıl, kayıtlara saldırı sonucu en fazla yardım çalışanının öldüğü dönem olarak geçti. Artık BM ve sivil toplum kuruluşu bayrakları ve sembolleri bir korunma sağlamadığı gibi saldırıları bile tetikleyebiliyor.
Bağdat'taki BM temsilciliğine 19 Ağustos 2003 tarihinde bomba yüklü bir kamyon ile saldırı düzenlendi. Saldırıda, aralarında hayatı boyunca bir çok kişiyi kurtarmış, en zor koşullarda dahi insanların sıkıntılarına çare bulmaya çalışmış Sergio Vieira de Mello'nun bulunduğu 22 insanî yardım çalışanı yaşamını yitirdi.
Dünya İnsani Yardım ve Çalışanları Günü'nün ilkinde, elde edilen başarıları kutlarken insanî yardım faaliyetlerinin temelini teşkil eden bağımsızlık, tarafsızlık ve yansızlık ilkelerine saygı gösterilmesinin sağlanması ve insanî yardım çalışanlarının güvenliğinin temin edilmesi gibi devasa sorunlarımız olduğunu da unutmayalım
Kaynak: Zaman