-Şemdinli davasında devlet bir problem yaşadı, işin devletin kimi yerlerine kadar uzandığı iddia edildi, Başbakan “nereye giderse oraya gideceğiz” dedi, sonra askerden tepki geldi, ve iddianame hazırlayan savcıya işten el çektirildi, davaya bakan mahkeme üyeleri, dosyanın askeri mahkemeye gönderilmesine karşı çıktıkları gerekçesiyle dağıtıldı.

-Hudson Enstitüsü'nün düzenlediği beyin fırtınasında Kuzey Irak'taki PKK lider kadrosunun Türkiye'ye iade edilmesi konusu gündeme geldi ve Türkiye'den devletle bağlantılı birileri “Bu iş olmamalı, bu AKP'nin işine yarar” görüşünü bildirdiler.

-Ve Hrant Dink davasında Erhan Tuncel – Yasin Hayal düellosuna uzanan devlet ilişkisi... Hayal diyor ki: “Bizi Erhan Tuncel kullandı. Cinayet onun fikriydi.” Erhan Tuncel diyor ki: “Ben devlete çalışıyorum. İstihbaratçılarla ilişkim vardı. Ben Hrant Dink'in Agos gazetesinin önünde ensesinden vurularak öldürüleceğini bir yıl önceden bağlantılı bulunduğum polislere bildirdim. Ya onlar önemsemedi, ya da ihmal ettiler. Tanık olarak 8 isim vereceğim.”

Üç tipik olay.

Bu üç olay, devlet bünyesinde bazı şeylerin sağlıklı işlemediğini gösteriyor. 27 Nisan e-muhtırasından bu yana devlet içindeki insicamsızlıklar için başka bir çok örnek daha gösterilebilir. Hükümet nerede, Anayasa Mahkemesi nerede, TSK nerede? Meclis nerede?

Türkiye, uzunca bir zamandır çeteleri konuşuyor. Fail-i meçhuller, Susurluk, Yüksekova, Sauna çeteleri... Rutin – dışı işler... Öcalan'ın bile geçmişi karanlık, Hizbullah'ın bile geçmişi rutin – dışı bağlantılar ihtiva ediyor.

Çeteleşmenin en dikkat çekici yanı, bünyelerinde devletle bir şekilde ilişkili güvenlik elemanlarının bulunması...

Bu tür yapılanmalar ya bir cinayetle ortaya çıkıyor, ya soygunla, ya karanlık bir kaza ile...

Yani tamamı pis işler...

İster istemez, “İşin öne çıkan failleri aslında neyi oynuyor?” sorusunu sormadan edemiyorsunuz.

Kürtçülük neyi oynuyor?

Milliyetçilik neyi oynuyor?

Hizbullahçılık neyi oynuyor?

Hatta bazı türevleri ile dincilik neyi oynuyor?

“Bu memlekete komünizm gelecekse onu da biz getiririz”, diyen bir mantık ne kadar devlet mantığıdır sorusu hep sorulagelmiş.

Ajan – provokatörler nerede, ne ölçüde yer almışlar?

Erhan Tuncel – O. S. - Yasin Hayal üçlüsünün ilişkileri Hrant Dink'in öldürülmesine gelinceye kadar nasıl gelişti? Erhan Tuncel'in istihbaratçılarla ilişkisi nasıl gelişti?

Dink cinayetinde bütün dünyanın gündeme getireceği soru açık:

-Hrant Dink bile bile mi öldürtüldü?

Daha şimdiden uluslararası haber ajanslarında ve AB muhitlerinde “Hrant Çdink davasının Türk adalet sistemi için bir test niteliği taşıdığı” yazılmaya başlandı.

Ak Parti hükümetinin, 4.5 yılın ardından gidilecek yerlere kadar gidemediği açık bir gerçek.

“Kaçmaktan kovalamaya vakit bulamadık” diye bir söz var ya, herhalde AKP iktidarı için söylenebilecek en doğru söz bu...

Sürekli savunma psikolojisi içinde olmak, derinliklerde oluşan ufuneti ortaya çıkarmaya imkan vermedi.

Türkiye bu gerçeklikle er geç hesaplaşacak.

Kayıtdışılık bir çok alanda Türkiye'yi zorluyor.

Ekonomide... Siyasette... Yargıda.... Devlette...

Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ısrarla “Öngörülebilir ülke olmak”tan söz ediyor. Yani yazılı hukuk işliyor mu, yoksa her şey güç kullanımına göre farklılaşıyor mu? Herkes hukuk önünde hesap sorulabilir hüviyette mi yoksa bazı alanlar korunaklı mı, yargıdan muaf mı?

Türkiye bu gerçeklikle hesaplaşmadan gerçek anlamda “istikrar”ı bulamaz.