Belirsizlikle sona eren çatışmanın ardından İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak’ın istifasını vermesini anlamanın tarihî tek yolu var: Kabahatin göstergesi. Fakat Ehud Barak’ın Pazartesi günü yaptığı sürpriz ilan yani siyaseti bıraktığını söylemesi gerçekten beklenmedik bir gelişmedir çünkü İsrail ordusu geçen hafta sona eren Gazze’deki sekiz günlük çatışmada galip olduğundan emin.  Askeri bakımdan, evet öyle de. Ancak bir de siyaset meselesi var ki Gazze’nin ardından İsrail ve İsrail tarihindeki en süslü asker için sorun da burada yatmaktadır; seçimin eşiğinde olunduğu şu vakitlerde kamuoyu anketleri ve analistler Ehud Barak’a yalnızca aşağılanma teklif ediyorlar. Ehud Barak 1999’da büyük bir farkla başbakan olmuştu fakat 20 ay süren başbakanlığı ülke tarihinin en kısa süreliği başbakanlığı oldu ve en azından seçmen yönünden, o zamandan beri yokuş aşağı seyrediyor.

Pazartesi günü, 22 Ocak seçimlerinden sonra siyaseti bırakacağının ilan etmesi onun şu meşhur basireti ve analitik yeteneklerinin bir ifadesi olarak anlaşıldı genelde: Knesset’e seçilme ihtimali yoktu. Azalan talihi üzerinde işleyen sürtüşme sırasında 2011 Ocak ayında İşçi Partisinden ayrıldı; kamuoyu yoklamaları, onunla beraber İşçi Partisinden kopan diğer dört kişiyle birlikte kurduğu Bağımsızlık Partisinin onları Knesset’e göndermeye yeterli sayıda oy toplamasının muhtemel olmadığını gösterdi. Parlak bir asker ve savunma analisti olan kendisi, siyaset alanında Tel Aviv’in en uzun binasında 6.5 milyon dolarlık daire satın alma kararıyla tarif edildi; en iyi halde karakuşi bir hüküm, en kötü halde küstahlık olarak görülmüş bir adımdır fakat her halükarda kamuoyu algısından bihaber olmaktır.

Barak’la birlikte İşçi Partisinden kopan Einat Wilf bir beyanatında şöyle diyordu: “Üzücüdür, bu kişi ve onun kamuoyundaki imajı arasında büyük bir uçurum vardır. O imajın tuzağına düşmek yerine bu kişiye değer verme fırsatına sahip olduğum için müteşekkirim.”

İmaj ise siyasetin esaslı bir gerçeğidir. Gazze’nin ilk günlerinde olduğu gibi bir İsrail zaferi olmaktan çıkıp ateşkesin imzalanmasına doğru başka bir şeye dönmesi de işte bu yüzdendir. Bulut Sütunu Harekâtı, planlamacılarının umduğu neredeyse her şeyi başardı. İsrail yetkililerinin Time’a yaptığı açıklamaya göre 14 Kasım’da saldırılar başladıktan saatler sonra İsrail füzeleri ve bombaları, militan Hamas grubunun son dört yıl zarfında Gazze’ye topladığı stratejik silahları imha etti. Militanlar, İran yapımı füze stoklarının çoğunu kaybettiler ve Tel Aviv ve Kudüs’e fırlattıkları o ev yapımı olanlara başvurdular ve çok az hasar verebildiler. Yaklaşık 1000 füze hendeği vuruldu – füzeler bu çukurlara yerleştiriliyor ve uzaktan fırlatılıyor – ve düşmanın aralarında İran’da aylarca eğitim alanlar dâhil 33 komutanı öldürüldü. Bildikleri de onlarla beraber gitti. Yedioth Ahronot muhabiri Alex Fishman İsrail kuvvetlerinin, militanların, İsrail’de belirli hedefleri bombalayabilecek insansız hava aracı hazırladıkları Gazze’de geliştirilen insansız hava aracı tehdidini de bertaraf ettiklerini kaydetti.

Ancak saygın Uluslararası Kriz Grubunun 22 sayfalık raporunda “Hamas büyük bir zafer ilan edebilir” denildi. “Hamas’a gözdağı verilemeyeceğini gösterdi ve Arap yetkililerin daha önce hiç olmadık bir şekilde ziyaret etmelerinin tadını çıkardı. Ateşkes antlaşması, Gazze’nin dış dünyaya daha fazla erişebileceğini vaad etmiştir ki bahse değer ve uzun zamandır peşinde olunan bir kazanımdır. İslamcı hareket, Filistin siyasetinde merkez oyuncu olduğunu ispatlamıştır.”

Gazzelilerin kazançları açıktır. Ateşkesin yürürlüğe girdiği günden sonra Filistinli balıkçılar ağlarını atmak için Akdeniz’e altı mil açıldılar. Geçmişte İsrail devriyelerinin ateş açmasını göze aldıkları mesafenin tam iki katıdır. Oslo Sözleşmeleri, kıta sahanlığını 20 mil olarak tanımlamıştır ancak Gazzeliler için özgürlük isteyen Gişa adlı İsrailli gruba göre üç mil öteye gidilmesiyle bile yılda 700 ton daha fazla balık avlanacaktır.

Ateşkesle birlikte Gazze’nin diğer hudutları da – İsrail’le sınırdaş ve çevrilmiş uzun alanlar – bir miktar daha ferahladı. İsrailli askerler Bulut Sütunundan önce tel örgülere 1.500 metre yaklaşan herkese ateş açıyorlardı. Gişa’ya göre çiftçiler şu an 100 metrede çalışıyorlar yani Gazze’nin ekilebilir arazilerinin yüzde 35’ni kurtarmış oluyorlar.

Time’a konuşan Kriz Grubundan Robert Blecher “o algı gerçektir. Eğer Gazze’deki insanlar kutlama yapıyorsa, bu Hamas’ın Gazze’deki hareket alanını genişletir ki önemlidir bu. Kaç roketin imha edildiği ve kaç Hamas liderinin öldürüldüğü bana göre ikincil önemdedir” diyor. Blecher, Hamas zaferinin boyutları Mısır veya İsrail’in Gazze’ye kapıları açıp çiftçilere yetiştirdikleri ürünlerin ihracatına; diğerlerinin ise –Refah’tan Mısır’a - seyahatlerine izin verip vermeyeceğine bağlıdır diyor. “Ateşkesin devamlılığı, Gazze’nin açılmasının sağlamlık ve çabukluğuyla doğrudan ilişkilidir.”

Çitin öteki tarafında, İsrail tarafında yeni bir gerçeklik var. İsrailli diplomatlar Türk meslektaşlarıyla konuşuyor, eskiden müttefik olan İsrail ve Türkiye arasındaki ilişkilerde hasarı gidermeye çalışıyorlar; İsrail komandolarının 2010 Mayısında Gazze’ye ulaşarak ablukayı yarmaya çalışan; gıda, oyuncak ve inşaat malzemesi taşıyan Mavi Marmara’da altı Türk’ü öldürmesinden sonra ilişkiler bozulmuştu. İsrail başbakanı Benjamin Netanyahu Türkiye’nin özür talebini reddetti; Washington’ın ifadesiyle, artık takat getiremeyeceği bir tecridi seçti. Ateşkesin ilan edilmesinden sonra ertesi gün, İsrail’de bağlantıları en güçlü köşe yazarı olan Nahum Barnea şöyle yazdı: “Amerikan yönetimi, Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın ziyareti sırasında Ortadoğu’da kendi çıkar dizilimi olduğunu İsrail’e açık etti. Mısır ve Türkiye’deki İslamcı rejimlere bel bağlamış durumda. Bu ülkelerin hükümetleri demokratik yollarla seçildi; bunlar ve diğer Sünni yönetimler – S.Arabistan, Ürdün, Filistin Otoritesi; emirlikler – Şii İran’ı amansız düşmanları olarak görmektedirler. Esad Suriye’sine karşı ABD’yle yegâne koalisyonun üyeleridirler. Amerikalılar, ılımlı Arap blokunun güçlendirilmesi için İsrail’in yardım etmesini ve bunu hemen yapmasını bekliyorlar. Her şeyden önce, İsrail, Mahmud Abbas’ı etkileyen politikalarında daha fala esneklik göstermelidir. Erdoğan Türkiye’sine ve Mursi Mısır’ına işleri kolaylaştırmanın bir yolunu bulmalıdır. Bunun anlamı şudur: Amerikan yönetimi, Netanyahu hükümetinin dış politikasında sahici bir değişiklik yapmasını beklemektedir; ve bu çok uygunsuz bir zamanda, seçim arefesinde olmaktadır.”

Müslüman Kardeşlerin iktidara gelmesinden beri Mısır’dan emin olamayan İsrail, Hamas’ı İsrail’in güneyindeki semtlere füze ve roket ateşini durdurmaya zorlama amaçlı bu saldırıyı başlattığında yalnızca Hamas’ı değil Kahire’yi de test etmiştir. Hamas’ın siyaseten daha da güçlenmesiyle;  Netanyahu’nun ise ateşkes ilanı şeklinde kulağının çekilmesiyle neticelendi. Kamuoyu anketleri, İsraillilerin yarısının saldırının devamından yana olduklarını gösterdi. “İsrail bu harekâta caydırıcılığını yeniden sağlamak ve ilgili taraf caydırıldıktan sonra buradan çıkmak amacıyla başladı. Eğer İsrail’in yerinde olsaydım, ateşkes gelecekte bozulduğunda bunu tekrar yapmakta tereddüt ederdim” diyor.

Kaynak: Time

Dünya Bülteni için çeviren: Ertuğrul Aydın