Yemendeki Ulusal Diyalog Kongresi birçok çözüm önerisi ve çıkış yolunun ortaya konmasıyla sona erdiğinde, aslında ülkenin demokratik bir dönüşüm yaşaması ve otoritenin teslimi konusunda marazi çözümlerin sunulduğu anlaşıldı. Yani Yemen küçük savaştan çıkıp büyük savaşa girdiğini bu kongreyle göstermiş oldu. Çünkü ülkenin içinde bulunduğu siyasi kaos, bu çözümlerin yerine getirilmesi için en büyük engeli oluşturuyor. Kongrenin bitiminden yaklaşık dört ay sonra uygulamada baş gösteren aksaklıklar gün yüzüne çıkmaya başladı. Husiler ile Yemen yönetimi arasında akaryakıt fiyatlarına yapılan zam nedeniyle patlayan ve giderek artan kriz ise, bu çözüm üretmedeki gevşekliği ve ülkenin geldiği sıfır noktasının en net örneği.
Olaylar, Yemen yönetiminin akaryakıta devlet desteğini kaldırma karasından sonra başlamış, Husiler bu kadarı hükümetin tek taraflı aldığını ve tehlikeli sonuçlar doğuracağını ilan etmişlerdi. Çünkü desteğin kaldırılması demek, zaten yaşam şartları zor olan ve güçlüklerle yaşayan Yemen halkının üzerine bir yük daha bindirmek demekti ki halkın bunu kaldıracak direnci yoktu. Husiler de buradan yola çıkarak tek taraflı bir karar aldılar ve Yemen rejimine karşı başlatılacak yeni bir devrim dalgasının liderliğine soyundular. Ancak bu sefer devrim yürüyüşünde ikili bir karakter takındılar. İlki, barışçıl yürüyüşlerle başlayıp başkent Sana’da halkın protesto mitinglerine öncülük ederken, ikincisi yollara barikatlar kurarak ve siperler kazarak hükümet güçleriyle her an çatışmaya hazırlanan silahlı birliklere liderlik etti.
Ne hükümet ne de siyasi önderler bu protestoların hiç birisini ciddiye almadı ve devlet yönetimine karşı bir başkaldırı olarak nitelendirdi. Yemen iktidarına göre halk, rejimi düşürmeye çalışıyordu. Bu nedenle Yemen iktidarı, eğer eylemlerine devam ederlerse hükümetin sert bir karşılık vereceği tehtidi savruldu ve Husiler’le çatışmak için askerlerini seferber ettiğini duyurdu. Eş zamanlı olarak, siyasi bir çözüm arayışına girmek ve askeri çözümden kaçınmak için de Husiler’in lideri Abdülmelik el Husi’ye müzakere elini uzattı. Başbakan Abdu Rabbuh Mansur duruma açıklık kazandırmak için şunları söylüyordu: “ – Yemen devrimi esnasında gerçekleşen şiddetli çatışmaları kastederek- bu tarz ayaklanmaların tekrarlanması karşısında ancak kaos, felaket ve kan görürüz. Yemen devleti sadece başkent Sanaa’yı değil, tüm ülkeyi saran Husi tehlikesi karşısında ise eli kolu bağlı oturmayacaktır.”
Bu tarz tehlikeli yüzleşmelerin akıbeti ne olursa olsun, yol hep ulusal diyalog konferansında alınan çözüm kararlarının uygulanmasındaki yetersizlikleri ortaya çıkarıyor. Bu uyumsuzluklar da Yemende daha büyük krizlerin doğmasına neden oluyor. Ortaya çıkan belirsizliklerden doğan ve aslında uzlaşmanın kastettiği hassas olan durum ise, krizi çözmedeki üslup. Yani yönetimin teslimi ve eski rejim yerine ülkeye demokratik bir rejim getirilmesi talebi. Ortak çözüm çabası içerisinde bir uyum sağlamak demek, tarafların yalnızca kendi çıkarları hesabına çalışmaları demek değildir. Uyumluluk, gevşek veya içi boş bir kavram olmayıp, etnik ve mezhepsel mozaiğe sahip olan tüm ülkelerde yaşanan bölünmelerden dolayı çekilen sancının yok edilip, istikrarlı, güçlü bir devlet sistemi oluşturup tüm tarafların katılımının sağlandığı demokratik, özgür bir rejimi talep eden ülkelerin tecrübe ettiği siyasi bir kavramdır. Uyumluluk üslubu, tam da bu noktada çoğunluğun azınlıkla olan problemlerinin çözümünde ortaya çıkar ve bu üslup, etnik ve mezhepler mozaiğine sahip tüm ülkelerin başvurması gereken bir üsluptur.
Hiç şüphesiz Yemenliler bu çözüm üslubunu devrim zamanı bulmayı başarmışlardı. Farklı kesimlerin birbirlerine saygı gösterdikleri bir iklime sahip olan Uzun siyasi tecrübeleri, krizlerle başa çıkma hususunda yardımcı olmuştu. Bunun yanı sıra siyasi güçler ve partiler arasında ne kadar rekabet ortamı olursa olsun uzlaşıyı sağlayan mekanizmalar her daim varlığını koruyabilmişti. Yemen tarihinde, farklı güçler arasında sağlanan ittifaklara ve zengin parlamento deneyimine rastlamak mümkündür. Aynı şekilde ülkede çıkan bir krizi çözmek için aşiretler arasında yakınlık kurulduğu da bilinmektedir.
Yemende devrimden sonra başlayan demokratik dönüşümle birlikte, devrim öncesi var olan bu uyumluluğun korunması gerektiği gerçeği gün yüzüne çıktı. İktidar her hangi bir iç savaş olmadan teslim oldu, yeni ulusal uzlaşı hükümeti kuruldu, Saada’da ve ülkenin güneyindeki sorunlar gibi önemli konularda aylar süren ulusal diyalog toplantıları düzenlendi, hem anayasanın oluşturulması hem de yeni kurumların geliştirilmesi için ayrıntılı gündemler oluşturuldu. Çünkü Yemenliler demokratik dönüşümünü ancak bu şekilde sağlanacağının bilincindeydiler. Ancak, ulusal diyalog toplantılarında alınan kararların uygulanması esnasında yaşanan problemler ve gecikmeler, yeni anlaşmazlıkların ve uyumsuzlukların kapısını açtı. Yemende yaşanan son kriz de, bu gecikmenin en açık örneği oldu. Bilindiği gibi, ulusal diyalog toplantılarında alınan kararlardan biri de eğilimleri ne olursa olsun siyasi güçlerin silahsızlandırılması ve siyasi hareketleri partilere dönüştürülmesi olmuştu. Yani, hiçbir siyasi örgüt veya cemaat kısıtlamalara maruz kalmayacak ancak siyasi örgütler sivil ve barışçıl bir sistemle yol haritalarını çizecekler, silahla hareket etmeyeceklerdi.
Ulusal diyalog toplantıları çerçevesinde alınan bu kararlara Husiler de katılmış, silahları bırakmayı ve meşru otoriteye teslim etmeyi kabul etmişlerdi. Aynı zamanda siyasi bir partiye dönüşecekleri konusunda da uyum sağlamışlardı. Ancak şu ana kadar Husiler alınan bu kararları uygulamak bir kenara, Yemen hükümetine karşı silahlı eylemlere karışıp, Saada ve Umran’da kendi otoritelerini kurmayı başarıp, nüfuzlarını Sana’ya kadar ilerlettiler. Yemen hükümeti ise Husilerle çatışıp, silahlarına el koymaya çalışsa da Husiler karşısında yenilgiye uğradılar. Husiler, ulusal diyalog toplantılarında karara bağlanan ama aslında hiçbir zaman gerçekleşmeyen çözüm önerilerine ve çıkış yollarına karşı ayaklandılar. Siyasi örgütlerin silahsızlandırılması için kurulması gereken heyetin istikrarlı bir devlet için çalışması da böylelikle askıya alınmış oldu.
Kaynak: Al Vatan
Dünya bülteni için çeviren: Tuba Yıldız