Batı'daki birçok insanın kafasında İslam gitgide daha fazla şiddetle ve terörizmle ilişkilendiriliyor. 2007 yılında [din meseleleriyle ilgili etkin internet sitesi] PEW Forum tarafından yapılan araştırmaya göre Amerikalıların yüzde 45'i İslam'ın şiddeti diğer dinlere nazaran daha fazla teşvik ettiğine inanıyor.
Bu oran 2005'te yüzde 36'ydı. Katılımcıların üçte bire yakını İslam'a dair izlenimleri sorulduğunda fanatik, radikal ve terör gibi olumsuz kelimeleri kullanıyorlar.
Daha gelenekselci olmak şiddeti ve hoşgörüsüzlüğü de artırır mı? Mekke'deki hacılar üzerine yaptığımız araştırma, bu ilişkilendirmenin yanlış olduğunu gösteriyor. Hac hem İslam'ın en önemli geleneklerinden biri hem de birçok Müslüman açısından eşsiz bir tecrübe.
Pakistanlı hacılar üzerine yaptığımız yakın tarihli araştırma, hac tecrübesinin insanları bir yandan daha gelenekselci hale getirirken öte yandan ötekilerle barış isteğini ve onlara karşı hoşgörüyü artırdığını gösteriyor (Araştırmayı adresinden okuyabilirsiniz). Ayrıca bu hoşgörü sadece Müslüman din kardeşlerine yönelmiyor, gayrimüslimleri de kapsıyor.
Bu bulgular hacca gittikten sonra ırkla ilgili görüşleri ciddi şekilde değişen Malcolm X'in tecrübesini akla getiriyor. Hacdan yazdığı mektupta, "Hepimiz aynı ayine katılıyor, Amerika'da yaşadığım tecrübelerin bana beyazlarla beyaz olmayanlar arasında hiçbir zaman olamayacağını düşündürttüğü bir birlik ve kardeşlik ruhu sergiliyoruz... Gördüklerim ve yaşadıklarım beni, önceki fikirlerimin birçoğunu gözden geçirmeye itti."
Hac, dua etmek ve dinî emirleri yerine getirmek üzere dünyanın her yerinden gelen 2 milyonu aşkın Müslüman'ı birkaç gün süresince bir araya getiren ortak ve ulusüstü bir fenomen. Hacılar, farklı ırk ve etniklere ait din kardeşleriyle etkileşime giriyorlar. Hacda kadınlar ve erkekler genellikle yan yana dua ediyorlar ki, bu da birçok hacı için yepyeni bir tecrübe anlamına geliyor.
Çalışmamızda, tıpta sıkça kullanılan bir yönteme başvurduk. Doktorlar yeni bir ilacı denemek istediklerinde, ilacı, rastgele seçilmiş bir hasta grubu üzerinde uygular ve sonuçları istatistikî açıdan ilkine benzeyen bir kontrol grubununkilerle karşılaştırırlar. Sosyal bilimciler, bu yöntemi kullanma şansına nadiren sahip olabilirler. Biz bu çalışmada hac vizelerinin verilmesi için kullanılan kura listelerinden faydalandık. Kurada hacca gitme şansını yakalayan 800 kişinin tutumlarını, kurada adı çıkmayan 800 kişininkilerle karşılaştırdık. Sonuçlar inanılmaz şekilde dikkate değerdi.
Hacılar, hacdan döndükten beş ila sekiz ay sonra bile ibadetlerini yerine getirmeye daha yatkınlar. Hacca gitmeyenlerle karşılaştırıldığında; namaz kılmaya yüzde 16, düzenli şekilde camiye gitmeye % 26, farz olmayan oruçları tutmaya da yüzde 50 daha fazla meyilli oldukları görülüyor. İlginçtir ki, hacılar muska veya nazarlık gibi daha yerel dinî âdetlere daha az inanıyorlar.
Bazılarına şaşırtıcı gelecek olan sonuç ise haccın hacıları hem Müslümanlara hem de gayrimüslimlere karşı daha hoşgörülü kılması. Hacdaki çeşitliliği tecrübe etmek hakikaten bir şeyleri değiştiriyor. Hacıların başka ülkelerdeki Müslümanlarla ilgili görüşleri çok daha olumlu. Ayrıca, Pakistan'daki farklı etniklere ve İslamî mezheplere sahip grupların eşit olduğuna ve bir arada uyum içinde yaşayabileceklerine inanıyorlar. Gayrimüslimler hac tecrübesinin parçası olmasa bile, bu düşünceler diğer dinlerin mensuplarına da uzanıyor. Hacılar farklı dinlerden insanların birbirleriyle eşit olduklarını söylemeye yüzde 22, anlaşamadıkları noktalar üzerinde uzlaşmaya vararak bir arada yaşayabileceklerini söylemeye de yüzde 11 daha yatkın.
Hacıların kadınlara dair görüşleri de hoşgörüleriyle ilgili bulgularla paralellik arz ediyor. Kadınların becerilerine dair daha olumlu görüş bildiriyor, hayat kalitelerini daha fazla dert ediyor ve ayrıca kızların eğitimine ve kadınların çalışmasına daha olumlu yaklaşıyorlar.
Hacılar şiddeti savunmaya daha az yatkın ve Batı'ya karşı düşmanlıklarının arttığına dair herhangi bir gösterge de yok. Usame bin Ladin'in hedeflerinin yanlış olduğunu söylemeye yüzde ellinin üstünde daha fazla meyillilerken, Pakistan ile Hindistan arasında barışı istemeye ve ailenin namusunu kirleten kişilerin fiziken cezalandırılmasının yanlış olduğunu düşünmeye de çok daha yatkınlar. Hacılar kadınlara karşı uygulanan suçlara karşı da daha duyarlı hale geliyorlar.
Bu sonuçlar sadece hacca dair olsa da, çok daha geniş bir açıdan düşünülmeliler.
Hac gibi bir olayın yol açtığı etki, dinî inançlar ve diğer toplumsal gruplara dair görüşler gibi kökü derinlerdeki tutumların bile değişebileceğini gösteriyor. Tüm dinlerin içinde ötekilere düşmanlığı içeren bir gelenekselciliği savunan radikal ve köktenci gruplar bulunabilir. Ama çalışmamız, bunun gelenekselciliğin olmazsa olmaz bir koşulu olmadığını gösteriyor.
Yani, hoşgörünün savunulması ille de dinî gelenekselciliğin karşısında durmak zorunda değil. Haccın gösterdiği gibi, dinî inançların karşılıklı saygı ve uzlaşmayı beslemesini sağlayan durumlar da var.
Ayrıca, çeşitli halkların bir araya gelmesine dair de çıkarılacak bir ders var. Aynı dil konuşulmasa bile, ulusal, mezhepsel ve cinsel farklılıklarla karışmak hoşgörüyü artırmaya yardımcı olur. Hem katılımcılara karşı hem de aynı tecrübeyi paylaşmayanlara karşı.
Kaynak. Zaman