Bir kez daha sürrealist bir film izliyor gibiyiz! Nasıl mı? Geçen hafta İran'la tarihî bir enerji anlaşması imzaladık. Seçim kampanyasının gürültüsü içinde kıymeti hak ettiği ölçüde fark edilemeyen bu hayati imza ile -İran, ihtiyacının yarısını karşılayacak büyüklükteki üç doğalgaz sahasını Türkiye'ye "ihalesiz" verdi!
Mutabakat zaptı ile Türkiye doğalgaz ihtiyacı açısından çok önemli bir güvence elde ederken aynı zamanda Avrupa'ya doğalgaz sağlayacak Nabucco projesi de hayata geçirilecek...
Türkçesi, küresel enerji oyununda Ankara artık en kritik aktörlerden biri haline geliyor!
Türkiye ile İran'ın el sıkışmasına ABD hemen tepki gösterdi: ABD'nin Ankara Büyükelçiliği Sözcüsü Kathy Schalow, Türkiye'nin İran'la enerji işbirliğine karşı olduklarını açıkladı. Sözcü, İran'a karşı BM Güvenlik Konseyi'nin aldığı yaptırım kararlarını hatırlatarak Türkiye'nin İran'a artan biçimde güvenmesinin "akıllıca bir iş olmadığını" vurguluyordu!
ABD'nin "İran'a yaptırım kararı" gibi boş lafları bir yana bırakması lazım. Sam Amca'nın nükleer çifte standardı öylesine sırıtıyor ki; bu konuyu İran'a karşı saldırı gerekçesi yapmaya çabalamasının zerre kadar meşru tarafı yok. ABD, Irak Savaşı'nı kurgulamak için uluslararası hukuku tepe tepe çiğnemişti. Şimdi aynı tezgâhı İran için çevirmek istiyor. BM laflarının hiçbir inandırıcılığı bulunmuyor.
Washington, Ankara'nın son dönemde Tahran'la bugüne kadar hiç olmadığı biçimde yakınlaşmasından çok rahatsız. Üzerine bir de enerji mutabakatı eklenince iyice sarsıldılar. Türkiye'ye yöneltecekleri muhtemel baskıların netice alması ise imkânsız: Geçmiş ola!
Türkiye'nin bugüne kadar taammüden karşı karşıya getirildiği İran'la son dönemde yakınlaşmasının temelinde bu sütunda birçok kez dikkat çektiğim "müthiş gelişme" yatıyor: Ankara'nın 2006'nın Mayıs ayında ABD'nin yörüngesinden çıkarak bağımsız stratejik kimliğini kazanmasından söz ediyorum...
ABD'nin kontrolünden çıkan Türkiye artık bölgesel bir güç: İran'la her bakımdan çok önemli enerji işbirliği için ABD'den izin almamız söz konusu dahi olamaz. ABD ne derse desin, önemli olan Türkiye'nin milli menfaatleridir...
Yıllardır İran'la yapay bir şekilde ("rejim meselesi") zıtlaştırılmamızın temelinde "İçimizdeki Amerika" vardı. Ama artık kazın ayağı çok farklı. Ankara'da köprülerin altından çok sular akmış durumda...
ABD, İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad'ın bir süre önce gerçekleşen Suudi Arabistan ziyaretini engellemek için çok uğraşmış, ancak muvaffak olamamıştı...
Son zamanlara kadar bir araya gelmesi hayal dahi edilemeyen iki ülkenin liderleri kucaklaşmış, bu "akıl almaz" buluşma "Yeni Ankara"nın girişimleri ile mümkün olmuştu.
***
ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Dan Fried geçen mart ayında Temsilciler Meclisi'nde aynen şöyle demişti: "Ermeni tasarısı geçerse Ankara İncirlik'i kapatır!"
Bu sözler gerçeküstücü bir filmden alınmış değildi. Ankara-Washington Hattı'nda temelden bir kırılma yaşanmamış olsa Fried böyle konuşur muydu? Artık eli çok güçlü olan Ankara'nın hiç şakası yok, demek ki...
Son haftalarda "ABD'nin PKK'ya silah temin ettiği" yolundaki haberler artmışken, Abdullah Gül'ün çıkıp "Eğer doğruysa ABD ile ilişkilerimiz darmadağın olur" demesi son derece manidardır: Gül, Ankara'nın "yakalanan PKK'lılardan ele geçen 1260 Amerikan silahının belgesini Washington'un önüne koyduğundan" söz ediyor!
Final: Bütün bunlar Ankara'nın Washington'u defterden sildiğinin resmidir!
Kaynak: Zaman