Liberal Düşünce'nin Türkiye'deki en saygın temsilcisi Atilla Yayla'nın sık tekrarladığı bir "çağdaşlık" tanımı bu. Kime karşı? Özgürlüklere "çağdaşlık" adına itiraz edenlere karşı.
Bugün anayasa düzeyinde çözmeye çalıştığımız başörtüsü sorununa uyarlayalım. Hanım öğrencilerin başörtüsü ile üniversitelere girmesine karşı çıkanların gerekçesi ne? Çağdaşlık değil mi? Hatta başörtüsünü yasaklarken kullanılan ibare "çağdaş kıyafete aykırı" ifadesi değil miydi? Atilla Yayla da diyor ki, "çağdaş kıyafet" bireylerin özgürce seçtiği kıyafettir. Elbette toplumun genel ahlâk kuralları geçerli olacak. Başkalarının özgürlüğüne dayandığı sınıra kadar insanlar diğer özgürlüklerini kullandıkları şekilde hangi gerekçeye dayanırsa dayansın tercih ettikleri kıyafetleri giyecekler. Bu yaklaşım bizi tartışılan başörtü sorununda şu sonuca ulaştırıyor: Bir üniforma gibi tanımlanacak "Çağdaş kıyafet" yoktur; "çağdaş kıyafetler" vardır. Aralarında başörtülülerin yer almadığı kıyafetler de çağdaş kıyafet olamaz. Öyleyse, çağdaşlığın şartlarından biri başörtülülerin özgürce üniversitelere girebilmeleridir.

Atilla Yayla'nın önemli katkıları ile zenginleşen bu özgürlükçü yaklaşım, çağdaşlık zırhı altında yasakları savunanların, ülkeyi bir açık hava cezaevine dönüştürmeye kalkanların, gerçekte özgürlük düşmanları olduklarını, çağın dışında kaldıklarını gösteriyor. Cumhuriyetin çağdaşlaşma ideali yerini artık özgürlük idealine bıraktı. Bürokratik-seçkinci elitlerin kendilerine ayrıcalıklı bir konum sağlayan yasakların ortadan kalkması, toplumun özgürlüğün nimetleri ile kanatlanıp zirvelere çıkması, onlar için katlanılır bir durum değil. Zaman değişti, Türkiye değişti ve çağ değişti. Çağ aynı çağ değil. Çağdaşlığın çerçevesinin 1920'lerdeki gibi olduğunu düşünmek geçmişe takılıp tökezleyen geriliğin dik âlâsı. Topluma koyduğunuz yasaklar sadece bu dar seçkinci azınlığın iktidar imtiyazlarını sürdürebilmek için. Bir ülkenin, bir toplumun geleceği, küçük bir azınlığın köhnemiş çıkarlarına heba edilir mi? Özgürlük adam olmak demek; özgürlük zenginlik demek; özgürlük ilerleme ve itibar demek. Başka türlü çağdaş olunur mu?

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, önceki gün gittiği Kayseri Erciyes Üniversitesi'nde öğrencilerin önüne "Özgür Üniversite" hedefini koyuyor. "Üniversiteler, düşüncelerin serbestçe ifade edildiği, inançların serbestçe yaşandığı, siyasetin kısır çekişmelerine girmeyen, lüzumsuz ideolojik tartışmalara sahne olmayan merkezler olmalı." diyor. Cumhurbaşkanı'nın koyduğu "özgür üniversite" hedefinin aynı zamanda "çağdaş üniversite" hedefi olduğu ortada değil mi? Çağımızın ileri üniversiteleri, aynı zamanda en özgür üniversiteleri değil mi?

Üniversiteler sadece özgür düşüncenin ve bilimin otoritesini kurduğu yerlerdir. Koyduğunuz yasak hangi alanda olursa olsun, bilime rakip bir iktidar alanı yaratır. Başörtüsü yasağının oluşturduğu iktidar alanı gibi. Başörtüsü yasağı, üniversitelerde bilimsel özgürlükleri boğan, özgür düşünceyi yok eden atmosferin de kaynağıdır. Siz bir ideolojik tercihi, bir yasağı sürdürebilmek için iktidar mevkiine getirince, o ideolojik tercih eline verdiğiniz gücü bütün rakiplerini yok etmek için kullanmaya başlar. Üniversitede özgürlüğe karşı çıkan ideolojik tercih ise peşinen o üniversiteyi sığlığa mahkûm eder. Karşınıza yüksek lise tarzında tek tipleştirilen eğitim kurumları çıkar. Başörtüsü yasağının icra edildiği mevcut iktidar yapılanmasının Türkiye'de üniversiteleri getirdiği yer budur. Türkiye'nin en kalitesiz, en düşük standartlı üniversitelerinin, yasaklar konusunda aslan kesilen üniversiteler olması bu yüzden tesadüf değil. Doğrusu ise, çağdaşlık adına, yani özgürlük adına bu çağdışı yani bilime aykırı üniversite iktidarlarını sona erdirmektir.

Evet, "çağdaşlık, özgürlüktür." Türkiye'nin çağdaşlığına, ilerlemesine bugün tartıştığımız sorunların doğru çözümlerine cesaretle katkılarda bulunan Atilla Yayla'yı, daha özgür, yani daha çağdaş bir Türkiye adına saygıyla selamlamak, hepimizin borcu olmalı.