İçişleri Bakanı Beşir Atalay, "Kürt sorunu"yla ilgili olarak yürüttükleri çalışmanın yöntemi hakkında bilgi verdi. Atalay, hazırlanacak paket öncesinde ilgili kurumların görüş ve önerilerinin alınmakta olduğunu; bütün muhalefet partileriyle görüşeceklerini, sivil toplum kuruluşu ve medya temsilcileriyle de bir araya geleceklerini vurguladı.
"İlgili kurum" ifadesiyle Genelkurmay ve Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) gibi kurumların kastedildiği biliniyor.
İçişleri Bakanı, Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında alınan karar doğrultusunda bu çalışmayı yaptıklarını da vurgulamıştı.
Genelkurmay Başkanlığı, bu konuda nerede duruyor? Askeri cenahtan bu soruya verilen yanıt şu:
"Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ, TSK'nın bu konudaki görüşlerini 14 Nisan'da Harp Akademileri'nde yaptığı konuşmada açıkladı. TSK bu çizgide duruyor."
Bu yanıttan anlaşılıyor ki, Atalay'ın bilgi verdiği çalışma sürecinde de Genelkurmay'ın görüşü 14 Nisan'da Org. Başbuğ'un açıkladığı çerçevede olacak.
Bu durumda Genelkurmay Başkanı'nın 14 Nisan'da ne dediğini anımsamakta fayda var.
Ulus devlet ve özgürlükler
Org. Başbuğ, Türkiye Cumhuriyeti'nin ırkçı bir temele dayanmadığını vurgulayarak, Atatürk'ün Türk milleti tanımını anımsatmış ve kimlik konusunda şunları söylemişti:
1- "Modern ulus-devlet anlayışı ve liberal demokrasi bireysel özgürlüklerin önünü kapatmaz. Aksine modern ulus-devlet bireysel kültürel özgürlükleri genişletir, kalitesini artırır. Kültürel alanda bireysel özgürlüklerin önünün açılması, etnik kimliği güçlendirecek bir unsur değil, aksine vatandaşların bireysel özgürlük alanını, yaşam kalitesini ve ülkelerine olan sadakatlerini güçlendirici bir unsur olarak görülmelidir."
2- "Çağdaş demokratik toplumlarda üst/ortak kimliğin dışında, kültürel ikinci kimlik özelliklerinin de dile getirilmesi ve yaşanması mümkündür. Önemli olan kültürel ikinci kimliklerin, bizi bir arada tutan üst/ortak kimliğin önüne geçerek, onu parçalayan egemen bir kimlik haline dönüştürülmemesidir."
"Yeni azınlıklar olmaz"
Org. Başbuğ, "Netice olarak" vurgusuyla şöyle konuşmuştu:
3- "İkinci kimlikler ancak ikincil kültürel kimlik şeklinde bireysel seviyede yaşanabilir, geliştirilebilir ve korunabilir. Bunu kültürel bir zenginlik olarak görüyoruz. Bireysel özgürlüklerin sınırının, azınlık veya grup hakları ile kesişmesine, yeni azınlıklar ve üst-kimlikler yaratılmasına izin veremeyiz. Tarihsel hafızamız, ulusumuzun mutlu ve müreffeh geleceği ve anayasal düzenimizin korunması bunu gerektirmektedir."
Anayasal tanıma
4- "İkincil kültürel kimliklerin anayasal ve yasal çerçevede tanınması -ki grup hakkı olarak tanınması- anlamına gelir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, ulus-devlet yapısı içinde bu mümkün değildir."
Kürt ve Zaza vatandaşlar
5- "Devlet, ulus-devletin güçlendirilmesi amacıyla, aldığı tedbirlerle ve bütün söylemleriyle vatandaşlarını, daha müreffeh, daha özgür ve daha mutlu bir hayata sahip olabileceklerine inandırmalıdır. Bu açıdan devletimiz tüm yurttaşlarına olduğu gibi Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yaşamakta olan Kürt ve Zaza kökenli vatandaşlarımıza 'daha müreffeh bir yaşam', 'fırsat eşitliğinden daha fazla yararlanabilme' ve 'kendilerini geliştirebilme' imkânlarını sağlamak zorundadır. Ayrıca bu yurttaşlarımızın 'mağduriyete uğradıkları şeklindeki algılarının' düzeltilmesi ve değiştirilmesi gerekmektedir. Bu devletin asli görevidir."
Erdoğan-Başbuğ teması
Atalay'ın açıkladığı süreç içinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Org. Başbuğ'un teması da Ankara'da merak edilen konuların başında geliyor. Erdoğan ile Org. Başbuğ'un başlattıkları haftalık olağan görüşmeler bir süredir yapılamıyor. Askerin sivil yargıda yargılanmasını öngören ve muhalefetin gece yarısı operasyonu olarak nitelediği tek kelimelik değişiklik yasalaştığından beri Erdoğan ve Org. Başbuğ baş başa görüşmediler. Bu konuda askeri cenahta bir burukluk olduğu sır değil. Bu temas İçişleri Bakanı'nın ifadesiyle, "Kürt sorununa çözüm süreci"nde büyük önem taşıyor.
Kaynak: Milliyet