Bakü’de düzenlenen Hazar zirvesine katılan devlet başkanları denizin güvenliğine dair anlaşma imzaladı. Bu anlaşmanın ne gibi önemi bulunmakta? Bölgenin kendisine özgü şartlarını gözönünde tuttuğumuz zaman sadece zirvenin düzenlenmesinin de önemli bir gelişme olduğunu belirtebiliriz. Çünkü SSCB’nin çöküşünden sonra bölgede İran dışında dört yeni bağımsız ülke kuruldu. Son yirmi yıl içerisinde sadece üç zirve düzenlenebildi. Tam yedi yıl önce çevre anlaşması imzalanmıştı. Anlaşmaya beş ülke de imza atmıştı.

Taraflar arasındaki temel sorun ise Hazar’ın sınırlarının belirlenememesi. Özellikle de Azerbaycan, Türkmenistan ve İran arasında hiçbir ilerleme sağlanamadı. Ancak son dönemde yaklaşımlar değişti. Rusya devlet başkanı Dmitri Medvedev, Hazar diyaloguna yeni bir aktiflik kazandırmanın peşinde. Esas hedef, Hazar’ın hukuki statüsüne dair anlaşmayı imzalamaya yaklaşmak.

Bu belge denizde hareketi belirleyen temel hukuk belgesi olacak. Şu anda, şimdilik her yıl en az bir zirvenin yapılmasına karar verildi. Medvedev’e göre, devlet başkanları üç ay içerisinde milli ekonomi bölgelerinin belirlenmesine dair karara da vardı. Böylece taraflar kendi anlaşma şartlarını da hazırlamış olacak. Hedefin gerçekleşmesi durumunda nihai anlaşma 2011 yılının sonbaharında Moskova’da yapılması düşünülen zirvede imzalanacak.

Geçen yıllar içerisinde nihai anlaşmadan çok uzak kalındı. Hazar’ın güney kısmında, taraflardan bazıları durumu kabullenirken, diğerleri ise çıkarlarına uygun bulmuyor. Örneğin Rusya açısından meseleye bakıldığı zaman Kremlin’in Türkmenistan ile Azerbaycan arasında inşa edilmesi düşünülen Hazar doğalgaz boru kemeri projesinin iptal edileceğine dair görüşü kuvvetlendi.  İran, denizin yüzde 20’sinin kendisine ait olduğunu öne sürerek görüşmeleri durdurdu.

Netice itibariyle herkes bu duruma alışmış durumda. Hem petrol ve doğalgaz şirketleri hem de gemi şirketleri mevcut duruma göre hareket etmekte. Şirketler hukuki çelişkiyi göz önünde tutmayarak, mevcut durumu çıkarları doğrultusunda kullanmanın peşinde. Bunun için de Hazar’ın hukuki statüsünün belirlenmesinin kendisi de, büyük bir ilerleme olacak. Ancak anlaşma, Hazar ülkeleri arasındaki işbirliğine dair anlaşmazlıkların ortadan kalkması için yeterli olmayacak.

Bölgede çelişkili bir durum ortaya çıktı. Hazar’da ekonomik ilişkiler yeterince gelişmiş durumda. Bu tür gelişmeler geçen yüzyılın devletlerarası hukuki anlaşmaları ile benzerlik göstermemekte. Geçen yüzyılda SSCB ile İran arasında bu konuda iki anlaşma imzalanmıştı. Ticaret, devletlerarası hukuki çelişkileri görmezden gelmekte. Ancak buna rağmen mevcut durum, normal ticari-sanayi ve yatırım şartlarının oluşmasını engelleyecek. Özellikle de enerji kaynaklarından başka alanlarda bu sorunun yaşanacağına kesin gözüyle bakılmakta.

Neden Hazar ülkeleri iş birliği yapmak için son dönemde aktif çaba sarfetmeğe başladı? Bölge ülkelerinin temel hedefi modernizasyon çalışmalarını gerçekleştirmek. Bunun için de Hazar sorununun çözülmesi gerekiyor. Uzun yıllar devam eden diplomatik görüşmeler, sadece askeri güvenlik ve enerji kaynakları etrafında yapılmakta. Bazen çevre sorunları da gündeme taşınmakta. Bu tür bir gündem diğer konuları yani insani yardım, vatandaşların sosyal ve ekonomik aktifliği gibi meseleleri gündemden çıkartmakta. Zamanla Hazar Ekonomi İş Birliği Teşkilatı (OKES) kurulmasına dair görüşler ortaya atılmağa başladı. OKES’in kurulması bölge içerisindeki ve dışındaki aktörler tarafından yüksek işbirliği şeklinde değerlendirilecek. Bu tür bir teşkilat ortak gelişimin sağlanması için büyük bir önem arzetmekte. Ayrıca iki tür siyasi misyon içermekte. Bir taraftan uzun bir süredir mevcut olmayan Hazar konusunda “beşli” – beş ülkenin katılımı ile – sosyal ekonomik görüşmelerin başlaması ile sonuçlanacak diğer taraftan ise ülkeler arasındaki ilişkilerin gelişimini engelleyen sorunların ortadan kalkmasına neden olacak. OKES, Medvedev’in de ifade etmiş olduğu gibi Hazar’da karşılıklı ilişkilerin ‘akli dengeler’e göre kurulmasına yardımcı olacak. Teşkilat daha önce bulunan ‘canlı’ ilişkileri koordine etmeyi de amaçlamakta.

Bu tür ilişkiler hakkında çok sayıda örnek verilebilir. Örneğin Azerbaycan Rusya ve Kazakistan olağanüstü haller bakanlıkları ve kurtarma ekiplerinin iş birlikleri bulunmakta. Bu tür ilişkilerin “beşli” düzeye çıkartılması gerekiyor. Hazar işbirliğine transit bir açılımı da gerekiyor. Hazar kıyısında ülkeleri birleştirecek otoyol inşası düşünülebilir. Bu büyük bir ekonomik ve siyasi proje olabilecek nitelikte. Bu tür bir proje, en az gemi taşımacılığı kadar önem taşıyor. Özellikle de Bakü ile Astrahan arasında gemi taşımacılığının sürekli gerçekleştirilmesi gerekiyor. Diğer bir taraftan gemilerin Volga - Don üzerinden akışının temin edilmesi ve Hazar’ı Dünya Okyanusları ile birleştirecek yolların yeniden yapılandırılması gündeme taşınabilir. “Avrasya” kanalının inşasına beş ülkenin tamamının da katılımının sağlanması gerekiyor.

Bu tür çalışmalar bölgesel ticaret arasındaki engelleri de ortadan kaldırmış olacak. Hazar ülkelerinin daha yakın ilişkisi, ticari işbirliğinin gelişmesi vatandaşların ve yatırımların serbest dolaşımını temin edebilecek. Nihai olarak sosyal ekonomik modernizasyon, kıyı ülkelerinin yeni bir gelişim modelini kurmaları ile de sonuçlanabilir. Bunun için önümüzdeki Hazar zirvelerinde sosyal ekonomik ve insani yardım ilişkilerine daha fazla yer verilmesi gerekiyor. Hazar ticaret ve gelişim bankasının kurulması gerekiyor. Banka bölgesel projelerin gerçekleşmesine mali kaynak aktarmış olacak. Başka bir hedef ise enerji sistemlerinin ortak kullanım sürecinin hızlandırılması ve bölgesel elektrik enerji pazarının oluşturulması.

Ortak çabalarla güneş ve rüzgar enerji kaynaklarının kullanımının teknolojiye uygulanması için çaba gösterilmesi gerekiyor. Önümüzdeki dönemde bölge ülkeleri küresel ısınma sorunu ile de karşı karşıya gelecek. Bu ise tarım alanında sorunların artması ile sonuçlanacak. Şu anda bölge ülkelerinde salgın hastalıklar artmakta ve bu sorunun yayılmasından endişe duyulmakta. Bu konunun hem devlet hem de özel teşkilatlar tarafından değerlendirilmesi gerekmekte.

Hazar uzun bir süre önce birkaç ülkenin ‘malı’ olmaktan çıktı ve giderek küresel ticaret bölgesi olarak önem kazanıyor. Bu bölgede Rus jeopolitik kitaplarına konu olan batı ülkelerinin çıkarları değil aynı zamanda Çin’in de uzun vadeli kuvvetlenme politikası var. Küresel gelişimin dışında kalmak imkansız gözüküyor. Ancak bölge ülkelerinin büyük rekabeti kaybetmemesi için sağlam sosyal ekonomik güce sahip olması gerekiyor.

Aleksandr Valeryeviç Karavayev: Moskova Devlet Üniversitesi Enformasyon Analiz Merkezi Başkan Yardımcısı

Dünya Bülteni için çeviren İbrahim Ali