Diyanet'teki son görev değişimi Kürt meselesinin can damarı olan bir konuya dikkatleri çekti ister istemez. Kürt meselesi denilen olayın dinden tümüyle bağımsız bir alan olmasına özel çaba gösterenler bile çarpıtılmış bir biçimde de olsa Diyanet bağlamında da olsa meselenin dinle ilişkilendirilmesi gerektiğini; en azından böyle bir boyutunun olduğunu hatırlar gibi oldular.
Diyanet İşleri Başkanlığı'na getirilen Mehmet Görmez'in kurumun yeni vizyonunu açıklarken çizdiği resim Türk siyaset düşüncesinde unutulması, gündeme getirilmemesi için özel çaba gösterilen bir hususu dolaylı da olsa hatırlattı bana.. Çalışmalarında "dünyadaki tüm Müslümanlara, yeryüzünün tüm mazlum milletlerine, tüm Müslüman azınlıklara hizmet ilkesinden hareket edeceğini" özellikle vurgulaması ilginçti.
Bir ulusdevlet olarak Türkiye'ye imparatorluk gömleği giydirmeye çalışan yeni söyleme çok da uygun bir dil kullanmış. Laik bir devletin bir kurumu olarak adeta uluslararası dini rol üstlenmesi devletin kuruluşunu borçlu olduğu başka bir uluslarötesi ya da ulusüstü kurumun işlevini hatırlatıyor. Görmez'in, böyle bir niyetinin olmadığı muhakkak olsa da, Türkiye'nin adeta ilga edilen hilafet rolünü hatırlatan bir dil kullanmasını tarihi hafızanın yeni formlar içinde ortaya çıkması olarak mı okumalı?
Teorik olarak ulusdevletin bir imparatorluk misyonu yüklenmesinin ne kadar mümkün olduğu ayrı bir konu olsa da Türklerin de Kürtlerin de elbirlik hatırlamamaya çalıştığı hilafet meselesi ve bunun etrafında din ilişkisi sağlıklı bir şekilde yorumlanmadan temel meselelere değinmiş olmayacağız.. Resmi tarihle yüzleşme adına her şey ortaya dökülürken bu konuyu özellikle Osmanlı hamaseti yapanlar neden hiç mevzu etmez? Yeni "tarihi hakikatler" icat ederek hakikati konuşma zeminini yok eden bir laf kalabalığının ortasında bu can alıcı konunun atlanıyor olması en hafifinden gerçekle yüzleşme cesaretinin olmamasını gösterir.
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ