Kitlesel ölümlerin gölgesindeki başkentin yazılı olmayan trafik kuralları -sadece kornaya bas, sakin ve kibar ol gibi- depremde enkaza dönen, molozlardan geçilmeyen caddelerde bile trafiğin düzgün akışını sağlıyor.
Arabalar, dolmuşlar, motosikletler, yayalar hatta köpekler bile bu kurallara uyuyor. Sadece ağır vasıtalardan farklı değerlendirilen, Birleşmiş Milletler'in devasa araçları ve askerî araçlar bu kuralları hiçe sayıyor. Aynı caddeler, farklı dünyalar.
Bu iki farklı dünya arasında gidip gelerek Haiti'de bir süre bulundum. İlki, kaç öğün yemeğin verildiğini, kaç tane çadırın kurulduğunu hesaplayan yabancı yardım kuruluşlarının dünyasıdır. Burada, işler her zaman yürüyordu ama kaydedilen ilerleme öyle yavaştı ki insana işkence ediyordu.
Diğer dünya ise, yardım eli uzatanları bekleyemeyecek kadar çaresiz olan Haitililerin dünyasıydı. Oradaki hayat doğaçlama, akışkan, berbat bazen de umutsuzdu ama paniğe yer yoktu. İnsanlar sızlanmaya karşı bağışıklık kazanmış gibi gözüküyorlardı.
Hükümetin yetersizliğine rağmen sokaklardaki insanlar kendi kendilerini organize etmeye, koşullara uyum sağlamaya ve işbirliğine yatkınlıklarını ortaya koydular. Felaket sonrası anarşi olacağına dair beklentilerim mahalleleri ziyaret edince, insanlarla ve ailelerle konuşunca ve toplantılara katılınca boşa çıktı.
Daha önce ne iş yaparlarsa yapsınlar, şimdilerde Haitililer çabucak ve marifetli bir şekilde yeni işler öğreniyorlar. Haitililer, ellerinde tahtalar ve vidalarla şehri yeniden inşa eden marangozlara, kaldıraç gibi basit aletlerle binalar inşa eden müteahhitlere ve hatta buldozerlere dönüştüler.
Haitililer, Port-au-Prince'de kendilerini Sivil Toplum Bekçiköpeği Grubu (www.haitiaidwatchdog.org) olarak adlandıran yeni bir grup kurdular. Dokuz tane sığınmacı kampında kendi başlarına anketler yaptılar ve 8 Mart'ta bu kamplardaki güvenlik, sağlık şartları ve su dağılımı ile ilgili sıkıntıları konu alan raporlarını yayımladılar. En büyük endişeleri ise yardım gruplarından bağımsız toplanan milyonlarca doların Haitililer için harcanması. Şeffaflık ve hesap verme zorunluluğunu talep ediyorlar. Onlar yardım gruplarının paralarının online takip edilmesini istiyorlar. Umarım talepleri göz ardı edilmez.
Haitililerin kararlılığı ve kendilerine duydukları güven diğer yerlerdeki boşluğu da dolduruyor. İnsanlar, polislerin ve BM barış gücünün olmadığı ve gitgide genişleyen alanlarda devriye gezen güvenlik birimleri oluşturuyorlar.
Dünyanın Haiti için büyük planları var. Haiti de kendisi için büyük planlar yapmakta. Tüm bu planlar içinlerinde hayal kırıklıkları, kaçırılmış fırsatlar ya da başarısızlıklar barındırabilir. Ancak, plan yapmadan beklemenin de hiçbir anlamı yoktur.
"Haiti için ne yapacaklar? Bilmek istediğim bu."
Tercümanım Jean Junior Osman, bu akşamüstü başka bir kampa gitmek için trafikte dönüp dolaşırken bana bu soruyu sordu. Junior depremde sokakta dururken gözlerinin önünde evi çökünce eşini ve iki kızını kaybetmiş. Artık sokakta bir çadırda yaşıyor. Üzerine kamyon tentesi yerleştirdiği kontraplak bir yapı inşa etti. Bu yapıda tek bir yatak, elektrik ve jeneratör var. Artık onun evi, ofisi ve hayatı buradan ibaret.
12 Ocak faciasından sonra yabancı yardım kuruluşlarının ve yerel insanların becerileri dahilinde yapılan binlerce öteki sığınağa -çadırlara, sağlam kalmış kubbelere, derme çatma kulübelere bakarken, tercümanım bana aksi takdirde bu sığınakların birçoğunun yerle bir olacağı için hava durumu tahminlerinin doğru olup olmadığını sordu.
Benden bir cevap beklediğini sanmıyorum. Bana göre, Junior, neredeyse kendi üzüntüsü kadar büyük olan bu uçsuz bucaksız görünen yaraları sarma işinin acımasız gizemi karşısında şaşkınlığa düşüyordu. Haitililer ülkeleri için ne yapacaklarını tam olarak bilmiyorlar; ama yine de ellerinden geleni yapıyorlar.
LAWRENCE DOWNES - Port-au-Prince, Haiti
Kaynak: Zaman