Direnişin Amerikan müttefiki 'ılımlı Araplar'ın kafasını karıştırmasından dolayı Bush yönetimi Lübnan, Filistin ve Irak'taki direniş hareketlerini bastırmaya çalışıyor. Lübnan'daki sorunlar da mezhep temelli değil, siyasi
Şu günlerde, yeni muhafazakârlar yönetimindeki Amerikan dizisinin yeni bir halkasıyla karşı karşıya bulunmaktayız. Bu yönetim, Irak ve Afganistan'dan başlayarak Lübnan'a yönelik İsrail savaşına kadar, Arap ve İslam dünyasını 'seyyar fitne' ateşiyle tutuşturmaya bel bağladı ve askeri operasyonlarının durması sonrasında da, siyaset ve güvenlikle ilgili adımlarını da peşi sıra atmaya başladı.
ABD ve İsrail İşgal altındaki Filistin'de iç fitneyi körükleyerek çatlak oluşturmaya bel bağlıyorlar. Bunun yanı sıra, ABD Başkanı George W. Bush bağımsız Filistin devleti vaatlerinden vazgeçiyor ve düşmanın başbakanı Ehud Olmert de, Kudüs, yerleşim birimleri veya başka başlıkların, hükümetinin düşüşüne yol açacağı gerekçesiyle Filistinlilerle müzake-relerin sonuçlarından elini eteğini çekiyor.
Güvenlik Konseyi ABD'nin esiri
Böylelikle sorunlarımız, Filistin'deki Yahudilerin bütünlüğünün ve her ABD başkanıyla gelip yine onunla giden Amerikan vaatlerinin rehini haline geliyor. ABD başkanının, işgalci ve Filistin'i tam bir Yahudi devletine çevirmeye çalışan oluşumun kuruluş yıl dönümünü kutlamak için işgal altındaki Filistin'e ziyareti bu gelişmelerin gölgesinde gerçekleşti. Bu oluşum, yerleşim birimleri ve tecrit duvarıyla ilişkili müzakere başlıklarının uluslararası alana sunulmasını engelledi.
Bunun ardından, birkaç ay içinde Yol Haritası çerçevesinde gelebilecek sözde çözümlerden söz ediyorlar. Bu sırada da, Filistinlilerin geçiş noktalarında yaşadığı sıkıntılar, süregelen İsrail katliamlarının yol açtığı trajediler, Gazze'nin aç bırakılması amaçlı ambargo gölgesindeki krizler sürüyor.
Pek uzak olmayan Irak, Afganistan ve Somali'de sivilleri sivilleri hedef alan Amerika'nın saldırgan hareketiyle karşılaşıyoruz; özellikle de Irak'ın Sadr kentindeki siviller hedef alınıyor. Teröre karşı savaş adı altındaki Amerikan politikasına karşı çıkan Şii gruplar ve İslami öncüler hedef alınıyor. Arap ve Müslümanların zengin doğal kaynaklarının müsadere edilmesi sürüyor. Arap ve İslam dünyasındaki siyaset ve güvenlik mevkileri düşürülüyor. Halklarımızın bu durumla dünyada ve özellikle de bölgede körüklenen hayati sorunlara karşı iç bütünlük sağlayıp kalıcı güç oluşturarak mücadele etmesi gerekiyor.
ABD'nin BM Güvenlik Konseyi'nde başını çektiği uluslararası toplum adı altında sözünü ettiği plansa, Lübnan, Filistin, Irak'taki direnişe ve bütün direniş hareketlerine karşı savaş açmak için çalışıyor. Çünkü direniş, Amerikan projesi ekseninde yürüyenlerin zihnini karıştırmakta. Bu nedenle 'ılımlı Araplar' diye adlandırılan bazı ülkelere diz çöktürmek veya siyaset ve mezhep temelli bölünme projeleri yolunda yürümek için ABD yönetimiyle eşgüdüm içinde artan hareketlilikleri izliyoruz.
Lübnan'daysa hükümetin, direnişin sembol isimlerine suikast tehditlerinin sürmesinin gölgesinde, direnişle bağlantılı hassas meselelerde iç uzlaşının ve mezhepsel dengenin en basit dinamiklerine karşı çıkan gelişi güzel kararlarıyla körüklenen zor bir durum söz konusu.
Bu, birçoklarının alınan kararları düşmanın temmuz savaşından beri bitmeyen hesaplarını görmek için yararlanacağı bir güvenlik boşluğuna yol açacağını düşünmesini haklı çıkardı. Herkese, Siyonist düşman bir savaş toplumu üretmeye çalışırken ve ilk fırsatta Lübnan'a ve direnişe saldırma niyetinde olduğunu açıklarken, BM Güvenlik Konseyi'nden henüz ateşkes kararının çıkmadığını hatırlatırız.
Lübnanlı liderler tuzağa düşmemeli
Hep söyledik ve hâlâ söylüyoruz: Lübnan saldırgan bir yapıya sahip bu düşmana karşı içerdeki bütün kozlarını korumalı ve direniş meselesiyle, iç çözümsüzlükler üzerinden değil, ülkeyi ve halkı saldırıdan koruyacak savunma stratejisini geliştirme yolunda iç diyaloğa yoğunlaşarak ilişki kurulmalı.
Lübnan'da hali hazırda yaşanan, mezhep temelli değil, siyasi bir sorun. Herkes ve özellikle de Müslüman ve Hıristiyan liderler, fitneyi körükleyen mezhepçi söylemlerin tuzağına düşmeye karşı dikkatli davranmalı ve büyük projelerin adımlarına karşı uyanık olmalı. ABD yönetimi bu projeler kanalıyla, İslam'ı ve Araplığı tamamen yıkmaya, din veya mezhep ayrımı yapmaksızın Arap ve İslam dünyasının bütün kozlarını ortadan kaldırmaya çalışıyor.
Kaynak: Radikal