Belçika'da yakında gerçekleşmesi beklenen burka yasağı Avrupa'nın geri kalanını da sarsacak ve Arap ve Müslüman dünyasıyla ilişkileri daha da kötüleştirecek. Bu ayın sonunda, Belçika parlamentosunun çoğunluk kararıyla "yüzü örtmeyi" yasaklayan bu yasayı karara bağlaması bekleniyor. Yeni önergeyi savunan merkez-sağdaki Frankofon Liberal Parti'nin başkanı Daniel Bacquelaine'nin kullandığı mutlak dil herhangi bir dine gönderme yapmaktan sakınıyor; ancak herkes biliyor ki bu önerge Müslüman toplulukları hedef alıyor.
 
Sorun şu ki bu önergeyi yasalaştırmak geçen yüzyıllarda birçok Avrupalının canlarını vererek elde ettiği demokratik haklara tezat oluşturmaktadır. İki dünya savaşı faşizmin Avrupa kıtasındaki tehlikeli yükselişini durdurdu ve bu savaşlar demokrasi ve düşünce özgürlüğüne zemin hazırladı.

Burkaya karşı olalım ya da olmayalım, topluma tepeden inen bir yasayı zorunlu kılmak bir adım geri gitmek olacaktır, bu anayasaya aykırıdır ve olumsuz sonuçlar doğuracaktır: Müslüman göçmenler Avrupa'yı daha az benimseyecektir; kimlikler daha da parçalanacak ve toplumsal ayrımcılık artacaktır.

Peki kamuoyunda konu tartışılıyor mu? Siyasi tartışmalar hareketli; ancak basitçe karşıt ya da taraf olmak üstüne kurulu iddialar kültürel tartışmaları engelliyor. İnsanların çoğunluğunun aradaki farkı bilmemeleri ise endişe verici bir durum ve temelde birçok Avrupalının, kadınlar hiçbir çeşit başörtüsü kullanmamalıdır düşüncesi yüzünden "öteki"ne dair basmakalıp yargılar yeniden güçlendiriliyor.

Böylece, kadınların yüzlerini kapayan mavi türban (burka) ile başları örten siyah şallar, sadece gözleri açıkta bırakan çarşaf ve başörtüsü birbirine karıştırılıyor. Örneğin Belçika gazetesi La Libre, geçenlerde gazete ilanında kullandığı burka resmine aslında kahverengi başörtüsü takan bir kadının fotoğrafını da dahil etmişti.

Sonra bizlere "güvenlik nedenleriyle" tüm vatandaşların yüzlerini göstermesi gerektiği söyleniyor. Son zamanlarda yaşanan ani güvenlik histerisi ise 11 Eylül sonrasında ABD tarafından kurulan küresel paradigmadan kaynaklanıyor. Avrupa, güya temel insan haklarını korumak adı altında ABD tarafından yıllar süren sayısız savaşa sürüklendi.

Hatırlarsanız ABD, Afganistan'da Taliban rejimini devirmek için Afgan kadınlarını özgürleştirme girişimini gerekçe olarak kullandı. Kalıcı Özgürlük Operasyonu'ndan on yıl sonra dahi dünyada burka giyilen birkaç ülkeden biri olan Afganistan'da kadınlar hâlâ burka giyiyor.

Bütün başörtülerine burka demek problemli; çünkü, örneğin, Brüksel'e gelen göçmenlerin büyük bir bölümü Fas'tan geliyor ve Faslı kadınlar burka giymiyorlar. Avrupalı siyasetçiler burada var olmayan bir başörtüsü "öteki" çeşidi üzerinden güvenlik tehdidi uyduruyorlar ve böylece hoşgörüye sınırlar getirip demokrasiyi riske atmış oluyorlar.

Bu mesele İslam'a hakarete vardırılmamalıdır. Christopher Hitchens ve Oriana Fallaci'nin ya da son zamanlarda yanlış bilgilendirilmiş Slavoj Zizek gibi Marksistlerin Müslümanların ibadetleri hakkındaki alaycı yorumları iyi sonuçlar doğurmuyor ve İslam ile Batı arasında var olan gerilimi artırıyor.

Avrupa bu gerilimlerin ortasında ve etkilerini de doğrudan hissediyor. Hıristiyan Haçlı seferleri dalgası ve Müslüman istilaları kadar Poitiers'den (İ.S. 732) İnebahtı Savaşı'na (1571) birçok belirleyici savaş İslam ve Avrupa tarihinde iz bırakmıştır. Her biri ötekini işgal etmek ve kontrol etmek istemiştir. Her ikisi de bozguna uğramıştır ve şimdi bir arada yaşamak için çaba harcamalıdır.

Avrupa projesinin kalbinde yer alan Belçika gibi çağdaş demokrasiler için burka tartışmaları belki de iddia ettikleri hoşgörülerini ve son zamanlarda Belçika sağı da dahil, Hollanda, Fransa, Avusturya, Danimarka ve Avrupa'nın daha birçok yerinde sağcıların saldırdığı kültürel çeşitlilik değerlerini ve özgürlüklerini sınamak için büyük bir test olacaktır.

Bu muhafazakâr eğilim, kitlesel göç ve yaygın işsizlik karşısında ne yapacağını bilmeyen ülkeler için tehlike arz etmektedir. Bu, aynı zamanda demokratik haklarından faydalanmak isteyen vatandaşlar için de tehlikelidir.

Gulf News. Stuart Reigeluth Revolve dergisinin editörüdür.
 
Kaynak: Zaman