Çin’in eski lideri Mao Zedong, “siyasi iktidarın namluların ucunda olduğunu” iddia ettiğinde, bu sözün oldukça spesifik bir anlamı vardı: Mao, Çin’in, sivil ve askeri iktidarın ülke ve halk için yıkıcı sonuçlara yol açacak biçimde ayrıldığı ‘savaş ağaları dönemine’ atıfta bulunuyordu. Bundan çıkardığı ders, sözün devamındaki cümlede kendini gösteriyordu: “Parti namlulara komuta eder; namlular asla partiye komuta etmemelidir.”
Jintao’nun haberi bile yok
Çağdaş Çin’le ilgili en büyük endişelerden biri, son 60 yıldır asker-sivil ilişkilerinin karakterini çizen teamülün çökeceği ve namluların gerçekten de partiye komuta etmeye başlayabileceği yönünde. Bunun uğursuz işaretlerinden biriyse geçen günlerde geldi; ABD Savunma Bakanı Robert Gates’in Pekin’e yaptığı ziyaret sırasında Çin, yeni J-20 casus uçağının deneme uçuşunu yaptı. Gates, Çin Devlet Başkanı Hu Jintao’ya denemeyi sorduğunda, lider kafası karışık göründü. Anlaşılan Hu, deneme uçuşundan haberdar değildi.
Çin’in siyasi sistemi, askeri gücü sivil güce tabi kılma gereği konusunda gayet net. Çin devlet başkanı, geleneksel olarak ülkenin merkezi askeri kurulunun başında bulunuyor. Eski liderler Mao Zedong ve Deng Şiaoping’in ordunun kilit birimleriyle kişisel ilişkileri vardı. Gerçekten de Çin ordusu, Mao’nun Kültür Devrimi’nin zıvanadan çıktığı 1968’de Kızıl Muhafızları dağıtmak üzere gönderildiğinde ve Deng 1989’da Tiananmen Meydanı’ndaki protestoları ezmek için tankları devreye soktuğunda, ordunun her kademesi emirlere riayet etti.
Ancak Çin Komünist Partisi liderliğinin giderek teknokratik hale geldiği son yıllarda, liderliğin orduyla ilişkileri adım adım soğuyor: Gerçekten de Çin’in başlıca siyasi yapısı niteliğindeki mevcut politbüronun pek az üyesinin orduyla yakın ilişkileri var.
Ordunun rolü de değişiyor. Halk Kurtuluş Ordusu (HKO) giderek profesyonel bir güç haline gelip devrimci köklerinden uzaklaştıkça kendi hedeflerini ve menfaatlerini tayin ediyor: O hedeflerle menfaatler de her zaman Çin’in sivil liderliğininkilerle denk düşmüyor. Faaliyetleri de Pekin liderliğinin ortaya koyduklarıyla her zaman uyum göstermiyor.
Sözgelimi 2003’teki Sars salgını sırasında Guangdong’daki askeri makamlar, bilgileri kasten Pekin’den gizlemişti. Daha çarpıcı biçimde HKO’nun 2007’deki bir denemede Çin’in kendi meteoroloji uydularından birini vurup düşürmesi de Pekin’deki kilit yetkililerin birçoğunun onayı olmaksızın gerçekleşmiş görünüyordu. Birkaç gün önce casus uçağın deneme uçuşuna dair gelen haberler de bu tür olayların en sonuncusu.
İktidarın parçalanması
Çin ordusunun bağımsızlığının boyutunu abartmak, bilhassa da Jintao’nun halefi olacağına kesin gözüyle bakılan Xi Jinping’in geçenlerde merkezi askeri kurulun sonraki başkanı olarak onaylandığı düşünülürse, doğru olmayacaktır. Ancak bu eğilimleri takip etmeye değer, zira 1930’lar Japonyası’nda ordunun itaatsizliğinin oynadığı önemli rol hâlâ unutulmuş değil. Sık sık Batı’ya yönelik monolitik bir tehdit olarak gösterilen bir ülkede gerçek tehlike pekâlâ iktidarın parçalanması olabilir. (13 Ocak 2011)
Kaynak: Radikal