Filistin'de bebekler yakılırken tavla mı oynuyordun pişti mi!
 


   bir haber: abd başkanı obama, "moskova ziyaretinin ikinci gününde, rusya ekonomi okulu'nun mezunlarına seslen"miş: "afganistan ve ırak dahil hiçbir ülkeyi yönetmeğe çalışmıyoruz. halklar yöneticilerini seçme hakkına sahipdir, bizim hoşumuza gitse de, gitmese de."

   acaba, afgan halkı, meselâ taliban'dan yönetici seçme hakkına sahip mi, a.b.d.'nin (obamagillerin) hoşuna gitse de, gitmese de?!

   yoksa, ille de, a.b.d.'nin hoşuna gidecek, a.b.d.'nin ve dünya uyuşturucu baronlarının adamı karzai ve gibilerini seçme hakkı(!)na mı sahip?!

   ırak halkı, a.b.d. kayıtsız-şartsız işgali kaldırıp, son askerine ve son tasına-tarağına kadar ırak topraklarını derhal terketmeli, diyecek yöneticilerini seçme hakkına sahip mi; abd'nin ve petrol baronu kan içici çetelerin hoşuna gitse de gitmese de?!

   çeçen halkı, tam bağımsızlık yanlısı yöneticilerini ve müslümanca yaşamayı seçme hakkına sahip mi; rusya'nın ve a.b.d.'nin ve dünyanın en zengin hırsızlarının hoşuna gitse de gitmese de?!

   pakistan halkı, a.b.d.'ye ters bakan ve beynelmilel mafyavari yapılanmanın dışındakileri seçme hakkına sahip mi?!

   filistinliler hamas'ı seçme hakkına sahip mi?!

   filistinli bebekler (gazze'de ve lübnan'da v.s.) anabası hamaslı yöneticileri seçtiği için, "öldürmeyi çok iyi bilen" (ve seven!) siyonist beslemeleriniz tarafından yakılırken; ıraklı masum bebeklerin cesetleri o kızgın güneş altındaki sokaklarda pişip köpeklere yem olurken ve küçücük müslüman ıraklı kızlar askerleriniz(!) tarafından tecavüz edilip sonra aile boyu, katil ve tecavüzkar conileriniz (pardon: amerikan askerleri) tarafından katledilirken (şehid edilirken)..

   tavla mı  oynuyordun, pişti mi, bay obama?

   filistin halkının yönetici seçtiği hamaslı ihtiyar, â'mâ  ve kötürüm yöneticiler bile bombalanırken (şehid edilirken).. evet, o zaman başkan değildin, biliyorum.. ya şimdi? siyonist izrail hapishanelerindeki seçilmiş hamaslı yöneticiler için küçük parmağını oynattın mı?!

   (evet, sen-giller oynatmadığından, ama bu lafları da ettiğini okuyunca, biz kafayı oynatdık... oynatıyoruz... oynatacağız...)

   ay'a, ve hatta başka gezegene seyate mi çıkmışdınız!

   cezayirliler birbirine kırdırılırken;

   tunuslular zalimlerini seçmek "mecburiyetinde" bırakılırken;

   mısırlılar.. nil'den kan dolduranların kan kusturduğu;

   suudi arabistanlılar...?!

   (sahi: avustralyalılar! nerede avustralyalılar?!)

   ...

   ve, a.b.d.liler?!

   (sahi: nerede kıtanın yerlileri? kızılderililerin seçme hakkı?.. tabii, tabii, ben de biliyorum, kızılderililere de rey (oy) kullanma hakkı tanıdığınızı; ama, bir şey daha biliyorum: kelimenin cuk anlamıyle, soykırıma uğratdıkdan sonra! toptan yokettiğiniz kızılderili toplumunun kızılderililerine --yaşama hakkı tanımayıp yoketdikden sonra--, rey kullanma hakkı tanıdınız!)

   a.b.d.liler, obamalardan ve bushlardan başkasını seçme hakkına sahip mi: pentagon'un, c.i.a.nın, f.b.i.nin, ve wall street'in (general motors, goldman sachs, citigroup, ibm, google, intel, g.e, johnson and johnson, nokia, alstom, novartis, pernod ricard, shell, exxon, mobil...'in) hoşuna gitse de, gitmese de?!

a.b.d. halk(lar)ına kendisini başkan(!) seçtiren (kendilerine sözcü/memur seçtirten) bay obama'nın bu sözlerine, yeryüzünde, küçük-büyük (hele a.b.d. işgali altındakilerden, honduras'dakilerden) inanacak kimse çıkar mı?

   böyleyken, niye söyler bu yalanları a.b.d. başkan(lar)ı?

 çünki, a.b.d. başkanı olmak için, dünyaya, gözünün içine baka baka, bu türden yalanları söylemek zorunda; çünki, kendisini seçtirten dünya hegemonlarına, dünyanın vantuzu kurum ve şirketlere bu sözü vermişti; şimdi yapdığı, verdiği sözü (memuriyeti) yerine getirmek.

   /

   imdi; ey arkadaş,

sana deseler: "seni a.b.d. başkanı seçtirtiriz, a.b.d. halkına rağmen, bile; ama, sadece bizim isteğimiz ve çıkarımız doğrultusunda, bütün dünyanın (sömürüp, ahlaksızca işkence ve katliama uğrattığımız amerikalının, afrikalının, asyalının, avustralyalının..) gözünün içine baka-baka, utanıp sıkılmadan, kızarıp bozarmadan yalan söyleyebilecek, yapıp ettiğimiz ahlaksızların zıddına, ahlak yaldızıyla yaldızlı yalan laflar edebilecek misin? böyle yaldızlı bir masken var mı?"

   dünyevi zenginlik ve güç zaviyesinden bakarsak, günlük-gündelik maişetini çok çok aşan bu vaadi, kabul eder misin?

   "onlar"ın adamı olmayı, dünyanın yalancısı olmayı, dünyanın komiği olmayı, dünyanın soytarısı olmayı, kabul eder misin?

   ...

  "kabul eden var işte; hem, sürüsüne bereket!" değil mi? gerçekten haklısın, gerçek bu; ama, hakikatden haksızsın; gerçek her zaman hak(lı) olmayabilir.

   /

bu âlemşumûl akıl iz'an sefilliğini sergileyen, ahlâkı maymunlaştırmanın insanı ne (acı acı gülünç) hallere düşürdüğünü gösteren habere gözatma bahtsızlığının verdiği bulantıyı dağıtmak için, bir çay alıp arka bağçeye çıkdım. dirseğimi dayayabileceğim yükseklikdeki duvarın üstünde, güneş ışığının altında, acele etmeden yürüyen bir karınca gördüm. orta boy, şirin, kahverengi bir karınca. selâm verdim (aldım). başını dikib bakdı; sonra ön ayaklarını (paticiklerini!) kaldırıb, başını iki yandan (kulaklarını) kaşır gibi yapdı. sonra, ağzını temizler gibi yüzünü yere sürdü.

   dedim ki: senin adamın olabilir miyim, karınca kardeş?

   bakdı, bakdı, bakdı... yüzüme bakdı...

   (kimisi, kim bu ahmak, demiştir, der --karınca adına, karınca kadar aklı olmadığını akletmeden, ukelalığa girişir-- ama ben öyle duymadım!)

   ve, karıncanın adamı oldum...

   bana bir şey öğretti karınca, karınca kararınca, bir mânâ...

   sordum:

   bu dünyâda birilerinin adamı olmamak mümkin mi karınca kardeş?

   dedi:

   dûnyânın dûn (maişet) işleri için mümkin değil elbet...

   ancak.. bir şey mümkin:

   dûnyâdayken de semâvâta/yukarı ayarlı olur, yani: BİR'in adamı olursan, biriLERinin adamı olmazsın.

   başka kimsenin adamı olman gerekmez: nefsinin ve şeytanların adamlarının adamı olmana gerek kalmaz; nefsinin ve şeytanların adamlarının tetikçisi olmana gerek kalmaz...

   işte, bu mânânın, bu endîşenin adamıysan, adamsın, adamsın, adamsın adam!

   yoksa...

   yoksun

   vesselâm!