Netanyahu hükümeti bugünlerde, her felakette bir hayır vardır düşüncesiyle hareket ederek, İsrail’in stratejik güvenliğine tehdit olarak gördüğü Filistin mutabakatını baltalamak ve Batı Şeria ile Gazze arasındaki uzlaşmazlıklardan faydalanarak, Batı Şeria’nın Beyti Lahim’e yakın olan bölgesinde 988 dönümlük araziyi müsadere etme girişimine kalkıyor. Bu girişim ilk emirde bir siyasi figür olarak Netanyahu’nun kendi siyasi çıkarlarını içeriyor. İkincil olarak ise Siyonist lider bu atakla, Gazze için yapılan ateşkesle birlikte raydan çıkan çıkar treninin yeniden yola gireceğini düşünüyor.

Hiç şüphesiz ordusuyla ve siyasi elitiyle birlikte Gazze’de hezimete uğrayan Netanyahu, bu hareketiyle uluslararası hukuka aykırı bir şekilde davranarak, “Koruyucu Hat” savaşı ile uğradığı büyük hasarı telafi etmek istiyor. Çünkü halkını ancak, ya daha çok Filistinli kanı dökerek ya da Filistin topraklarını daha fazla işgal ederek mutlu edebiliyor. Bununla birlikte, Filistinlilerin karşılaştırmaları gereken bir durum var. “Direniş toprakları” olan Gazze, İsrail ordusu için bir metre bile işgal edilemeyen ve elde edilemeyen bir bölge iken, Batı Şeria 988 dönüme el koyacak kadar kolay bir Filistin toprağı!

Müsadere kararından önce Netanyahu, Gazze savaşı sonunda halkının gözünde kendi imajını düzeltmek için “ordusunun kanını ve canını koruyan bir komutan” görüntüsü sergilemeye çalıştı. Bunun için “askerlerinin canlarını korumak için Gazze’den bir an önce çıkmalarını emrettiğini” söyledi. Ancak siyasi dengesizliklere sahip olan bu “komutan”, “ madem askerlerini bu kadar düşünüyordun, öyleyse Gazze’de direniş güçleri karşısında silahları bırakma emrini kim verdi?” sorusunun cevabını bir türlü veremedi.

Mahmud Abbas ise, planında yer alan “Filistin devleti”’nin sınırlarını belirlemesi için Obama yönetimini hareket etmeye çağırıyor ve İsrail’in de bu sınırları tanıması için ikna etmesini istiyor. Amerikan yönetimi ise, bu durum karşısında her zaman tekrarladığı gibi, müsadere kararı ile ilgili olarak: “ İsrail hükümetini bundan vazgeçmeye çağırıyoruz. İsrail’in Yerleşim yeri politikasını hiçbir zaman benimsemedik. Bu politika, İsrail’in de hedeflediği ve Filistinlilerle müzakere ederek ulaşmak istediği “iki devletli çözüm” politikası ile çelişiyor.” İfadelerini kullanıyor. Bu aslında, bir “eylemsizlik” eylemi ve İsrail’in yerleşim yerlerini genişletmesinden başka bir işe yaramıyor. Filistin tarafında ise, müzakere ile elde edilecek bir çözüm seçeneğinin kaybolmasına ve hayal kırıklığına uğramalarına neden oluyor.

Mahmud Abbas, çizdiği yol haritasına göre, Obama idaresine “iki devletli çözüm” için 1967 sınırlarını esas alarak Filistin devletinin sınırlarını belirlemesi ve bu sınırları İsrail’in tanıması için 4 aylık bir mühlet veriyor. Ben ise, Amerika’ya, İsrail’in yerleşim yeri politikasına son vermesi konusunda en az 4 yıllık bir ikna mühleti veriyorum. Filistin, uzunca bir süreyi, müzakereler yoluyla İsrail’i ikna etmek için zaten yeterince tüketti. İsrail ise bu uzun süreyi ise sadece yerleşim yerlerini genişletmek ve eşitlik denklemini yok etmek için kullandı.

Peki, beklenen ve arzu edilen ne?

İsrail tarafında öncelikle, Amerika’nın sınırları belirleme konusundaki girişimlerinin başarısızlığa uğraması bekleniyor. Bunun yanı sıra müzakerelerin bir daha başlamaması üzere bitmesi arzu ediliyor. Güvenlik Konseyi’nin İsrail’i Filistin topraklarını tahliye etmede başarısız olması istenirken, “Yahudileştirmek” yani Filistin topraklarında İsrail yerleşimlerini artırmak ve İsrail’in Batı Şeria’daki işgalinin maliyetini azaltılması hedefleniyor. Benim korkum ise, çok yakında Filistin uzlaşmasının çökmesi ve “sahil krizi” veya “esirlerle ilgili konular” gibi dolaylı yollardan müzakerelerin son bulacağı yönünde. Gazze’nin yeniden yapılandırılmasında engeller koyma ve ablukayı sıkılaştırarak iyice çıkmaza giren Gazze halkının yaşam şartlarını daha da zor hale getirmek İsrail’in yeni dönemde atacağı adımlar olabilir. Filistin halkı ise, bu tehlike karşısında planını uygulamaya koymak üzere ve gerçekleşmesi için mücadele etmek üzere Mahmud Abbas’ı çağırmalı. Çünkü bu mücadele, Filistinlilerin birliği ve uzlaşmanın sağlanması için de çok önemli. Aynı şekilde Batı Şeria’da halkın direnişinin tüm kısıtlamalardan kurtularak özgürleşmesi için de Filistin devlet başkanının çizdiği yol haritasından başka bir alternatif Filistinlilerin önüne sunulmuş değil.

Kaynak: Cevad El Buşeyti / Al Vatan

Dünya Bülteni için çeviren: Tuba Yıldız