İcraatları netleşmeye başlayan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu dışarıda ilgiyle izlenmeye devam ediliyor. Bunu, hafta başında kendisiyle katıldığımız Gürcistan ziyaretinde de gördük.
Bu vesileyle Davutoğlu'nun, toplu istişareler amacıyla Tiflis'te bulunan Gürcistan'ın çeşitli ülkelerdeki büyükelçilerine yaptığı konuşmayı dinleme fırsatımız da oldu. Bazıları mükemmel Türkçe konuşan büyükelçilerin kendisini pür dikkat dinlemelerine tanık olduk.
Davutoğlu, konuşması sırasında, "Avrupa-Atlantik perspektifi"nin Türkiye için önemini birkaç kez vurguladı. Bu çerçevede Türkiye ile Obama yönetimi altındaki ABD'nin Ortadoğu sorunlarına bakışlarının "yüzde yüz uyum içinde olduğunu" vurguladı.

Sıfır sorun politikası
Rusya'yı düşman sayması nedeniyle kaderini ABD'ye bağlamış olan Gürcistan için bu sözler önemliydi. Zira Putin'in son Ankara ziyaretinden sonra bazı Gürcü yetkililerde, Türkiye'nin Moskova'nın etki alanına kayacağına dair endişeler belirmiş. Davutoğlu, bu günlerde sık sık gündeme getirilen "Türkiye Batı'dan uzaklaşıyor mu?" sorusuna da böylece yanıt vermiş oldu.
Buna karşın, bizim kendisine bu konuda daha sonra söylediğimiz şu oldu: AKP iktidarı bu "Avrupa-Atlantik Perspektifi"nin hayati önemini Türk kamuoyuna yeterince anlatmıyor. Türkiye'de artan Batı aleyhtarlığına karşı yeterince aktif davranmıyor. Davutoğlu ise, özellikle AB perspektifinin kamuoyuna daha iyi anlatılabileceğini teslim etti.
Davutoğlu, hem Gürcü büyükelçilere yaptığı konuşmasında hem de bizimle yaptığı konuşmalarda Türk dış politikasının üç temel ayağını şu şekilde açıkladı:
1- "Demokrasi" ve "düzen" arasındaki dengenin doğru tesis edilmesi çok önemli. Aksi takdirde ortaya ya "anarşi" ya da "otokrasi" çıkıyor. Bu husus iç siyaseti ilgilendiriyor gibi görünse de, Türkiye'nin AB perspektifi nedeniyle dış politika alanına da giriyor. Davutoğlu bu sözleriyle, AB'de Türkiye'nin siyasi reform sürecini hızlandırmasını isteyenlere de yanıt vermeye çalışıyor gibiydi.
2- "Komşularla sıfır sorun politikası" Türkiye için hayati önem taşıyor. Davutoğlu, Gürcistan ve Suriye ile ilişkilerin bu çerçevede en iyi örnekler olduğunu vurguladı. Ermenistan açılımının da bu çerçevede görülmesi gerektiğini söyledi. Bu genel çabanın farklı alanlarda da sürdürüleceğini çağrıştıran ifadeler kullandı.

Proaktif barış diplomasisi
3- Türkiye "proaktif bir barış diplomasisi" izleyerek sadece kendi coğrafyasında değil, dünyadaki barış ve istikrara katkıda bulunmaya devam edecek. Ankara hem Irak ile Suriye hem de Afganistan ile Pakistan arasındaki arabuluculuğunu bu çerçevede yürütüyor. Davutoğlu'nun, İsrail'in Suriye ile dolaylı görüşmelerinin yeniden başlatılması için eninde sonunda Türkiye'ye döneceğine ilişkin inancı ise dikkat çekti.
Bu arada Davutoğlu'nun aşağıdaki görüşleri de ilgi çekiciydi bizce:
Dünyanın neresinde olursa olsun, gelişmeler Türkiye'yi bir şekilde etkiliyorsa, Türkiye o gelişmelerle ve bunlardan kaynaklanan sorunlarla aktif bir şekilde ilgilenmekten çekinmeyecek.

'Emperyal dürtü değil'
Türkiye'nin komşu ülkelerden istediği basit bir "ekonomik işbirliği" hedefini aşmıştır. Türkiye'nin şu aşamada arzuladığı şey, "ekonomik entegrasyondur." Buradaki hedef ise karşılıklı bağımlılığı derinleştirmek, ortak çıkarları artırmak ve bu yoldan kolektif istikrar, barış ve kalkınma süreçlerini hızlandırmaktır.
Soğuk Savaş sonrası statüko düzensizliği temsil ediyor. Türkiye bu nedenle yeni bir düzenin kurulmasında aktif rol istiyor. Bunu "emperyal dürtü" olarak görmek yanlış. Türkiye bu düzenin eşit ilişkiler çerçevesinde kurulmasını, olumlu sonuçların da ortak çabalar sayesinde elde edilmesini arzulamaktadır.
"Davutoğlu vizyonundan" bazı enstantaneler işte böyle.

Kaynak: Milliyet