Bush ve Brown çekilme yaklaşırken Irak savaşının 'başarısı'na dair peri masalları anlata dursun, gerçeği Iraklılara sormak lazım. 1 milyon Iraklı öldü, kadın hakları geriledi, ülkenin kaynakları yağmalanıyor. Bush'un yinelenen kibrine duyulan öfkeyi anlatmaya kelimeler yetmez.
Zafer çığlıkları atanlar, Saddam'ın heykelinin devrilişini sahneye koyduktan sonra tekrar tekrar yaptıkları gibi, bizi huzurlu uykulara yatırmak ve yeni bir güne uyandırmak üzere tatlı ninniler misali 'haleluya' ilahileri söyleyerek yine Irak'tan çıkıyorlar. Besteciler; Tony Blair,
George W. Bush, Dick Cheney, Donald Rumsfeld, Jack Straw, Geoff Hoon ve Condoleezza Rice hâlâ tarihin onların tarafında olduğuna inanıyorlar.
Bush bu ay Irak'ta Victory Kampı'ndaki (Zafer Kampı) askerleri ziyaret etti ve şunları söyledi: "Irak, terörü destekleyen, kitle imha silahları üreten ve kullanan, düzenli olarak Amerikan askeri personeline saldıran, BM kararlarını sistematik biçimde ihlal eden bir sicile sahipti...
Vaktiyle evlerinden çıkmaya korkan Iraklılar okullara ve alışveriş merkezlerine dönüyor..." Bu noktada kendisine sadece tek bir ayakkabı, ve topuksuz bir ayakkabı, aynı fikri paylaşmayan Irak Muntezar Zeydi tarafından fırlatıldı.
Meğerse herkes karşıymış!
Britanya Başbakanı Gordon Brown da (Herkesin sonsuza dek mutlu yaşadığı ve Britanyalı askerlerin gururlu kahramanlar olarak eve döndüğü) kendi Bağdat peri masalını uydurmak için Irak'taydı. Gerçek şu ki, bu yasadışı ve desteklenmeyen savaşta çatışan ve gözyaşının bitip tükenmediği topraklarda çok fazla korkunç şey yapan askerlerimizin bazıları fiziksel ve zihinsel olarak çökmüş durumda. General Mike Jackson şimdi 'berbat' kararlar yüzünden Amerikalıları suçluyor. Ve o da hâlâ savaşın başarılı olduğunda ısrarlı.
Gür sesli Bush ve Blair destekçileri korosunun sesi şimdilerde karınlarına inmiş durumda ve ahenksiz. Richard Seymour yeni kitabı 'Cinayetin Liberal Savunması'nda bu yüz kızartıcı savaşa alkış tutan ve şimdiyse sessizliğe bürünen çoğu aydın kişinin isimlerini veriyor. Bu macerayı destekleyen diğerleriyse usta söylemler aracılığıyla temize çıktı. Sözgelimi muhafazakâr partililerin çoğu şimdi hükümetin yalan yanlış dosyaları tarafından hipnotize olduklarını söylüyor.
Gerçekten mi? Yolun aşağısında oturan kulakları ağır işiten 79 yaşındaki Bayan Kirkpatrick bile aldatıldığımızı anlamıştı. BM silah denetçileri Hans Blix ve Scott Ritter Irak'ta kitle imha silahları olmadığını anlatmıştı bize. Ken Clarke bu hafta sonu şunları söylüyordu: "Irak savaşına karşı çıktım. Saddam'ın herhangi birine tehdit olabilecek kitle imha silahlarına sahip olduğuna bir kişinin bile inandığından şüpheliyim. Amerikan casuslarının çoğu buna inanmadı, Britanyalı casusların çoğu buna inanmadı ve Dışişleri Bakanlığı'nın çoğu buna inanmadı."
Muhalefet de inanmadı ama yine de Blair'i desteklediler, çünkü Muhafazakârlar savaşları sever ve esmer bir hükümrana karşı olanı bilhassa karşı konulamazdı. Bizim soylu 'fedakârlıklarımızdan' fayda sağlayan Iraklılara gelince. Bu hafta solcu, feminist Iraklı Kürt Nahla Hüseyin mücadele verdiği şey yüzünden vuruldu ve kafası kesildi. Kerkük'te 57 Iraklı havaya uçuruldu. Musul'daki Hıristiyanlara vahşice eziyet ediliyor ve aile anlaşmazlıklarında 1959 düzenlemeleriyle kadınlara verilen hakların yerine şeriat kanunları getirildi. Irak'ta kadınlar bugün Saddam yönetimi altında olduklarından daha az hakka sahip. Evet, bazı alanlarda bir parça normalleşme söz konusu, ancak Şiiler ve Sünniler arasındaki gerilim patlamaya hazır bomba misali. Askerler gelecek yıl çekildiğinde daha fazla kan dökülmesi bekleniyor. Bu arada Irak'ın kaynakları yağmalanıyor.
Bu lütuflar için bir milyon Iraklı ölmek zorundaydı ve çocukları hâlâ silahlarımızın ve savaşımızın yol açtığı hastalıkların acısını çekiyor. Beş milyon Iraklı yersiz yurtsuz kaldı ve ABD bunların sadece 1700'ünü topraklarına kabul etti. Iraklı bir kedi ya da köpek için özgürlüğün topraklarına girmek daha kolay. 'Bağdat Pups' şirketini deneyin; Amerikan askerlerinin evcil hayvanlarını (yüklü bir ücret karşılığı) ABD'ye gönderme hizmeti veriyor. 2007'de 39 bin Iraklı AB ülkelerine iltica başvurusunda bulundu ve 300'ünü aldık. Yıkımda sorumluluğu bulunmayan İsveç, 18 bin Iraklı'yı kabul etti.
Londra'da sürgündeki Iraklılarla konuşuyordum. Biri, karısı savaş sırasında çocuğunu doğurduktan sonra intihar etmiş olan genç bir adam. Bu ülkeyi hem seviyor hem de bu ülkeden nefret ediyor, tıpkı Britanya'daki insanları havaya uçurma amaçlı korkunç planlar yapmaktan hüküm giymiş Ulusal Sağlık Hizmeti doktoru Bilal Abdullah gibi. Güzel bir Iraklı kadın yeğeninin Basra'ya ilk girdiklerinde askerlere plastik çiçekler verdiğini anlattı. Geçen yıl askerler onu düşman sanıp vurarak öldürmüş.
Kaynak: Radikal