İran'ın nükleer programının gizli yönü ile ilgili ilk bilgi 2002 yılında ortaya çıkmıştı. Yurtdışında faaliyet gösteren İran Milli Direniş Konseyi'nin Sözcüsü Ali Rıza Caferzade 14 Ağustos 2002 günü yaptığı açıklamada İran'ın Natanz'da gizli bir nükleer tesise sahip olduğunu, bunu çalıştırdığını, Arak'ta da döteryum oksit denen ağır su tesisinin bulunduğunu dünya kamuoyuna ifşa etmişti.
Bu ifşaat zamanla doğrulanmış, İran'ın Natanz'da uranyum zenginleştirme faaliyetinde gerçekten çok önemli aşamalar kaydettiği bizzat Milletlerarası Atom Enerjisi Kurumu (IAEA) tarafından yerinde tespit edilmiş ve İran da bunları doğrulamıştı.
Natanz tesisi halen IAEA'nın denetiminde çalışmalarını sürdürüyor. Denetimi ise IAEA tarafından tesise yerleştirilen kameralar ve zaman zaman gönderilen müfettişlerce yapılmaya çalışılıyor. Bu bakımdan dünya İran'ın Natanz'daki uranyum zenginleştirme faaliyetinden 7 yıldır haberdar bulunuyor.
Ne var ki, bu hafta ortaya çıkan yeni bilgilerden İran'ın daha önce açıklamadığı bir başka uranyum zenginleştirme tesisine de çoktandır sahip olduğu anlaşılmış bulunuluyor. Kum'a 30 kilometre uzaklıkta dağlar arasında bir Devrim Muhafızları üssünde bulunan bu tesisin varlığı da üç gün önce Başkan Obama tarafından açıklandı. İran da zaten geçen pazartesi günü IAEA'ya sunduğu mektupta tesisin varlığını resmen kabul etmiş, tesisin pilot bir tesis olduğunu, yüzde 5 civarında uranyum zenginleştirmesi yapacağını, ek bilgilerin IAEA'ya uygun zamanda verileceğini de belirtmiş bulunuyor. Bu bakımdan söz konusu tesisin varlığı artık bir gerçek.
Tesisin varlığının açıklanması konusu ise henüz teyit edilmeyen birçok belirsiz, tam kesinlik taşımayan bilgilerle karışık bir durumda bulunuyor. Amerikan basını, Obama'nın tesisin varlığından aylarca önce haberdar edildiğini; ancak haber ve bilgilerin tam kesinlik kazanması için beklenildiğini; İran'ın Batılı istihbarat servislerinin tesisin varlığından haberdar olduklarını öğrenmesi üzerine ön kazanmak için IAEA'ya mektupla tesisi bildirmek zorunda kaldığını söylüyor. İran tesisle ilgili olarak ayrıca, 'benim yaptığım kanuni bir iş; ben kimseye yaptığım işi bildirmek zorunda da değilim.' diyor
Diğer yandan, bu gelişmeler acaba gerçeği ne kadar yansıtıyor, bilmiyoruz; ancak bütün bunlardan Amerika'nın önderliğindeki Batı kampının istihbarat teşkilatları ile İran istihbaratı arasında yıllardır var olan bir gizli mücadelenin bütün şiddeti ile devam ettiği anlaşılıyor. Ortaya çıkanlardan, bugünkü durum itibarıyla Batılı istihbarat teşkilatlarının bir başarısının söz konusu olduğu sonucu çıkıyor; çünkü İran sakladığı bu tesisin varlığını resmen kabul etmiş bulunuyor.
Bugün İran'ın ikinci uranyum zenginleştirme tesisinin ortaya çıkması ile ilgili son durum böyle. Batı kampı İran'ın suçüstü yakalandığını söylüyor ve bununla İran'a karşı sert tedbirlerin altyapısını hazırlamaya, bunu kullanarak Rusya ve Çin'in desteğini sağlamaya çalışıyor, yeni müeyyidelerin peşinde koşuyor. İsrail ise durumdan son derece memnun olarak 'İran'ın gizli nükleer çabaları ile ilgili olarak yıllardır söylediklerim doğru çıkıyor' diyor ve önümüzdeki hafta Batılı kamp ile İran arasında yapılacak müzakerelerin nihai müzakereler olması gerektiğini açıkça dile getiriyor.
İran ise bilinen tavrında ısrar ediyor ve sivil nükleer programından asla taviz vermeyeceğini tekrarlıyor. Bu durumda bundan sonra ne olacak, söylemesi çok zor. Herhalde ilk olarak IAEA müfettişlerinin ikinci tesise gidip, burası ile ilgili bilgileri yerinde tahkik edip, kapsamlı bir rapor sunması gerekiyor. Şüphesiz bu rapor bundan sonraki gelişmelerin hem yön hem de mahiyetini belirleyecek en önemli unsur olacak. Bu ne zaman olur, henüz tam bilinmiyor.
İkinci tesisin ortaya çıkması İran'la ilgili gelişmelere yeni bir yön, yeni bir mahiyet kazandırmış bulunuyor kısacası... [email protected]
Kaynak: Zaman