Başbakan Tayyip Erdoğan, DTP'nin randevu talebine olumlu yanıt vermediğini söyledi. Görüşmek için daha önce açıkladığı şartı tekrarladı: "DTP, PKK'yı terör örgütü ilan etmedikçe, görüşmem."
DTP'li Ahmet Türk daha önce Başbakan'ın bu şartına değinmiş ve "PKK'ya terör örgütü diyemeyeceklerini" açıklamıştı.
Başbakan Erdoğan'ın beklediği gibi DTP, PKK'yı terör örgütü ilan eder mi, edebilir mi?
Hayır. Etmez, edemez.
DTP'nin PKK'yla arasına mesafe koyması taleplerine duyarsız kalışı bu nedenledir.
DTP'nin PKK'ya değil, PKK'nın DTP'ye hâkim olduğu bilinen "sır"dır. PKK'nın, DTP'nin varlık nedeni olduğu gibi, gerçek liderliğini yürüttüğü de biliniyor.
DTP'nin, İmralı'nın ve Kandil'in karşısına çıkarak PKK'yı terör örgütü ilan etmesini beklemenin "olmayacak duaya amin" demek olduğunu Başbakan Erdoğan da biliyor, kuşkusuz.
DTP ve destekçilerinin, PKK'yı "silahlı kuvvetler"i gibi gördüğü ve Kandil'e de "genelkurmay"ları gibi baktıklarını da bilmeyen yok.
DTP'nin bu konumu ve PKK'ya bakışı, hükümetin ve AKP'nin manevra alanını da daraltıyor.

Demirtaş'ın teşhisi
Başbakan Erdoğan, askeri olmayan alanda yapacaklarını açıkladı. Siyasi adımlar attık, atıyoruz, dedi. Bölgeye 12 milyar dolar yatırım yapılacağını, TRT kanallarından biriyle  Kürtçe, Arapça, Farsça sürekli yayınlara geçileceğini duyurdu.
DTP'nin bu pakete tepkisi ise "AKP seçim yatırımı yapıyor. Biz paket istemiyoruz" oldu.
Dahası DTP Grup Başkanvekili Selahattin Demirtaş, kendileri açısından sorunu şöyle teşhis etti:
"Çözüm için zihniyet değişmelidir, paketlerden bir şey çıkmaz. Tek dile, tek dine, tek etnisiteye dayalı ulus yaratmak Kürt sorununun temelidir."
Bu sözler, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuna, onun temellerinden biri olan Atatürk'ün ulus anlayışına itirazdır. Türkiye Cumhuriyeti anayasalarının dayandığı "Türk milleti" anlayışını reddetmektir.
Demirtaş'ın sözlerinin anlamı şudur:
"Atatürk'ün Türk milleti oluşturma projesi sorunun temelidir. Biz Kürtler ayrı bir milletiz."
Bu, PKK'nın "Bağımsız Kürt Devleti" hedefiyle yola çıktığından beri işlediği tezdir. Yolda bu hedeften vazgeçmiş gibi görünse de PKK ve ona dayalı siyasi akım, ayrılıkçıdır. Nihai hedef, Anadolu topraklarının bir kısmını da kapsayan "Bağımsız Birleşik Büyük Kürdistan Devleti"dir.
Bu hedefe, bu koşullarda ulaşmanın mümkün olmadığının yolda görülmesi ve Öcalan'ın yakalanmasından sonra, PKK yeni bir söylem geliştirmiştir. Bugünkü söylemi, "iki ayrı millet"in kabulüne dayalı "üniter yapı içinde çözüm"dür.
Bu söylemin konjonktürel koşullar nedeniyle gündeme sokulan ve bağımsızlık hedefini öteleyen bir "perdeleme" olmadığına inanmak zordur. Üniter yapı ile "iki milletli, özerk bölgeli" bir sistem ne kadar bağdaşır ve ne kadar işler? PKK ve DTP için sorun "bireysel hak ve özgürlükler" değil, -Öcalan sonradan savunmalarında reddetmiş olsa da- "ayrı ulus ve ulusal kurtuluşçuluk"tur.

Kürtçe yayın serbestliği, Kürtçe seçmeli ders veya benzeri adımlar atılsa bile PKK ve DTP için yeterli olmayacaktır. Ekonomik-sosyal amaçlı paketleri ciddiye almamaları da bunun işaretidir.

ABD desteklese, hükümet ve AKP de niyetlense bile, böyle bir "siyasi çözüm"ü kabul etmek, buna uygun bir anayasayla Türkiye'yi yeniden yapılandırmak, Türkiye Cumhuriyeti'nin varlığı, kuruluş felsefesi ve temelleriyle bağdaşmaz.


Kaynak: Milliyet