Dönüp dolaşıp aynı lanet olası kimliği mıncıklamaktan tırnaklarımız söküldü. Küfretsek millete ayıp, eyvallah desek bize küfür. Hastane kapılarında sıra fişi kesen hademeden kaldırım işportacılarını kovalayan zabıtasına kadar, içimizde ve aramızda yürüyen bir kimlikten bahsediyoruz.

            Muhafazakarlık…

            Kapalı manejlerde rahvan koşan atların bağlı olduğu bu kazık şimdi milletin beynine çakılıyor. Kendine özgü ağırlığı ve büyüsü olan siyasetin kendi erbabınca sefalete dönüştürülmesi her şeyden önce bu temsil kurumlarının saygınlığını yok etti. Şark mezatlarında bilindik bir pazarlama yöntemini çağrıştıran yeni dönem siyaset stratejisi, (tek başına beş para etmeyen uyuz keçiyi besili ve pahalı bir koyunla promosyon olarak verme pazarlığı. Koyunu alırken kazıklandığını idrak etmeyen alıcı keçiyi  beleşe getirdiğini sanır, ama satıcı kurtulma derdindedir.) daha üstün muhafazakarlık ve daha derin bağlılık  adına yürürlüğe konuluyor.

            Şimdi bu (güya) stratejik planlamanın yarattığı praxis insanlık tarihi kadar eski ve güçlü olan siyaset felsefesinin bütün dinamiklerini yok ederek sahipleniliyor. Sağa ve sola ilişkin merkez tanımlarının henüz tamamlanmadığı bir dönemde “devlet”, sağın ve solun yürüdüğü tek merkez olarak çıkıyor karşımıza. Sol cenahına sağcıları, sağ cenahına solcuları dirsek temas aralığında hizaya getiren “devlet”, bugüne dek savunulan tüm siyasi inanç ve kimlikleri kendisini kullandırmak adına satın alıyor. Ve savunucular da hastalıklı bir erkperestlikle iktidar ereğine mahsuben bunu teslim ediyor.

            CHP'nin 80 yıllık; batıcılık, laiklik, modernlik, Atatürkçülük, eşitlikçilik vesaire çilik-çülük siyasetiyle tekeline aldığı söylem ve savunular, AKP'nin ilmihali/ne dönüşünce Baykal, solda kaybettiğini sağında aramaya başladı. Sağın ıskartalarından oluşan şuuru biçimsiz adamları şark mezatlarının pazarlama tekniğiyle görücüye çıkardı. Ama “Hayvansal” (hayvani değil) gelirle geçinen bu milletin besili malı alıp, uyuz keçi promosyonlarına kanmayacağını hayvanı sadece kasapta gören biri olarak hesaplayamadı.

            Örneğin İlhan Kesici... Cuma namazının hangi saatte kılındığını bildiğinden emin olmadığım bir sağcı muhafazakar. Hatta bilmediğinden eminim.

            Şuuru şekilsiz, şekli estetiksiz kişiliklerin Türk siyasetine hangi dereden su taşıyacağını doğrusu merak ediyorum. Duracağı yeri 60 yıl sonra bulan bir adamın siyaset kültürü kadar insani evrimi de tartışılır. Ama geldiği noktada durduğu yerin şekline ve şuuruna çok uygun bir yer olduğunu iç rahatlığıyla söyleyebilirim.

            Lütfullah Kayalar. CHP'nin Allah'a duyduğu saygıyı gösteren tek delil olması hasebiyle lütuf babından bir isim. CHP için Allah"ın bir lütfu. Çalı-çırpı siyasetinin lider kompleksi havarisi. Muhteviyatı kapağında olan bu zat-ı muhteremin ıskartadan bir nimet olarak kabul görmesi CHP'nin sağ yaklaşımını ve algısını ortaya koyması açısından önemlidir.  Sağ tasavvurunda komik bir yanılgı yaşayan CHP'nin 2 adet Yaşar Nuri'yi piyasaya sürmesi görünen köye yol kabilindedir. Bu “sağlaşan sol” sendromudur.

            Tersinden bir sendromun AKP'yi hastalıklı bir kompleksle ezdiğini söylemeye gerek var(mı)dır? Sistemle nikahına sıhhat kazandırmak için olumlanma kaygısıyla aldığı sol ıskartalar, noter kılıklı ve kimlikli kişilerden oluşuyor.

             Bir nevi kefil. Vaftiz babaları. Nikah şahitleri. Ertuğrul Günay ve Zafer Üskül. Ve Truva Atı"ndaki diğer beyaz kahramanlar. Solculuğu siyasetçiliğine baskın gelen Ertuğrul Günay'ın CHP ve sol tabandaki karizmasını Mustafa Sarıgül ile mukayese ettiğim zaman Şişli halkına haksızlık ettiğimi düşünemeden edemiyorum.

            Zira Mehmet Bekaroğlu ile yaptığı yol arkadaşlığı boyunca ciddi bir rol değişimine imza attı. Bekaroğlu solcu oldu (kendi ifadesiyle) Günay çeyrek porsiyon milli görüşçü olarak AKP"nin sağcısı…

            Zafer Üskül. “Ben sosyal demokratım AKP muhafazakar demokrat. Ama başbakan anayasa çalışmalarından bana şiddetle ihtiyacı olduğunu belirtti ve ben de onun için adaylığı kabul ettim.” diyen bir sahibul fik-i garib. AKP'nin bu adamdan istifade etmesi için vekil yapmasına gerek yok ki…Orhan Aldıkaçtı"ya 82 anayasasını yaptıran kudret onu parlamenter mi yapmıştı. Bilim adamı ve hele hele adalet ve hukuk temsilcisi ise anayasa hazırlamak için meslek onuru uğruna oturur beleş çalışır. Ve başbakan dediğin “Gel kardeşim hazırla şunu bakalım ne kadar sosyal ne kadar demokratsın” der(mi).

            Üskül dediğimiz bu püsküllü demokratın sağ tabandaki karizmasını Burhan Kuzu ile mukayese ettiğimde de hukuk dediğimiz kavrama karşı suç işlediğimi düşünüyorum. Burhan Kuzu'ya olmadık haksızlığı yapan bu üniversite baronları değil miydi?

            Karşılıklı içi içe geçmelerin yarattığı bir gerçek var. Sağ-sol çatışmaları artık karşılıklı cephelerde değil iç savaş olarak iç içe yaşanacak. Vatan evlatları da kendisine sağ,sol ve asla muhafazakar olmayan yeni kimlikler bulacak. Bu ıskarta transferleriyle biçim değiştiren daha doğrusu biçimsizleşen ve hatta kemiksizleşen sağ ve sol siyaset, iktidar erekli bir merkezde kendi etrafında dönmeye başladı bile. Sağın ve solun merkezi yok. Tek merkez “devlet”.  Başladıkları yerle geldikleri yeri mukayese ederken karşılaştıkları manzaraya bir türlü anlam veremeyecekler. Ve dönüp kendilerine soracaklar “Bu at neden yeşil?”diye.

 

            Bu at neden yeşil?

            Temel gönül verdiği Fadime'yi dere kenarında çamaşır yıkıyorken görünce aşkını ilan etmek ister.. Bunun için kafasında planlar oluşturur. Ve sonra şu planı yapar:
            “Ben atımın nalını yeşile boyayayım, atla beraber Fadime'nin yanından geçeyim”

 O bana "atin nalı neden yeşil?" diye sorar, ben de ona “bırak atin nalını Fadime ben sana aşığım" derim.

             Nalları boyamış ve atla beraber Fadime'nin yanından geçmiş, ama Fadime oralı bile olmamış...

            Temel bu defa atın ayağını  yeşile boyamış ve demiş ki, simdi yanından geçerim, o da bana "Temel neden atin ayağı yeşill?" der, ben de "ona bırak şimdi atın ayağını Fadime ben sana aşığım" derim...

            Temel atla Fadime'nin yanından geçmiş ama Fadime yine oralı olmamış... Derken Temel sırayla atın, bacağını, baldırını, sırtını, sağrısını, yelesini yeşile boyamış ve Fadime"nin önünden geçmiş. Ama yine Fadime"de tepki yok...

            En sonunda Temel atı komple yeşile boyamış ve içinden demiş ki;
"Şimdi yanından geçerken bana Temel at neden yeşil?" diye sorar ben de "Bırak atı Fadime ben seni seveyrum” derim. Yemyeşil atıyla Fadime'nin önünden geçmiş..

            Fadime'de gene tepki yok..
            Çekilip bir köşede suya düşen hayallerine ve atının girdiği hale üzülen Temel bir sesle irkilmiş;
            Fadime: “Ula Temel seni seveyrum”
            Temel : “BIRAK ŞİMDİ SEVMEYİ, BU AT NEDEN YEŞİL?"

 

Şimdi;

1.      CHP'nin Atı neden yeşil?

2.      AKP'nin atı neden kızıl?

3.      DYP neden DP oldu ve Atı neden yön değiştirdi?.

4.      ANAP neden ANAVATAN oldu ve rengi neden sarıdan yeşile döndü?

 

Cevap: Fadime'yi elde etmek için