Sapkınlıklarıyla ülkeyi yanlış yola sokan Bush yönetimi cezalandırılmalı. Bush ve Cheney'nin azli düşük ihtimal olsa da Kongre harekete geçmeli. Anayasa ihlalleri, Irak savaşı, Guantanamo ve Katrina kasırgasındaki acemilik azil sürecinin başlatılması için yeterli gerekçe sunuyor

Bush-Cheney yönetimi sekizinci yılına girerken, gecikerek ve acı duyarak da olsa şu sonuca vardım: Benim için onurlu tek yol, başkan ve yardımcısının azli çağrısında bulunmak.

1972'teki başkanlık seçiminden sonra Başkan Richard M. Nixon'ın kampanya sırasındaki usulsüzlükler nedeniyle azledilmesi çağrılarına karşı çıktım. Azil çabalarına katılmamın, beni yenen başkana yönelik kişisel bir intikamın ifadesi olarak anlaşılacağını düşündüm.
Bugünse tercihim farklı. Elbette azil çağrısı her iki partiden az destek buluyor gibi görünüyor. Siyasete, bilhassa da Cumhuriyetçiler arasında, dar ve bazen sahte partizanlık damgasını vuruyor. Cesaret ve devlet adamlığı eksikliği söz konusu ve bundan Demokratlar da muaf değil. Her iki partinin desteklediği bir azil ve cezalandırma sürecinin pek şansı yok.

Irak savaşı kanun tanımadı
Peki gerçekler nedir? Bush ve Cheney'nin, azle konu olacak birçok ihlalden suçlu olduğu açık. Anayasayı sürekli ihlal ettiler. Ulusal ve uluslararası hukuku çiğnediler. Amerikan halkına defalarca yalan söylediler. Tavırları ve barbarca politikaları yüzünden aziz ülkemiz dünyanın her köşesindeki insanların gözünde tarihsel itibar kaybına uğradı. Anayasal standartlara göre bunlar gerçekten 'ağır suçlar'.
Başından beri Bush-Cheney ekibinin iktidar algısı, belki de resmen dava edilmesi, hatta Kongre incelemesine konu olması gereken şaibeli bir seçimin ürünüydü. Daha temel anlamda, Amerikan demokrasisi Bush-Cheney rejimi tarafından raydan çıkarıldı. Yönetimin en büyük suçu, Irak'a açılan canice, yasadışı, saçma savaştı. Bu sorumsuzca macera 4 bine yakın Amerikalı'nın ölümüne yol açtı, çok daha fazlasını fiziksel ve ruhsal olarak sakatladı, tahminlere göre 600 bin Iraklı'nın hayatına mal oldu ve ülkelerini harabeye çevirdi. Bu maceranın şu an Amerika'ya günlük maliyeti 250 milyon dolar ve toplam maliyetin 1 trilyon doları aşması bekleniyor. Bu para Çin ve başka ülkelerden borç alındı ve gelinen noktada ülkenin dış borcu 9 trilyon doların üzerine çıkmış durumda. Ulusal tarihimizde böyle bir borca hiç tanık olmamıştık.
Tüm bunlar, anayasanın açık hükmüne rağmen, Kongre'nin savaş ilanı olmadan yapıldı; BM Şartı ve uluslararası hukuk da ihlal edildi. Yaşama, mülke ve anayasal hukuka karşı bu pervasızca saygısızlığa, mahkûmlara kötü muamele ve sistematik işkence eşlik etti ve 1949 tarihli Cenevre Sözleşmesi doğrudan doğruya ihlal edildi.
Nixon yönetimine övgü düzenlerden olmadım. Fakat Bush ve Cheney'e yönelik azil gerekçeleri, 1972 seçiminden sonra Nixon ve yardımcısı Spiro T. Agnew'e yönelik gerekçelerden çok daha güçlü. Bugün Bush yerine Nixon başta olsaydı, ülkemiz çok daha güvende ve üretken olurdu. Gerçekten de tarihimizde Bush-Cheney döneminden daha zarar verici bir başka dönem olmuş mudur?
Vaktiyle hayranlık duyulan büyük bir ülke, nasıl oldu da cinayet, ahlaksızlık ve kanunsuzluktan menkul bir bataklığa sürüklendi? Bir neden, Bush-Cheney ekibinin Kongre'yi, basını ve kamuoyunu kandırarak, Saddam Hüseyin'in ABD için 'yakın tehdit' oluşturan nükleer güce ve diğer yasaklı korkunç silahlara sahip olduğuna inandırmasıydı. Yönetim kamuoyunu Irak'ın 11 Eylül saldırılarında parmağı olduğuna da inandırdı -bir başka vahim yalandı bu. Geçen yıllarda birçok kez Jefferson'ın şu gözlemini hatırladım: "Tanrı'nın adil olduğunu düşündüğümde ülkem için gerçekten endişe duyuyorum."


Kandırma stratejisinin sınırı yok
Yönetimin temel stratejisi bir korku atmosferini teşvik etmekti; böylece 2001'deki Kaide saldırılarını Irak işgalini meşrulaştırmak için kullanmakla kalmadı, telefonlarımızın dinlenmesi gibi tehlikeli kararların bahanesi haline getirdi. Aynı korku tellallığı hükümet sözcülerine ve basının işbirlikçi mensuplarına bütün Arap ve Müslüman dünyasıyla (yani 1 milyardan fazla insanla) savaşta olduğumuzu ima etme imkânı verdi.
Bir başka şok edici sapıklık, Afganistan sokaklarından toplanan esirlerin zamanın sınavından geçmiş yasalarımızın hiçe sayılmasıyla, Küba'daki Guantanamo Üssü'ne ve diğer ülkelere götürülmesiydi.
İstihbarat servisleri başkana geçen ağustosta İran'ın nükleer silah programına sahip olmadığını bildirmişti, fakat başkan ülkesine ve dünyaya yalan söylemeye devam etti. Bizi Arabistan Çölü'nde savaşa sürükleyen ve İran'a yönelik haksız bir işgale götürebilecek olan şey işte bu kandırma stratejisi. Bilgime ve tecrübeme dayanarak şunu söyleyebilirim: Bush bir petrol zengini Müslüman ülkeyi daha işgal ederse, bu ABD'nin Ortadoğu'da on yıllardır süren nüfuzunun sona erişi anlamına gelecektir.
İronik olan şu: Bush ve Cheney terörle mücadeleyi yönetimlerinin savaş narası haline getirirken, politikaları terör tehdidini artırdı ve ABD'nin güvenliğini zayıflattı. Beş yıllık yanlış politikaların ve işgalin ardından bugün Irak terörün beslendiği ve kanlı iç savaşın hüküm sürdüğü topraklar haline geldi. Baba Bush ve onun başkanlığında Dışişleri bakanı olan James A. Baker'la ulusal güvenlik danışmanı General Brent Scowcroft'un hepsinin 2003'te Irak işgaline karşı çıktığı sır değil.
Başkanlığın hukuki ve ahlaki sorumluluğundaki şok edici bozulmaya ek olarak, Katrina afetindeki ilgisizlik ve yanlış idare skandalı var. Emektar CNN yorumcusu Jack Cafferty meseleyi tek bir cümleyle özetliyor: "Bir afetin bu kadar acemice ve zavallıca ele alındığı bir başka örnek hatırlamıyorum." Bir azil süreci, ülke tarihinin belki de en vahim doğal afeti karşısında liderliğin çöküşünü de kapsamalı.


'Yeniden inşa'ya başlamak için...
Azil ihtimali elbette çok düşük. Fakat yine de Kongre'ye harekete geçme çağrısı yapmalıyız. Azil, anayasadaki gayet basit ifadesiyle, anayasayı ve kanunları ihlal eden başkanlara uygulanan bir prosedürdür. Amerikan halkına ve dünyaya, bizi yanlış yola sokan sahte peygamberlerden hesap sormak isteyenlerimiz olduğuna dair mesaj vermenin yolu budur. Bir Amerikan vatanseverinin yapması gerekenin bu olduğuna inanıyorum.
Ve 21. asrın başlangıcında ulusumuzun aldığı yaraları sağaltmak için bir şansımız olduğuna inanıyorum. İyileşmek için belki bir neslin geçmesi ve art arda mantıklı başkanların seçilmesi gerekecek. 85 yaşında biri olarak, vahim derecede yaralanmış ülkemizin zorlu yeniden inşasının tamamlandığına tanık olamayacağım, fakat iyileşmenin başladığını görecek kadar yaşamayı umuyorum.

ABD'yi gerçek bir tehlikeden kurtarmak için hayatımı feda etmekten kaçınmayı düşündüğüm tek bir gün bile olmadı; 2. Dünya Savaşı'nda savaş pilotluğu yaparken olduğu gibi. Biz büyük bir ulusuz, bazen büyük hatalar yaptık, ama bugüne dek onları tamir edip ayakta kaldık.

Kaynak: Radikal