Türkiye’de kurulacak bir CHP-MHP koalisyonunu düşündüğüm zaman, ister istemez, Atilla İlhan’ın, “ Üçüncü Şahsın Şiiri” geliyor aklıma:

Gözlerin gözlerime değince

Felaketim olurdu ağlardım!

Gözlerimin böyle bir koalisyonu görmesine gerek yok. Düşüncesi bile ağlatmaya yetiyor da artıyor bile!

Peki nerden çıktı bu CHP-MHP Koalisyonu?

Türkiye’nin iç sorunları, özellikle de PKK rezilliği, bir türlü çözülemiyor. Devlet her geçen gün biraz daha bu konuya enerji harcamak zorunda kalıyor.

“Bu konu çözülmediği sürece, dış politikada atılan adımlar ve başarılar sonucu, Türkiye’nin gölgesi büyük gözükecek ama kendisi o kadar da büyük olmayacak.”

Bu son cümle Doğu Ergil’in.

Sözünde de gerçek payı var.

Çünkü PKK ve yapay olarak yaratılan Kürt sorunu, siz, devlet ya da hükümet olarak ne yaparsanız yapın gündemden düşmeyecek. Çünkü sizden istenen, önce Apo’nun serbest bırakılması ardından da Diyarbakır’ın “başkentliğinde bir Güneydoğu Eyaleti’nin kurulmasına” onay.

Buna Türkiye’de hiç bir hükümet izin vermez, veremez!

Şimdi, bu isteği, örneğin, İsrail
çok iyi biliyor ve de sonuna kadar

destekliyor.

Sadece İsrail değil, ABD ve AB üyeleri de AK Parti’nin Türkiye’yi bölgede

ciddi bir güç haline getirmesinden oldukca rahatsız.
Yani AK Partinin karşısında hem ulusal hem de uluslararası dev bir cephe var. Başbakan, Batı’ya gerçekleri haykırır, Ortadoğu’daki kargaşanın sorumlularını teşhir etmeyi sürdürdürür, İran’ı destekler, Hamas’ın terör örgütü olmadığını söyler, Gazze’deki ablukanın kaldırılması için üsteler, Mavi Marmara katliamının, uluslararası bir komisyonda soruşturulması adına, ısrarcı tavrını sürdürürse, bu cephe AK Partiyi iktidardan indirmek için her şeyi yapacaktır.

Sonra ne olacak?

CHP-MHP koalisyonu. Ve asıl felaket o zaman başlayacak tabi. Bu eyalet isteyen tayfa ‘Kürt sorunu’ palavrasıyla sokağa dökülecek. Sokak dış destek de bulacak. Bunun sonunda da Türkiye, yavaş yavaş geri adım atmak zorunda bırakılacak.

Kuş bakışı bakıldığında plan budur. Başarıya ulaşır mı? Bunu zaman gösterecek.

 

TÜRK ROMANI YAZILDI MI?

Prof. Dr. Kemal H. Karpat’a göre hayır.

Neden mi?

“Türk romanı henüz yazılmamıştır. Bunun nedeni, modernleşmeyi bilinçli olarak benimseyen bir orta sınıfın, henüz tam anlamıyla ortaya çıkarak, kendi ölçüleri içinde, yüksek bir kültür ve edebiyat ölçüsü oluşturamamış olmasıdır.

“Gerçek bir orta sınıfın oluşması, toplumsal ve ekonomik bir değişim olduğu kadar kültürel ve felsefi bir devrimdir. Aynı zamanda milletin temel kimliğinin ve kültürünün ifadesidir. Büyük romanlar kimliğini kendi tarihi, dili, kültürü, kişiliği, sorunları ve özlemleri üzerine kurmuş bir toplum içinde yazılabilir.

Topluma bağlı, yani toplumun sorunlarını içselleştiren ve sanat yoluyla insanileştiren kültür ve

edebiyat, gerçek romanı

yaratabilir!”

Osmanlı’dan Günümüze Edebiyat ve Toplum adlı eserinde, ünlü tarihçi Kemal Karpat, toplum ve edebiyat arasındaki etkileşimi gözler önüne sererken, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e yaşanan büyük toplumsal değişimin, Türkiye’ nin gerçek anlamda kültürel ve siyasal bütünleşmesindeki rolüne de ışık tutuyor.

Kemal Karpat’ın saptamaları elbette doğru. Toplumsal sarsıntılar sonucu orta sınıfı yok olan Rusya örmeğin, Sovyetler döneminde bir Tolstoy, Turgenyev, Dostoyevski çıkaramamıştır.

Almanya’da Nazi’lerin yönetiminde, orta sınıfı imha edilince sanat, edebiyat ve  musikide dev adımlarla gerilemiş ancak

II. Dünya Savaşı sonrası Heinrich Böll, Gunther Grass gibi yazarların sırtında Alman edebiyatı, biraz olsun soluklanmıştır.

Buna karşılık İngiltere ve ABD’de orta sınıf güçlendikce dev romancılar, unutulmaz eserler kazandırmıştır dünya edebiyatına.

Kemal Bey’in kitabı, Türk edebiyatına ilgi duyan herkesin mutlaka okuması gereken bir yapıt.

(TİMAŞ Yayınlarına teşekkürlerimle)

Kaynak: Star