Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Cumhuriyet Bayramı resepsiyonunda AK Parti ve DTP'li milletvekillerine bölgedeki olaylara birlikte çözüm üretmeleri için bir araya gelmeleri çağrısında bulundu. Bu çağrı, Cumhurbaşkanı tarafından yapıldığı için anlamlı. Cumhurbaşkanı'nın AK Partili olması nedeniyle daha da anlamlı. Çünkü onun içinden geldiği partisi üzerinde ayrı bir prestiji olduğunu söyleyebiliriz.
Cumhurbaşkanı Gül'ün çağrısı, ne zamandır iyice içinden çıkılmaz hale geldiği izlenimi veren 'Kürt sorunu' konusunda önemli bir başlangıç noktası olabilir. Bizlerin de ne zamandır üzerinde durduğumuz konu, bölgenin Kürt milletvekillerinin belli konularda ortak duyarlıklara sahip olduğu gerçeğidir.
Diyarbakır'a ve Güneydoğu'nun diğer illerine gittiğimizde, farklı bir atmosferle karşılaşıyoruz. Oradaki hava Ankara'dan, İstanbul'dan görüldüğünden çok farklı. Ankara'dan ve İstanbul'dan Diyarbakır'ı anlamak neredeyse imkânsız. Bu nedenle sorunun çözümü için atılacak adımlarda, soruna oradan bakabilecek, o duyarlıklara sahip insanların görüşlerine öncelik vermek gerekiyor.
Kim bu insanlar diye sorarsanız, tabii ki bölgenin milletvekilleri. Bölgede neredeyse AKP ve DTP dışında hiçbir parti milletvekili çıkaramadı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan yurtdışındaki konuşmalarında Kürt sorunuyla ilgili sorularla karşılaştığında "AK Parti içinde 75 Kürt milletvekili var" diyor. Yani bu konunun sahibi de biziz demek istiyor.
Böyle konuşmasına bir itiraz olamaz. Ancak eğer AKP'de 75 Kürt milletvekili varsa, bu çözüm için büyük bir imkân anlamına da gelmez mi? Çünkü bölgedeki sorunu en iyi anlayacak, yorumlayacak, bölgedeki duyarlığı Başbakan'a en doğru şekilde aktaracak insanların varlığı AKP için de, Türkiye için de büyük bir şans değil midir?
AKP'nin bölge milletvekillerinin çoğunu yıllardır tanıyorum. Sorunu iyi bilen, birikimli ve bu konuda çözüme katkı sağlayabilecek insanlar. Başbakan onları ne kadar dinliyor? Onlar Başbakan'a gerçek duygularını, değerlendirmelerini ne kadar aktarma olanağı bulabiliyorlar?
***
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün çağrısı, böyle bir ortamda özel bir anlam kazanıyor. Bu çağrıyı gerçekçi ve yerinde bir çağrı olarak görüyorum. Tabii ki bölgedeki son olaylar, karşılıklı sert açıklamalar nedeniyle, böyle bir diyalogun başlamasının önünde her şeyden öte psikolojik engeller bulunuyor. Ancak siyaset bunları aşabilmek sanatıdır.
Son günlerde Güneydoğu'nun değişik illerinde gelişen olaylar, bir tırmanışı gözler önüne seriyor. DTP, Abdullah Öcalan'a yapıldığı söylenen baskı ve dayak olayına tepkinin arkasında duruyor. Bunun kendi saflarında büyük bir infial yarattığına dikkat çekiyor.
Öcalan'a baskı yapılmış mıdır, yapılmamış mıdır? Bunu kanıtlamak zor değildir. İmralı'ya hükümet herkesin güvenebileceği bir heyet gönderir ve durum açıklığa kavuşturulur. Bunu
yapmak o kadar zor mudur?
Abdullah Öcalan'ın tek başına bir adada tutulması ve tamamen tecrit koşullarında yaşaması, birçok açıdan temel bazı haklara aykırı değil mi? Onun diğer mahkûmların kaldığı herhangi bir yüksek güvenlikli cezaevine nakledilmesi neden mümkün olmuyor? Buna kim karar veriyor? Örneğin İmralı'daki cezaevinde Adalet Bakanlığı duruma ne kadar hâkim?
Bütün bu soruların Güneydoğu'daki gerilimi artıran nedenler olduğunu görmek için ille Diyarbakır'a gitmek gerekmiyor...
***
Cumhurbaşkanı Gül'ün çağrısı, AKP ve DTP'li milletvekillerinin bir araya gelip iki tarafın duyarlıklarını birbirlerine aktarması açısından gerekli. Daha da gerekli olan ise iki partinin Kürt milletvekillerinin ortak duyarlıklarını belirlemeleri ve kamuoyunun dikkatine sunmaları.
Örneğin Kürtçe'nin seçmeli ders olması, Diyarbakır'ın Dicle Üniversitesi'nde 'Kürdoloji Enstitüsü' kurulması, Kuzey Irak'a yapılan askeri operasyonların bölgede yarattığı gerginliğin saptanması, bölgeye yapılacak yatırım siyasetlerinin ortaklaşa tartışılması gibi konularda bir şeyler konuşup bu konuştuklarını başta Başbakan olmak üzere topluma açıklamaları mümkün olmaz mı?
Koşullar giderek sertleşiyor. Bu nedenle Cumhurbaşkanı'nın çağrısı tam zamanında ve yerinde bir çağrı.
Umarım taraflar bunun gereğini yerine getirmek için harekete geçerler.

Kaynak: Radikal