Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunda, Fransa'da çift kutupluluk mantığını dayattı: İddiasız veya aşırı uçlardaki adaylara prim vermeyen Fransızlar, bundan böyle biri sağa diğeri sola ait iki büyük toplum projesini çarpıştıracak. Fakat Sarkozy'nin şansı daha çok...
Pek çok ilkin gerçekleştiği bir birinci tur yaşadık. Fransızlar ilk defa cumhurbaşkanlığı seçimine bu kadar ilgi gösterdi, ilk defa kampanya bu kadar uzun sürdü ve buna rağmen ilgiyle izlendi. Cumhurbaşkanını genel oyla seçtiğimizden beri ilk defa böylesi bir katılım oranı yakaladık ki, bu seçmenlerin mücadelenin tüm ciddiyetini anladığını gösteriyor. 10 yıldır bizlere siyasetin sonunun geldiğinden, halkın mutlak hayal kırıklığından, yurttaşlığın bırakılmasından bahsedenlere 22 Nisan Pazar günü hoş bir tekzip oldu.
Ayrıca yeni bir dönemin çanları çalıyor, yeni bir sayfa açmaktayız. 5. Cumhuriyet'in tarihinde ilk kez yarışan adaylardan hiçbiri daha önce cumhurbaşkanlığı veya başbakanlık yapmamıştı, ilk defa aralarında halen koltuğunda oturan bir bakan veya cumhurbaşkanı bulunmuyordu. Üstelik ilk kez finale kalan iki aday da Elysee Sarayı'na girmek için daha ilk denemelerini yapıyor ve ilk defa bir kadının seçilme şansı var.
Le Pen'in son muharebesiydi
Bu 22 Nisan günü Fransızların sağ-sol kapışmasını görme şansını kaybettikleri 21 Nisan 2002 tarihini aşmanın güzel bir yolu. Fransızlar aylardır 'Sego-Sarko' maçını görmeyi istiyordu. İstedikleri gerçekleşti, iyi de oldu. Tüm büyük demokrasilerdeki gibi Fransızlar bundan böyle biri sağa diğeri sola ait iki büyük toplum projesini çarpıştırabilecek. İddiasız adayların fantezilerine ve egzotizmine kendilerini kaptırmadan sağ ve solun programlarını tartabilecek, vaatlerini ölçüp biçebilecekler. Kendileri ve çocukları için arzuladıkları gelecek hakkında karar verebilecekler.
Çift kutupluluk öngördüğümüzden daha güçlü biçimde mantığını dayattı. 30 yıldan fazla bir süredir ilk defa ikinci tura kalan adayların elde ettiği oyun toplamı bu kadar yüksek. 20 yıldır ilk defa ilk iki adayla diğerleri arasında bu kadar büyük bir fark söz konusu. İlk defa iddiasız adayların hiçbiri yüzde 5 sınırını geçemedi. Bunlar oylarının işe yaradığını görme refleksi ve yarıştaki büyük partilerin militanca gücü karşısında ezilip gitti.
Keza çift kutupluluk baştaki ikilinin en önemli iki rakibine ciddi darbe indirdi. 30 yıldır ilk kez Jean-Marie Le Pen düşüşe geçti. Oyların yüzde 10'unun da biraz daha fazlasını aldığı için gururlanabilirse de, katı gerçeği gizleyemez; 2002'de üç puan farkla ikinci gelen Le Pen 2007'de birincinin 20 puan gerisinde dördüncü olabildi. Bu onun son muharebesiydi.
Daha az zalimce olsa da François Bayrou için de aynı düşüş söz konusu; onun stratejisi de başarısızlığa uğradı. Ne Royal'in ayağını kaydırabildi, ne de Sarkozy'e yaklaşabildi. İşte yerleştiği zirveden indi. Her ne kadar başarılı bir kampanya yürüttüğü için gururlansa da, 'ne sağ ne sol' diyerek oyların yaklaşık yüzde 18'ini alıp 2002'ye göre desteğini iki kattan fazla artırdığı için övünse de ham gerçeği görmezden gelemez; Sarko ve Sego'ya sırtını dönecek seçmenler o kadar da fazla değildi.
Üçüncü bir kişinin ağırlığını koymasından bahsedebileceğimiz kadar oy çıkmadı. İki finaliste karşı açık bir düşmanlık stratejisi izleyen Bayrou kesinlikle ikinci turda seçmenlerine atacakları oy hakkında tavsiye vermeyecek ve onların bölünmesine ses çıkarmayacaktır. Ancak muhtemelen UDF milletvekilleri ve senatörleri yakında Sarkozy lehinde bir araya gelecek. Ayrıca tedbir almazsa 'aşırı merkezin' adayı gelecekte kendini yalıtılmışlık içinde dara düşmüş halde bulma tehlikesiyle karşı karşıya ki, giderek daha fazla saldırganlaşır, kendi adına başarılı sonuçlar elde eder ama bunları gerçek bir siyasi güce dönüştürme, güçlü ve her yana kök salmış bir partiye vardırmakta yetersizlik sergiler.
Tepedekilerin yaklaşan düellosuna gelince, iki finalist de bağlı oldukları siyasi grubun bugüne dek elde ettiği en yüksek oy oranlarından birini yakaladı. Royal 1981'deki ilk tur sonrası François Mitterrand'ın ulaştığı seviyeye geldi.
Bundan sonra iddiasız diğer altı adayın ortalığa saçılan oylarını arkasına almalı. Ayrıca aynı siyasi cepheden olsalar da kendisine güvenmediklerinden oy vermeyen, Bayrou'nun yoluna giden pek çok sol seçmeni cezbetmeli. Solun oylarının çok az çıkmasını vurgulayarak Sosyalist Parti taraftarlarınca muzafferrane aday ilan edilmesinden beri beceremediği sıçramayı bundan böyle gerçekleştirebileceğine ikna etmeli.
İkinci tur çetin geçecek
Sarkozy'nin de tüm sağ oyları toplaması gerekiyor ki, Le Pen ve aşırı sağcı Philippe de Villiers'e atılan oylardan kestirimde bulunursak, bu pek zor değil. İlk turda elde ettiği müthiş sonuç ve stratejisine olan güveniyle, merkezdeki seçmenlerle yeniden bağ kurmalı, onlara rakiplerinin karikatürize etmekten hoşlandığı kişilik olmadığını tekrar göstermeli. 1974'ten beri sağcı bir adayın elde ettiği en yüksek oyu alması ona belirgin bir avantaj sağlıyorsa da kolay bir sınav söz konusu değil. Bazı rakiplerinin 'Sarko'dan başka herkes' yaklaşımına karşı durmalı.
İkinci turdaki mücadele çetin geçecek; çoğunluğun pamuk ipliğine bağlı olduğu diğer büyük ülkelerdeki gibi. Fakat ilk tur sonuçlarının belli olduğu gece Sarkozy'nin şansı daha çok, kartları daha güçlü. 30 yıldır ilk kez iktidardaki çoğunluğun desteklediği bir aday kazanma şansına sahip.