Hazar Denizi'nin hukukî statüsü, yapılan sayısız görüşme, toplantı ve zirvelere rağmen 15 yıldır bir türlü çözüme kavuşturulamıyor.

Konu önümüzdeki hafta bir kere daha en üst düzeyde bir liderler zirvesinde ele alınacak. Kıyıdaş 5 ülkenin devlet başkanlarının katılacağı bu zirve İran'ın başkenti Tahran'da yapılacak.

Esasen, statü konusundaki son toplantı da geçen 20-22 Haziran günleri arasında yine Tahran'da yapılmıştı. İlgili ülke dışişleri bakanlarının katıldığı bu toplantının temel amacı da Hazar'a kıyıdaş ülkelerin devlet başkanlarının katılacağı bir zirvenin hazırlıklarını yapmak, zirveden önce var olan ihtilafları mümkün olduğu kadar azaltmak ve böylece muhtemel bir zirvenin nispeten başarılı sonuçlanmasını önceden sağlama almaktı. Yapılacak liderler zirvesi de işte o toplantıda varılan esaslar ve çizilen çerçeve içinde gerçekleşecek.

Hazar'la ilgili liderler zirvesinin ilki 2002 yılında Türkmenistan'ın başkenti Aşkabat'ta yapılmış ve bu zirvede liderler her yıl bir kıyıdaş ülkede zirve yapılmasını, sonraki zirvenin de Tahran'da toplanmasını karar altına almışlardı.

Bu karara rağmen bugüne kadar ne Tahran ne de başka bir yerde zirve yapılabildi. Tahran Zirvesi de 5 yıl gecikmeli olarak ancak önümüzdeki hafta yapılacak. Bu bile bize Hazar'ın statüsünün ne kadar netameli ve zor bir konu olduğunu gösteriyor zaten. Hazar'ın hukukî statüsü konusunda sonuç alınamıyor, herhangi bir anlaşmaya varılamıyor; çünkü taraflar bugüne kadar savundukları pozisyonlardan vazgeçmiş, herhangi bir uzlaşma zeminine girmiş değiller.

İran, pozisyonu konusunda en ısrarlı, en inatçı taraf olarak ortada duruyor. Bu ülke bugünün gerçeklerini bir türlü kabule yanaşmıyor ve hâlâ Hazar'ın statüsü için Sovyet döneminde yapılan iki anlaşmayı esas kabul ediyor. Bu anlaşmalar, İran ile Sovyetler Birliği arasında 1921 ve 1940 yılında yapılan Hazar'ı iki ülke arasında paylaştıran genel anlaşmalar. İran, Tahran'daki haziran ayı toplantısında bile bu anlaşmalara atıfta bulundu. İran Dışişleri Bakanı Muttaki bunu da şu sözleriyle ortaya koymuştu: '... Hazar cumhuriyetleri yakın dönemde bağımsızlıklarını kazandıkları ve bunlar da Sovyetler Birliği'nin halefleri oldukları için Hazar'ın rejimi ve suları ile ilgili İran-Sovyet anlaşmaları hâlâ yürürlüktedir.' Bunları söyleyen Muttaki aynı zamanda bu anlaşmaların hükümlerinin bugün için muhtemelen o kadar etkili olmadıklarına, bazı eksikliklerin giderilmesi gerektiğine de işaret etmişti.

İran'ın bu tavrı gerçekten bugünün gerçekleri ile hiç bağdaşmıyor. 'Yakın zamanda bağımsızlıklarını kazanan' denen Hazar cumhuriyetleri 1992 yılından bu yana bağımsızlar ve bu da yakın dönem falan da değil. Tabii İran bu tavrıyla eski anlaşmalarla kazandığı haklarını gerçeklere rağmen hâlâ muhafaza etmek istiyor.

Rusya'ya gelince; bu ülke Hazar'ın milli sektörler halinde paylaştırılması gerektiğini savunuyor. Bunun da kıyı uzunluklarını temel alan esaslara göre yapılmasını istiyor. Bu olduğu takdirde, mesela Kazakistan yüzde 29, Rusya yüzde 19 hakka sahip olurken İran da sadece yüzde 13 ile yetinmek zorunda kalacak. İran şüphesiz bu 13'ü kabul etmiyor, bir çözüm olacaksa kıyıdaş 5 ülkenin yüzde 20 eşit hakka sahip olması gerektiğini söylüyor.

Hazar'ın hukukî statüsü işte bu bir türlü aşılamayan derin ihtilaflar yüzünden çözülmezken Rusya, Azerbaycan ve Kazakistan kendi aralarında yaptıkları çeşitli anlaşmalarla kendi sektörlerini belirlemiş, bu sektörlerde çalışmalara başlamış bulunuyorlar. Bu durumda, Hazar'ın kuzey bölgesinde bir tür anlaşma sağlanmış bulunuyor.

Azeri, Türkmen, Kazak, Rus ve İranlı liderlerin katılacakları 'İkinci Hazar Zirvesi' pek çok bakımdan önemli olacak. Buna hiç şüphe yok. Ancak zirveden elle tutulabilecek bir somut çıkar mı, şimdiden söylemesi zor.

Okurlarımın, dostlarımın ve bana mesaj gönderenlerin bayramını tebrik eder, sağlık, saadet ve başarılar dilerim.

 

Kaynak: Zaman