Lübnan kaynaklarına dayandırılan bir haberde, bazı Arap ülkelerinin Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'a suikast yapılması için İsrail istihbaratıyla işbirliği yaptığı iddia edildi. Arap istihbarat birimleri, Yaser Arafat'ın öldürülmesine adı karışan, Mossad'a çalıştığı tespit edilen ve Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın danışmanı ve güvenlik sorumlusu Muhammed Dahlan'la birlikte Suudi Arabistan'ın yirmi yıl ABD Büyükelçiliği'ni yapan Prens Bender Bin Sultan'ın, Nasrallah'a suikast düzenlenmesi için Mossad'la işbirliğine gittiği öne sürülüyor. Bu, ilk bakışta öylesine bir iddia olarak karşılanabilir ve ciddiye alınmayabilir. Ama, daha önceki suikastler, arkasındaki ortaklıklar, Lübnan/Filistin hattı ve genel olarak yeni Ortadoğu projesine ilişkin planlamalar göz önüne alındığında, üzerinde durulması gerekiyor. Böyle bir suikastin ne tür travmalara yol açacağını kestirmek mümkün. O zaman biraz geriye gidelim.

Dünyanın kaderini değiştiren ve 11 Eylül saldırılarını haber veren Ahmed Şah Mesud suikastinden Refik Hariri suikastine, Arafat'ın zehirlenip öldürülmesinden Şeyh Ahmed Yasin'in füze saldırısıyla şehid edilmesine ve isimleri kısa süre içinde unutulan daha nice "faili meçhul" ölümlere kadar çok sayıda yazı yazdım.

Suikastlerin ve terör saldırılarının bıraktığı izi takip ederek arkasındaki güçlere ve hedeflerine ulaşmak, kirli ortaklıkları keşfetmek, bu ilişkilerin siyasi sonuçlarını önceden fark etmek ve suikastlerle hazırlanan işgal ve iç savaşları öngörebilmek için, aykırı ve zor sorular sormak, genel ve kolay kabullerin ötesine geçmek, dikkatli ve sürekli bir takip gerekiyor.

Bunları yaparken aslında hangi rüzgara karşı çıktığınızı, zihinsel kuşatmayı kırıp rahatsız edici de olsa çok şeyi göze aldığınızı, eleştirilmek/yargılanmak, alay konusu olmak ya da yok farzedilmek gibi durumlarla yüzleşeceğinizi iyi bilirsiniz. Ancak, takip ettiğiniz iz, sizi öyle yerlere götürür ki, zamanla bunları önemsememeyi öğrenirsiniz.

Dünya Bülteni adlı haber sitesi birkaç gündür çok önemli bilgiler aktarıyor. İçinde bulunduğumuz ve küresel bunalımın merkezi haline getirilen bölgedeki gizemli ilişkiler, suikastler, askeri güvenlik projeleri hakkında örnek teşkil edecek belgeler yayınlıyor. Üzerinde çokça durduğum Arafat'ın zehirlenerek öldürülmesinde Filistinli bazı kişilerle İsrail istihbaratı arasındaki ilişki, Gazze'deki El Fetih istihbarat merkezindeki belgelerle sabitlendi.

Filistin'de iç savaş çıkarılacağını 20 Mayıs 2003'ten beri yazıyorum. 6 Ocak 2004'te de Filistin topraklarının bölüneceğini yazdım ve bunları hep gündemde tuttum. "Abbas Modeli"nin ABD ve İsrail projesi olduğunun ve iç çatışmaları hedeflediğinin altını çizdim. Aynı şekilde Arafat'ın zehirlendiğine inandım hep. Hem Arafat'ın zehirlenmesinde hem de Şeyh Ahmed Yasin ve diğer Hamas liderlerine yönelik suikastlerde İsrail ve ABD ile birlikte bölgedeki bazı güçlerin işbirliği halinde olduğunu savundum. Bana göre Arafat'ın ölüm sebebini ABD, İsrail, Ürdün yönetimi ve Mahmud Abbas biliyordu. Gazze'de ele geçirilen istihbarat belgeleri bu işbirliğini doğruladı.

Bana göre Şeyh Yasin'in şehid edilmesi de ABD, İsrail ve Ürdün yönetimi arasındaki bir işbirliğinin sonucuydu. Şimdi, hem Arafat'ın hem de Şeyh Yasin gibi liderlere yönelik suikastlerde Filistinli işbirlikçiler de deşifre oldu. Arafat, George Bush'un onayı ile Ariel Şaron tarafından Dahlan gibi Filistinli işbirlikçilerin yardımıyla zehirlendi. Şeyh Yasin ise, yine ABD'nin onayı ile Şaron ve Kral Abdullah arasındaki bir anlaşma sonucu sabah namazından çıkarken füzelerle paramparça edildi. Kral Abdullah, 19 Mart'ta Şaron'un çiftlik evine gitti, 22 Mart'ta da Şeyh Yasin suikasti gerçekleşti.

Hariri suikasti, ardından Lübnan'da meydana gelen suikastlerde de aynı çevrelerin parmağı olduğundan kendimce eminim. Suikastler ABD ve İsrail'in bölgesel politikalarının önünü açacak şekilde devam ediyor. Filistin'deki iç çatışma, Lübnan'da çıkarılmaya çalışılan iç savaş ve Kuzey Irak merkezli kriz aslında bölgesel savaşın ön hazırlıkları. Siyasi ve askeri planlamaların yanısıra, bu hedef için suikastler de devam edecek. Herhalde Lübnan'da iç savaş çıkarmak için en iyi hedef Hasan Nasrallah olacaktır. Tabii bunu başarmak biraz zor.

Bütün bölgede olanlar bir büyük hesabın ayrıntıları sadece. Lübnan krizi o kadar uzaktı ama Türk askeri bugün Lübnan'da. Hamas'ın Gazze'yi ele geçirdiği günlerde, Lübnan örneğinin Filistin'e uygulanacağını belirterek, "Türk askeri Filistin'e gidecek" diye yazı yazdım. Aradan sadece iki hafta geçti, Filistin yönetimi, Türkiye'nin içinde bulunduğu bir gücün Gazze'ye yerleştirilmesini istedi. Aslında bunu Filistin yönetimi değil, ABD ve İsrail istiyor ve olacak. Şartları oluşturmak için muhtemelen yeni suikastler de göreceğiz.

"Tezkere tartışacağız yakında… İsrail/ABD için gideriz ama Osmanlı'nın şanlı dönüşü olarak sunulur bu!" demiştim. O noktaya doğru ilerliyoruz.

Kayna: Yeni Şafak