İnşasına başlandıktan 10 yıl sonra hala tamamlanmamış olan Hindistan'ın tartışmalı 30 milyar dolarlık mega projesi Lavasa akıllı şehirler için cesur bir dünya mı yoksa pahalı bir fiyasko mu?

The All American Diner'ın küçük hoparlöründen 1950'lerin rock'n'roll parçaları çalıyor, retro tarzı kabinler geleneksel kırmızı renginde ve hamburgerler büyük boy. Dekor dönemi iyi yansıtıyor, detaylar iyi ama ortada bariz bir terslik var.

Amerika'nın kuzeydoğu kıyısında 19. yüzyılın sonlarında ortaya çıkan asıl Diner Lokantası'ndan 8.000 mil uzaklıkta bulunan bu taklit lokanta bir başka kıtada, yakın zamana kadar var olmayan bir şehirde yer alıyor. Yapımına başlayalı 10 sene olan şehrin sadece beşte biri tamamlanmış durumda.

Pencereden bakınca görünen küçük bir Amerika kasabası değil, Batı Hindistan'ın inişli yokuşlu yeşilli Sahyadri Dağları. Bir Ağustos gününün öğle sonrası durmak bilmeyen bir Muson yağmuru dışarıda kaldırımları dövüyor. Arka planda rock and roll müzikleri dönüp dürüyor. Sayıca müşterilerden daha fazla olan şık giyimli garsonlar müşterilerin her hareketini atmacalar gibi dikkatle izliyor. Havadan sudan alelade sohbetler görülmüyor. Bir yudum su aldıktan sonra bardağınıza daha havadayken tekrar su servis ediliyor.

Amerikan lokanta folklorunun kökeni 1872'de Rhode Island'da yol kenarlarında biten "öğle yemeği vagonlarına" kadar gidiyor. Aynı yıllarda Britanya Raj idaresinin Hindistan'daki hakimiyeti de pekişmekteydi. Britanya İmparatorluğu'nun nişanesi olan tesisler arasında yüksek rakımdaki siteler de bulunuyordu. Bunlar kümeler halinde toplanmış, Hint şehirlerinin telaşesinden bunalmış üst rütbeli kolonyal yetkililer için tahsis edilmişti.

1948'deki bağımsızlıktan sonra bu yüksek rakımlı siteler hiç inşa edilmemişti. Ta ki bir kooperatif tarafından inşa edilen, daha önce eşine rastlanmamış ve içinde bir replika Amerikan lokantası barındıran Lavasa şehrine kadar. Üst düzey yetkililerin dediğine göre Çin, Latin Amerika ve Avrupa'dan "acaba burası 21. yüzyıl şehirlerinin görkemli bir temsilcisi mi" diye meraklanan resmi ziyaretçileri çoktan şehirde ağırlamışlar bile.  

Lavasa Hindistan'ın önde gelen sanayici milyarderlerinden Ajit Gulabchand'ın eseri. Gulabchand otoban ve baraj inşaatları, Mumbai'daki şirket binasına helikopter pisti yaptırması ve Hindustan Construction Company isimli faal şirketiyle de tanınıyor. Şahıslara özel müstakil bir şehri sıfırdan inşa etmek hırslı ve son derece tartışmalı proje. Lavasa ismi Amerikalı bir marka ismi bulma şirketinin icadı. Hiçbir anlamı yok ama insanların gözünde Hintçe'ye atıfla şairane bir esrarengizlik ve egzotiklik canlandırması amaçlanmış.

"Enerjik ama sakin, heves uyandıran ama uygun fiyatlı, ileri teknolojili ama vasit, şehir gibi ama doğaya yakın

-Lavasa tanıtım broşüründen"    

Tanıtım broşürlerine göre, bilgi teknolojilerinin merkezi olan Pune şehrine iki saat ve Mumbai'dan dört saat uzaklıkta olan Lavasa'da hayat "enerjik ama sakin, heves uyandıran ama uygun fiyatlı, ileri teknolojili ama vasit, şehir gibi ama doğaya yakın" olarak hayal edilmiş. Bir reklam broşürü de şehri "heyecan verici bir macera" ve "bildiğimiz şehir mefhumunu yeniden tanımlayacak bir yatırım" şeklinde tanımlamış. (Şehre girdikten sonra, şirketin bir tür beylik laf taarruzuna alışmanız gerekiyor.)

Hindistan elbette çok hızlı şekilde şehirleşiyor. Yüz milyonlarca insanın önümüzdeki 25 sene içinde kalabalık şehirlere akın etmesi bekleniyor. Hırslı gayrimenkul geliştiricileri için şehir inşa etme büyük karlar sağlayacak bir fırsat. Lavasa örneğinin Hindistan'daki hızlı şehirleşmenin nasıl cereyan edeceği noktasında önemli bir rolü olacak.

İnşaat tamamen bittiğinde, Lavasa 100 kilometrekarelik bir alanı işgal etmeyi planlıyor. Bu takriben Cardiff veya İngiltere'nin Brighton and Hove şehirlerinin kapladığı alana tekabül ediyor. Yedi tepe üzerine kurulmuş bu beş şehir ayrıca 300 bin kadar bir nüfusu da barındıracak. Hükümetle yaşanan sorunlardan kaynaklanan gecikmeler nedeniyle hala inşaatı devam eden Dasve şehri bunların ilki olacak.

The All American Diner Lokantası'nın hemen yanında Waterfron Shaw Apartman-Otel kompleksi yer alıyor. Gişenin arkasında çalışan kişinin ismi Gujurat eyaletinin Ahmedabad şehrinden Sakrita Koshti. 22 yaşındaki Koshti haftanın yedi günü dokuzar saatlik vardiyayla çalıştığını söylüyor. İzinlerini kullanmadığını, böylece her iki ayda bir hafta ailesinin yanına gidebildiğini belirtiyor.

"Burada çalışmak zorunda olmasam, burada yaşamazdım." diyor. "Sebebi de bu civarda okul olmaması. Eğer evlenir ve çocuklarım olursa, Lavasa'ya alışamazlar."

Koshti'nin söyledikleri Lavasa'nın en büyük sorunlarından birisini işaret ediyor. Bu şehir eksantrik bir hafta sonu kaçamağından insanların yaşadığı ve tam zamanlı çalıştığı akıllı bir şehre nasıl dönüşecek?      

Lavasa'nın Yeni Şehircilik anlayışına uygun tasarlanarak yürümeye elverişli ve arazinin büyük kısmının yeşil alanlara ve meydanlara ayrıldığı bir yer olması öngörülüyor. Mesela şirket nüfusun yüzde 80'inin Dasve şehir merkezine 15 dakikalık bir yürüyüşle ulaşacağını iddia ediyor. Lavasa'nın diğer ses getirecek özelliklerinden biri de İtalyan Rivierası'nda bulunan pitoresk balıkçı köyü Portofino'nun da şehre dahil edilecek olması. Bazı sokak ve binalara Portofino isminin verilmesi de düşünülüyormuş.

"Şirketin üstündeki tabakayı kazıyınca bu kadar da sevimli gözükmüyor."

Amerikan lokantası ve Avrupa'yı taklidiyle, planlamacıların tarz ve mimari yönden geleneksel Hint şehirlerinden olabildiğince farklı bir Lavasa tasarlamaya çalıştıkları aşikar. Şirketin sloganı rahatlıkla "Hindistan'dan Kaçın" olabilir.

Hint hükümetinin geçici proje için verdiği izni yeşil alanlara inşaat yapıldığı gerekçesiyle iptal etmesi bu planların hayata geçmesini geciktirdiği gibi şimdiler de yaşanan Muson mevsimi yüzünden inşaat askıya alınmak zorunda kaldı. Bazı binaların betonlama ve çelik kirişlerinin henüz tamamlanmamış olması caddelerde de pek fazla insanın olmamasıyla birleşince tuhaf bir hayalet şehir görüntüsünün hakim olduğu görülüyor.

Portofino Caddesi'nden sonra insan yapımı huzur veren bir göl sizi karşılıyor. Göl kıyısı boyunca uzanan camekan bir bina Lavasa Enformasyon Bürosu'na ev sahipliği yapıyor. Bina tamamıyla bomboş ama bir plaza jargonu hakim. Reklam posterleri "Lavasa... Hayat güzeldir", "Vücudunuzu deşarj edin", "Araştır. Eğlen. Öğren. Keşfet" gibi mesajlarla dolu. Küçük bir ekran şehir hakkında sunum yapıyor: "Müşterilerine olan tutkularıyla yola çıkan Lavasa sizlere yaşamak, öğrenme, çalışma ve doğayla iç içe olma imkanı tanıyor."      

Ancak Dasve'nin çoğunda olduğu gibi, şirket tabakasını kazıyınca, altında yatan şeyler o kadar da sevimli görünmüyor. Dördüncü kata çıkıyoruz. Bazıları çöp dolu, bazılarının duvarları ise Sellotape bantla tutturulmuş veya hiç boyanmamış çok sayıda çürümeye terkedilmiş oda yer alıyor. Elektrik kabloları tavanda sallanırken, kablolar da zeminde dolaşıyor. Bazı odaların tavanlarında devasa rutubet izleri görülüyor.

Postane ve karakol hariç, Lavasa'daki her şey bir şirket tarafından işletiliyor. Devletten hiç bir iz yok. Belediye başkanı yok. Sadece Lavasa Corporation Limited isimli özel bir şirketin yönetim kurulu tarafından atanmış bir şehir yöneticisi var.

"Şirketin sakinlerin hayatı üzerinde çok geniş kapsamlı hakları var. İnsanları evlerinden tahliye etme, vergiye tabi tutma, arazinin kullanım şeklini tayin etme, yönetim kurulunu ve kuralları değiştirme gibi haklar... İnsanların bunlara itiraz etme hakkını da kontrolü altında tutma hakkı da ilave edilmeli."

Bu ifadeler Yeni Delhi Üniversitesi'nden Persis Taraporevala'nın 2013'de kaleme aldığı bir makalesinden.

Bu durum bir tür Truman Show hissi oluşturuyor. Elinde tuttuğu şeffaf olmayan bir güçle Hükümet Konağından herkesi gözetleyen bir Lavasa Şirketi.

"Bu özel şirket şehri geçici olarak yönetiyor ama eninde sonunda şehir demokratikleşecek." diyen yürütme organının en tepesindeki isim Mukund Rathi "ta ki şehir gelişinceye kadar. Ondan sonra meşru bir erk görevi devralacak." demeyi de ihmal etmiyor.    

Davse'de "Baskin Robbins", "Granma's Homemade", "Hungry Hippo" gibi benzer isimleri olan şirketler kahve dükkanları ve restoranların yanı sıra, belediye binaları ve hizmetlerini de işletiyorlar. Apollo adında bir şirket ait bir hastane, Mexico ve İndianapolis'te de okulları olan Christel House isimli şirket tarafından işletilen bir de okul var. Hatta hastane işletmesi eğitimi veren Ecole Hôtelière de Lausanne adında özel bir üniversite bile mevcut.

İlk zamanlar Lavasa Sir, Nick Faldo ile golf dersleri vermesi, Manchester City Futbol Kulübüyle bir futbol akademisi ve Sir Steve Redgrave ile de bir kürek çekme okulunun kurulması için anlaştığını duyurmuştu. İnşaat beklenenden yavaş devam edince, son yıllarda yapılan bu anlaşmalar için yapılan müzakereler de daha sessizce gerçekleştirildi.

Organik bir toplum kavramının nasıl gelişeceği belli değil. 29 yaşındaki Rahul Moon beş yıldır Lavasa'da yaşayan bir öğretmen. Solapur şehrine yakın bir yerden gelen Moon, Devsa'daki bu inşaatın da öncesine dayanan bir devlet okulunda çalışıyor. Buraya öncelikle mali menfaatleri için geldiğini aktaran Moon, "sonsuza kadar burada kalmak istemiyorum, köyüme geri dönmek niyetindeyim. Üç sene daha çalışıp buradan ayrılacağım. Burada hiç arkadaşım yok. Bu düzgün bir hayat değil." diye konuştu.

Lavasa özel sektör girişimiyle inşa edilse de devlet desteği de gördü. Maharashtra eyalet yönetiminin "enabling legislation" adı verilen ve uygun görülen yetkililere yasa yapma hakkı tanıyan ve yüksek rakımlı yerlerde turizmi arttırmak için yeni siteler kurulmasını teşvik eden bir politika gütmesi sonucunda Lavasa projesi ortaya çıktı. Yüksek rakımlı yerlere site kurma yasası Lavasa'nın önünü açtı. Bu süre zarfında söylenenlere göre bir düzine fazla köyden 3000 köylü yerinden edildi.

"Akıllı şehir" kavramının hala tam olarak ne manaya geldiğini kestirmek güçken, Başbakan Narendra Modi, ki bazılarına göre ülkenin büyük şirketleriyle ittifak halinde, sözde akıllı şehir kavramını ortaya atarak bunu iktidarının öncelikli politikalarından birisi yaptı.  

"İnsanların kendilerini mutlu hissettiği ve gurur duydukları yere akıllı şehir denir." Bu cümle daha önce Mumbai nüfusunu azaltmayı öngören 1971 tarihli Navi Mumbai projesinin geliştirmesinde yer alan Lavasa'nın baş planamacısı Suresh Pendharkar'a ait. "İnsanlara yeni şeyler yaptırmak için hayal gücünü ateşleyen bir slogan bu."

Lavasa'nın eski kolonyal tepe siteleriyle çok fazla ortak yönü var. The New Cities Foundation isimli kar amacı gütmeyen ve "21. yüzyıl global şehrine" eğilmiş İsviçreli bir vakıf Lavasa'nın faydalarını şöyle sıralıyor: "ekseri Hint şehrinde eksik olan doğal alanlara kolay ulaşım, kozmopolit bir hayat tarzı, iyi okullar, fonksiyonel ve temiz bir şehir, kesintiye uğramayan elektrik, yüksek hızlı internet, e-devlet, içilebilir musluk suyu ve arabalara ihtiyacın minimum düzeyde olduğu yürünebilir bir şehir..."

Ancak bu proje Hindistan'ın şehirli yoksullarına yardım etmek için de dizayn edilmiş değil. Lavasa'daki en ucuz apartmanlar 17.000 ila 36.000 Amerikan dolarından satılıyor. Bu bedeli karşılamaya çoğu orta sınıf Hintlinin gücü yetmiyor. Gulabchand ise şirketin genç çalışanlara yönelik düşük maliyetli kiralık apartmanlar üzerine planlar geliştirdiğini ve aylık 11 dolarlık kirası olan, işçilerin ve hizmetçilerin karşılayabileceği türden küçük evler üzerinde çalıştıklarını söyledi.

Lavasa'yı planlayanlar beş ayrı şehirde devam eden inşaatın 20 sene içinde tamamlanacağında ısrar ediyorlar. Dasve, diğer taraftan, hala yarım kalmış şekilde görünüyor.

Şehir merkezine geri dönerken, devam etmekte olan daha fazla inşaat işi ve "Bu yaz, en güzel zevkler Lavasa'da seni bekliyor." diyen afişler var. Yolun her iki tarafı boyunca üzerinde yağmur suyunun göller oluşturduğu düz beton alanlar uzanıyor. Warasgon Gölü'nün üzerindeki köprüden the Lavasa International Convention Centre adında, şehirdeki en büyük kongre merkezine ulaşılıyor. Uluslararası çapta büyük etkinlikleri çekmesi hedeflenmiş. Bu hafta kapalıymış. Çatısında büyük uzun siyah rutubet lekeleri görülüyor. Henüz pek de uluslararası etkinliklerin merkezi olabilecek bir yer gibi görünmüyor...

Kongre merkezinin yukarısında şehrin çıkış yolunda, the Dasvino Town and Country Club isminde, içinde spor salonu, spa, snooker salonu, masa tenisi salonu, squash kortları, açık hava yüzme havuzları bulunuyor. Ancak burada da çok az insan var.          

Jenny Peiray Club House'da misafir ilişkileri müdürü. Bir gün konaklama sektöründe çalışabileceği hiç aklına gelmemiş. Aslen ülkenin doğusundaki Manipur Eyaleti'nden olan Peiray buraya iş için gelmiş. Haftanın altı günü çalıştığı Lavasa'da kesintilerden sonra aylık eline geçen para 13,800 rupi, yani 137 sterlin.

The Waterfront Shaw'a geri döndüğümüzde, tam da otelden ayrılmak üzere olan bir çiftle karşılaşıyoruz. Mühendis olan Dhaval "yağmur mevsimi sebebiyle hava çok güzel." diyor. Bir Britanyalı'nın anlaması zor olsa da Lavasa'da devamlı sağanak yağışlar cezbedici. "Mumbai'de hava çok sıcak, ama burada ferahlayabilirsiniz." diye de ekliyor Dhaval. "Lavasa'yı arkadaşlarımızdan ve akrabalarımızdan öğrendik. Dediler ki Lavasa'da her şey planlı programlı. Hindistan'da hiçbir şey planlı değildir. Bu şehir ise organize ve temiz."  

Dhaval'ın eşi Vidhi lafa giriyor: "Burası Hint şehirlerinin sorunlarına tam olarak çözüm getirmiyor. Çok pahalı. Birçok insan için burası daha ziyade bir tatil yeri. Param olsaydı buraya yerleşirdim ama tesisler o kadar da iyi değil. Hastane ve eğitim en iyisi değil. Burada yaşamak çok da elverişli değil."

Eğer Vidhi haklıysa, Lavasa'nın gelecek yıllarda şehirlerin gelişmesinde çok büyük sonuçları olacak ve bir Hintli oligarkı büyük ölçüde fakirleştirecek.  

Kaynak: The Guardian
Dünya Bülteni için tercüme eden: Mustafa Doğan