Batı'dan görece yatılmış halde geçen yaklaşık 20 yılın ardından, dünyanın en vahim insan hakları sicillerinden birine sahip olan Türkmenistan iş yapmak için Avrupa pazarlarına gözünü dikti. Avrupa da buna hevesli ve doğalgaz karşılığında demokratik ilkeleri kenara koymaya dünden razı.

Türkmenistan'ın Nabucco boru hattı için doğalgaz tedarik etme taahhüdü Avrupa'nın enerji konusunda Rusya'dan bağımsız olabilmesi için kritik önemde. Türkmenistan dünyanın en büyük dördüncü doğalgaz rezervlerine sahip ve yakın zamana dek doğalgazı Rusya'ya satıyordu. Ancak Rusya nisanda boru hattında meydana gelen patlamanın ve talebi azaltan krizin etkisiyle, Türkmenistan'dan gaz almayı kesti. Bu kararın Türkmenistan'a aylık maliyetinin 1 milyar dolardan fazla olması, Avrupa'yla Nabbucco çerçevesinde anlaşma yapmayı iki taraf için de bir zorunluluk haline getiriyor.

İşkence vakayı adiyeden
Boru hattı için nakil anlaşması temmuzda imzalandı. Amaç Rusya etrafındaki Orta Asya doğalgazını Türkiye üzerinden Avrupa'ya ulaştırmak. 3 bin 300 kilometre uzunluğunda olması öngörülen hat yıllık 31 milyar metreküp doğalgaz tedarik etme kapasitesine sahip, yapım maliyetininse 8 milyar avro olacağı tahmin ediliyor. Bugüne dek başlıca zorluk hattı doldurmaya yetecek doğalgaz bulmaktı.

Irak Türkiye'ye 15 milyar metreküp doğalgaz tedarik etme vaadinde bulundu, fakat bu vaadi yerine getirip getiremeyeceği belirsizliğini koruyor. Azerbaycan'ın Şah Denizi II Hattı yıllık 12 milyar metreküp tedarik etme kapasitesine sahip olacak, fakat bu hat Nabucco'nun öngörülen başlangıç tarihi 2014'te tamamlanmış olmayacak. Kazakistan Rusya'yla ilişkilerini Avrupa için feda etmek istemiyor. Yani geriye, yakın ve muazzam bir gaz kaynağı olan, üstelik son dönemde pek az talep gören Türkmenistan kalıyor. Nisanda Avrupa Parlamentosu Türkmenistan'la alelacele bir ticaret anlaşması imzaladı.

Türkmenistan bağımsızlığından beri korkunç bir insan hakları siciline sahip. 2002'de Devlet Başkanı Saparmurat Niyazov'a suikast girişiminde bulunulduğu iddiasının ardından Türkmenbaşı temel özgürlüklere saldırdı.

Muhaliflere, dinsel özgürlüklere, sivil topluma ve basın özgürlüğüne karşı bir baskı furyası başlatıldı. Şubat 2007'de Niyazov ölüp yerine Gurbangüli Berdimuhammedov geçince uluslararası insan hakları savunucuları baskıların azalacağı ve reformların başlayacağı yönünde büyük umutlara kapıldı.

Yaklaşık üç yıl sonra bu umutlar tükeniyor. Özgür medyanın hâlâ esamisi okunmuyor. İnternetin gelmesine önayak olan Berdimuhammedov şu an ağır sansür uyguluyor. Uydu ulaşımı 2008'den beri engellenmiş durumda, keza uluslararası televizyon kanalları ve gazeteler de. Tüm medya kaynakları fiilen hükümetin elinde ve muhalefet ağır şekilde cezalandırılıyor.

Muhaliflere yönelik cezalar vahşi biçimler de kazanıyor. Suçlananların akrabalarının da cezalandırılması Niyazov döneminden beri yaygın bir uygulama. Kuşkulu partilerin gözetimi standart uygulama. Hapishaneler düşünce suçlularıyla dolu. İşkence vakayı adiyeden. Toplanma ve örgütlenme özgürlüğünün yerinde yeller esiyor. Sivil toplum örgütleri özgürce faaliyet gösteremiyor. Dini kuruluşların serbest faaliyeti de yasak; sadece Rus Ortodoks Kilisesi ve Sünni Müslüman cemaatlere özgür faaliyet izni tanındı.
Bu vahim durum göz önüne alındığında, Avrupa'nın yatırımı ya insan haklarını destekleme politikasını terk etmesi ya da bir fırsat olarak görülebilir.

Geçenlerde Alman enerji konsorsiyumu RWE, devlet şirketi Türkmengaz'la anlaşma imzalamayı planladığını açıkladı. Berdimuhammedov AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Javier Solana'yla da ikili ortaklığı güçlendirmenin yollarını konuştu. Türkmen hükümetinin internet sitesinde şu ifadeler yer alıyor:

"Berdimuhammedov ve Solana dostluk ve işbirliği amaçlı diyaloğun güçlendirilmesi yönündeki soylu görevi başarıya ulaştırma isteğini ortaya koydu." Bu diyalog AB'ye insan haklarını destekleme fırsatı sunuyor ama bunun olup olmayacağı belirsiz. Aslında insan hakları söylemi Avrupa gündeminden düştü. 

Türkmenler umutla bekliyor
İnsan haklarının tarihsel savunucusu olarak AB Türkmenistan'daki durumun iyileştirilmesi yönündeki fırsatı kaçırmamalı. AB ya ilkelerini savunacak ya da ekonomik kazanımlar uğruna toplumsal ve demokratik özgürlükleri feda ederek itibarını lekeleyecek. İnsan hakları Türkmen hükümetiyle iki ve çok taraflı istişarelere entegre edilmeli ve insan haklarına saygı ekonomik ilişkilerin şartı haline getirilmeli.

Sovyetler Birliği'nin yıkılmasından beri Türkmenistan üzerindeki uluslararası baskı temel özgürlüklerin korunması bakımından pek az işe yaradı. Şimdi AB'nin elinde bunu değiştirmek için bulunmaz bir şans var. Türkmenler AB'nin kendilerini yüz üstü bırakmamasını umut ediyor. (14 Aralık 2009)

Kaynak: Radikal