Seçim sonuçları gibi siyaseti belirleyecek bir konunun nesnel olmasa bile soğukkanlı yorumlanmaya her zamankinden daha fazla ihtiyaç var. AKP iktidarına en fazla iki dönem şans tanıyanlar özellikle merkez çevreler üçüncü dönemde de Erdoğan'la yaşamak durumunda kalmanın sıkıntısını çekseler de itiraf edilmemiş bir rahatlama hissettikleri de kesin.

Tuhaf biçimde seçim sonuçları birkaç istisna dışında (onlara ayrıca değineceğim) iç ve dış çevrelerin istediği şekilde neticelendi. Hem AK Parti iktidarının devamını isteyenler hem de AKP'nin dizginlenmesinden yana olan iç ve dış dinamiklerin böylesi bir sonuçta uzlaşıyor olmaları çelişki gibi gelebilir.. Bu durum hem AKP' yi bekleyen sorunlar hem de imkanları açısından ele alınmadan anlamlandırılamaz.

Önce bu seçim sonucunun neden bizzat Tayyip Erdoğan'ın istediği bir sonuç olduğuna bakalım. Her şeyden önce AK Parti'nin üçüncü kez ve üstelik oy oranı artarak yeniden iktidara gelmesi Cumhuriyet tarihi açısından bir dorum noktası. Bu seçimlerde siyasi söylem ve programı açısından bağımsızlar bloğu hariç AKP'nin tek rakibi yine kendisiydi. En yakın rakibi CHP'nin yeni söylemi; muhafazakar demokratların program ve uygulamalarının 'kekeme bir tekrarı'ndan öteye gidemedi. Özetle Türkiye'nin AB'ye eklemlenmesi, neoliberal politikaların daha ateşli savuculuğunda yarış yapıldı. Kitlelere yabancılaşmış dil yerine toplumla doğrudan temas kuran bir Tayyip Erdoğan karizmasının karşısında ezilmesi kaçınılmazdı. Bu yönüyle sonucu önceden belli, heyecansız bir seçimdi. DEVAMI>>>