Önümüzdeki birkaç gün içinde Özgür Gazze hareketinin teknelerinden biriyle Kıbrıs'tan Gazze'ye açılacağım. Misyonumuz İsrail kuşatmasını kırmak. Mutlak surette hukuk dışı olan bu kuşatma bir buçuk milyon Filistinliyi, kendi yurtlarında tutsak ederek; ölçüsüz bir askeri şiddete maruz bırakarak; yaşamsal ihtiyaçlardan mahrum ederek ve temel insan hakları ile insanlık onurlarından kopartarak perişan bir hale düşürmektedir. Kuşatmayla uluslararası hukukun en temel ilkesi ihlal edilmektedir: sivil nüfusa zarar vermenin kabul edilemezliği ilkesi. Yolculuğumuz aynı zamanda İsrail'in Gazze'de olup bitenlerden kendini aklama girişimini de gözler önüne serecektir. İsrail'in, işgalin söz konusu olmadığı ya da "çekilme" ile sona erdiği iddiası açıkça yalandır. Uluslararası hukuka göre işgalin tanımı bir toprak üzerinde etkin bir denetime sahip olmaktır. Eğer İsrail teknelerimizi durdurursa, kendisinin Gazze'de etkin denetim uygulayan İşgal Kuvveti olduğu açığa çıkacaktır. Kuşatmanın "güvenlik"le de bir ilgisi yoktur. İsrail tarafından şehirlerin, kasabaların, köylerin ve tüm bir bölgenin kuşatıldığı Batı Şeria ve Doğu Kudüs'teki diğer işgaller gibi Gazze'deki kuşatma da tamamen politiktir. Demokratik yollarla seçilmiş Filistin hükümetini tecrit edip, İsrail'in ülke çapında ırk ayrımcısı bir rejim kurma girişimlerine karşı Hükümet'in direniş gücünü kırmaya yöneliktir.

Bu nedenle ben, bir İsrail Yahudisi olarak kendimi bu kuşatmayı kırma yolculuğuna katılmaya zorunlu hissettim. Filistinliler ile adil bir barış arayan ve -politikacılarımızın bize söylediklerinin aksine- onların bizim düşmanımız değil, tam olarak bizim de peşinde olup dövüştüğümüz şey uğruna, yani ulus olarak kendi kaderini tayin için çabalayan bir halk olduklarını anlayan bir kişi olarak bir kenarda sessizce duramazdım. Hükümetimin başka bir halkı ortadan kaldırma çabasına artık sadece tanıklık etmekle yetinemezken, İşgal'in ülkemin ahlaki dokusunu yok etmesine de seyirci kalamazdım. Aksi takdirde bu, İsrail'in onlarsız Yahudi değil de içi kof ama güçlü bir Sparta olacağı kitaplı Yahudi inancının, kültürünün ve ahlakının özü olan insan haklarına olan bağlılığıma aykırı olacaktı.

İsrail'in de elbette meşru güvenlik kaygıları vardır ve Filistinlilerin Sderot'taki sivillere ve Gazze sınırındaki diğer İsrailli topluluklara yönelik saldırıları görmezden gelinemez. 4. Cenevre Sözleşmesi'ne göre İsrail, bir İşgal Gücü olarak, "acil askeri zorunluluk" gereği Gazze'ye yapılan silah girişlerini denetleme hakkına sahiptir. Kuşatmaya şiddet dışı direniş gösterme yanlısı aktivistlerden biri olarak İsrail donanmasının teknelerimizde silah araması yapmasına hiçbir itirazım yok. Fakat sadece bu kadar. Çünkü İsrail'in sivil nüfusu kuşatma altına almaya ve bizim gibi sivil kişileri uluslararası sularda ve Filistin sularında Gazze'ye deniz yoluyla ulaşmaktan alıkoymaya hiçbir yasal hakkı bulunmamaktadır –özellikle de İsrail artık işgal etmediğini beyan ettiği için. İsrail donanması bizim güvenlik açısından herhangi bir tehdit oluşturmadığımıza ikna olduğunda, biz de gayet doğal olarak, Gazze limanına doğru barışçıl ve hukuka uygun yolculuğumuza devem etmemize izin vermesini bekleriz.

Sıradan insanların sık sık tarihte kilit rol oynadığına tanıklık edilir, özellikle de hükümetlerin sorumluluklarından kaçındığı bu gibi durumlarda. Gazze'ye yaptığım yolculuk, Filistin halkına acı günlerinde onlarla dayanışma içinde olduğumuzu göstermenin bir ifadesi olmakla birlikte, aynı zamanda kendi yurttaşlarıma da iletilen bir mesajdır.

İlk olarak, siyasi liderlerimizin söylediklerinin aksine, çatışmanın siyasi bir çözümü vardır ve barış için taraflar da bulunmaktadır. Bir İsrailli Yahudi olarak benim Gazze'deki Filistinliler tarafından buyur edilmem tam da bu noktada anlam kazanmaktadır. Gazze'de bulunmam ayrıca çatışmaya yönelik herhangi bir çözüme, ülkenin her iki halkının da, hem Filistinlilerin hem de İsraillilerin aynı şekilde birlikte dahil edilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Bu nedenle, eylemlerimin bana sağladığı naçizane itibarım ve elimdeki imkanlarla hükümetimi, Hamas dahil olmak üzere Filistinli tüm kesimler tarafından kabul edilen Tutsaklar Belgesi temelindeki gerçek barış görüşmelerini yeniden başlatmaya çağırıyorum. İsrail tarafından tutulan tüm siyasi tutukluların, Hamas hükümetinin bakanları ve meclis üyeleri de dahil serbest bırakılması karşılığında İsrail askeri Gilad Şalit'in ülkesine geri gönderilmesi, barış süreci için elzem olan güven ve iyi niyet ortamını sağlayarak siyasi manzarada çok büyük bir dönüşüm yaratacaktır.

İkincisi, Filistinliler bizim düşmanımız değildir. Aslında İsrailli Yahudi yurttaşlarımı başarısız siyasi liderlerimizin sonu çıkmaza varan politikalarından ayrılıp İsrailli ve Filistinli barış-yapıcıları ile birlikte şunu haykırmaya davet ediyorum: Düşman olmayı reddediyoruz. Halk iradesinden doğan böyle bir tavırla ancak İşgalden çıkar sağlayanlar tarafından manipüle edilmekten bıktığımızı hükümetimize haber verebiliriz.

Üçüncüsü, tek İşgal Gücü ve çatışmada sonsuza dek hep güçlü taraf olarak kalacak olan biz İsraillilerin, başarısızlığa uğramış baskıcı politikalarımızın sorumluluğunu üstlenmemiz gerekmektedir. Çatışmayı ancak biz sona erdirebiliriz.

İsrail anlayışına göre Siyonizmin amacı Yahudilerin kendi kaderlerinin denetimini yeniden kendi ellerine vermekti. Toplumumuzun geleceğini tehlikeye atan politikacılara esir düşmemize izin vermeyin. Gazze'deki kuşatmayla birlikte İşgal'i tamamıyla ortadan kaldırmamız için bize katılın. Gelin biz, İsrail ve Filistin halkları olarak liderlerimize şunu duyuralım: azap çeken bu Kutsal Toprakta adil ve kalıcı bir barış istiyoruz.

 

Kaynak: Latin Bilgi