Türkiye'nin dış ilişkilerinde meydana gelen her yeni gelişmeden sonra içeride ve dışarıda şu soru tartışılıyor: Türk dış politikasının rotası değişiyor mu? Türkiye Batı'dan Doğu'ya mı kayıyor?...
Rusya Başbakanı V. Putin'in Ankara ziyaretinin ve Rusya ile imzalanan bir dizi anlaşmanın ardından bu soru gene gündemde. Türkiye'nin desteklemeye karar verdiği, Rusya'nın patronajındaki "Güney Akım" enerji projesi de bu tartışmaların odak noktası.
Daha önce de yazdığımız gibi, Türkiye'nin aktif olarak katıldığı Batı destekli "Nabucco" projesine attığı imzanın henüz mürekkebi kurumadan, çoğu uzmanın rakip veya alternatif olarak gördüğü "Güney Akım"a da -"kenarından" bile olsa- angaje olması bir çelişki oluşturuyor. Ankara'da ve Moskova'da resmi ağızlar istedikleri kadar bu iki projenin birbirini engellemeyeceğini ve birlikte yürütülebileceğini söylesinler, enerji konularını iyi bilen herkes, Ankara'da Putin ile Erdoğan arasında imzalanan anlaşmanın, "Nabucco"nun başarı şansına darbe vurduğu konusunda hemfikir.
Bu olayın nasıl gelişeceği bir yana, Batı'da ve bizde, dikkatler ve tartışmalar, bu gelişmenin Türk dış politikasının seyri açısından ne anlam taşıdığı üzerinde odaklanıyor. Yani yukarıdaki soruya dönersek, bu son olay, Ankara'nın dış politikasında rota değişikliğinin bir göstergesi olarak algılanıyor.

Kafalar karışık
SON olay, Batı'da kafaları bir kez daha karıştırmış görünüyor. Türk basınına da yansıyan yabancı analistlerin yorumlarına bakılırsa, kimileri bu gelişmeyi Türkiye'nin giderek Batı'dan uzaklaşma eğiliminin bir işareti sayıyor. Bunların bir kısmı da Türkiye'yi ikili oynamak ve Batı'nın çıkarlarını baltalamakla suçluyor.
Buna karşılık, Türkiye'nin zaman zaman Batı'ya ters düşme pahasına kendi çıkarlarına göre davranmakta olduğunu ve tüm ülkeler gibi Türkiye'nin de buna hakkı bulunduğunu söyleyenler de var.
Ancak yukarıda belirttiğimiz gibi, Türkiye gerçekten her iki projeye imza atmakla "ikili oynadığı" kanısını pekiştiren çelişkili bir görüntü yansıtmıştır. Türk hükümetinin böyle davranmasının çeşitli nedenleri olabilir: Bu şekilde hem Rusya ile çeşitli enerji projelerini gerçekleştirmek imkânını buluyor, hem de uluslararası platformda "enerji kartı" ile elini güçlendiriyor...
Eğer "Güney Akım"a rağmen, "Nabucco" hayata geçirilebilirse, kimsenin bir diyeceği olamaz. Ama, nedeni ne olursa olsun (başta kaynak yetersizliği) eğer "Nabucco" çökerse, çok kimse bunun suçunu kolayca Türkiye'ye yükleyecektir...

Yönü kaybetmeden...
BU olayı, Türk dış politikasında bir rota değişikliğinin işareti olarak görenler, bu kuşkularını hükümetin daha önceki bir dizi davranışına dayıyorlar.
Gerçekten Ankara son zamanlarda Hamas, Sudan, İran, Gürcistan, NATO ile ilgili gelişmelerde, Batı'dan ayrılan, farklı pozisyonlar sergilemiştir. ABD ve AB ile sıkıntılar yaşandığı sıralarda Türkiye Ortadoğu, İslam âlemi ve üçüncü dünya ülkeleri ile daha çok yakınlaşmıştır...
Ancak bunu Türkiye'nin Batı'dan kopup Doğu'ya yöneldiği şeklinde algılamak doğru değil.
Evet, rotada bir miktar sapma var. Dünyadaki konjonktür, artık Soğuk Savaş yıllarında farkı. Türk diplomasisi, günün gerçeklerine ve ulusal çıkarlara göre bir ayar yapmak zorunda.
Önemli olan, Türkiye'nin temel Batı oryantasyonunu ve önceliğini koruması, yeni geliştirdiği ilişkileri esas dış politika hedefine ve vizyonuna alternatif olarak görmemesidir.
İşte marifet, zaman zaman yeni ayarlamalar yapılırken, istikameti kaybetmeden dengeli yürüyüşü sürdürebilmektir...

Kaynak: Milliyet