Dünyanın en büyük demokratik deneyimi olarak adlandırılan seçimlerde 800 milyondan fazla Hindistanlı oy kullanıyor. 2014 Hindistan genel seçimleri, bir ayı geçecek bir süre zarfında 9 aşamalı olarak yapılıyor. Hindistan’ın Rahul Gandi liderliğindeki eski büyük partisi Hindistan Milli Kongresi, 10 yıllık iktidardan sonra, yeniden canlanan, Hindu kimliğinin tipik örneği, Müslümanlara karşı önyargıları ve Müslüman karşıtı söylemleriyle tanınan Narendra Modi liderliğindeki Hindu milliyetçisi Bharatiya Janata Partisi (BJP) ile yarışıyor. Narendra Modi, 2001’den beri Gucarat eyaletinin başbakanıydı. Onun görevdeki ilk yılında Gucarat’ta 2000 civarında Müslüman katledildi. Çeşitli uluslararası örgütler bunu iyi planlanmış bir kitle katliamı olarak değerlendiriyor. Ama bu rekabet, sonunda hükümeti hangi partinin kuracağını belirlemede önemli rol oynayacak çok sayıda bölgesel partinin mevcut oluşuyla daha da girift hale geldi. Son senelerde siyasi rekabet, aşağı yukarı aynı siyasi partiler tarafından belirlense de bu kez Aam Aadmi Partisi’nin (AAP) ortaya çıkmasıyla ortaya çıkan ilave boyut, en azından bazı seçim bölgelerinde dengeleri bozacak.

İktidarı sırasındaki yaygın yolsuzluklar, iktidardaki Birleşik İlerici İttifak’ın geleceğe dair beklentilerine zarar verecektir. Buna ilaveten, gerçekte hiçbiri Hindistan’daki Müslümanların menfaatine önemli bir şey yapmamışken Hindu milliyetçisi BJP için Kongre partisini Müslümanların gönlünü almakla suçlamak, partinin eskiden beri başvurduğu bir yöntemdir. BJP bu söylemi, çoğunluk Hindu nüfus içinde Kongre’ye karşı güvensizlik hissi aşılayarak onların oylarını kendisine çekmek için kullanıyor. Müslüman karşıtı isyanlar Hindu milliyetçisi partiler tarafından toplumu kutuplaştırmak ve topluluklar arasındaki bu güvensizlik hissinden azami faydayı temin etmek için sürekli başvurulan bir vasıtadır.

BJP başbakan adayı Narendra Modi, “Hindistan markası”, “Durdurulamaz Hindistan”, “Ek Bharat, Shreshtha Bharat” “Değişim zamanı, Modi zamanı” gibi ses getiren ve çarpıcı sloganlarla Hindistan gençliğinin çoğunu BJP’ye kaydırmayı başardı. O, büyük şirketleri kandırarak eyaletine yatırım yapmalarını sağlamada ve böylece geçmişteki yanlış işlerini telafi etme teşebbüsü içinde kendisini kalkınmacı bir adam olarak göstermede büyük ölçüde başarılı oldu. Yine de onun vaatlerinin çoğu, şekerle kaplı bu sloganların ötesini görebilen makul düşünen kesimleri etkileyemedi. Onun, yönetimi sırasında 2002’de Müslümanlara karşı yapılan katliamdan dolayı herhangi bir pişmanlık ifade etmemiş olduğunu görmek de ilginçtir. Modi’nin politikasını yorumlayan The Economist dergisi, geçenlerde geniş çaplı makalede, “Modi, Müslümanların korkularının dinmesine müsaade etmeyerek bu korkuları besliyor. O, Müslüman karşıtı oylara sarılarak bu korkuları büyütüyor” uyarısında bulundu. Burada, işte tam da bu sebeplerle Amerika Birleşik Devletleri tarafından 2005’ten beri ona vize verilmediğini belirtmiş olalım.

Aam Aadmi Partisi (AAP) Hindistan’da siyaset sahnesine en son eklenen partidir ve ilk kez genel seçimlere katılıyor. Eski kamu görevlisi ve yolsuzlukla mücadele savaşçısı Arvind Kejriwal’in liderliğindeki partinin gayesi, Kejriwal’ın Twitter’daki tanıtım yazısında “Hindistan’da siyasi devrim başladı” diye ifade ediliyor. Parti, siyasi sistemin baştan sona düzeltilmesini amaçlıyor. Arvind Kejriwal, Hinduların kutsal şehri Varanasi’deki seçim bölgesinde yarışan BJP’nin başbakan adayı Narendra Modi’ye karşı bizzat mücadele etmeyi seçti. AAP, Medha Patkar ve Soni Suri gibi diğer partiler tarafından siyasi olarak dışlanan toplum ve çevre eylemcilerini sahaya sürdü. Parti, Hindistan’da gelecek hükümeti kimin kuracağını belirlemede en azından bir nebze rol oynama eğiliminde. AAP’nin gelecek hükümeti kurma şansı fazla olmayabilir ama onun, seçimlerden ne sonuç çıkacağında rolü olacaktır. Belki de bu rol parlamentoda kazanılan sandalyeler şeklinde değil, geleneksel olarak iki ana rakip Hindistan Milli Kongresi ve Bharatiya Janata Partisi’ne akan oyların bölünmesi şeklinde olacak.

Ama konu Keşmir’e geldiğinde, her ne kadar AAP tarihe saplanıp kalmış iki partiye kıyasla biraz mesafe kat etmeye istekli olsa da Hindistan’da tüm siyasi partiler sert tutum sergilemeye devam ediyor. Hindistan’da AAP de dahil hiçbir siyasi parti, Keşmir halkının gerçek arzularına kulak vermeye istekli değil. Bu realiteyle uyumlu olarak Keşmirliler de Keşmir’de Hindistan kontrolüne meşruiyet vermekten başka bir işe yaramayacak bu seçimden fazla bir şey beklemiyorlar. İnsanlar, özellikle de gençler 2008’de, 2010’da ve yıllar boyunca katliamlara şahitlik ettiler ve bu seçim sürecine bariz şekilde karşılar. Bu, 2010’da Keşmir’in çeşitli kısımlarında şiddet içermeyen halk ayaklanmalarında Hindistan kuvvetleri tarafından 120’den fazla silahsız protestocunun öldürülmesi sonrasında yapılmış ilk Hindistan genel seçimi olacak. Her ne kadar Keşmir’de Hindistan genel seçimleri konusundaki hâkim söylem boykot olsa da insanların kendi ideallerine ne kadar bağlı olduklarını ya da mahalli siyasetçilerin kelime oyunlarına av mı olacaklarını görmek ilginç olacak. Yine de Keşmir, İngilizlerin Hindistan alt kıtasından ayrılmalarından 67 sene sonra dahi demokrasinin doğuşunu görmüş değil.

Kaynak: World Bulletin

Dünya Bülteni için çeviren: Mehmet Şeyhoğlu