Kısa bir süre önce Kazakistan'da yaşanan olaylar sıradan işçi sorunu gibi görülebilirdi. Ancak bu ülkenin Orta Asya bölgesindeki rolü göz önünde tutulduğu zaman olayların değerlendirmesi farklı bir boyut kazanıyor. Modern Kazakistan stratejik öneme sahip enerji kaynaklarının merkezi konumunda. Kazakistan BDT ülkeleri içerisinde krom, kurşun yataklarının zenginliği itibariyle birinci, petrol, gümüş, çinko rezervleri itibariyle ikinci, doğalgaz ve altın rezervi itibariyle üçüncü sırada yer alıyor. Bu ülkenin 1,6 milyon ton uranyum kaynağı ile dünya sıralamasında ikinci yerde bulunduğu de unutulmamalı.
PETROL VE DOĞALGAZ KAYNAĞI
Şu ana kadar Kazakistan'ın ortaya çıkarılan petrol kaynağı çeşitli rakamlara göre 5 - 6,4 milyar ton. Bu rakam Libya ve Rusya petrol kaynakları ile eşit... Son yıllarda ortalama 70 milyon ton petrol üretiliyor. 16,5 milyon nüfusu olan ülkenin iç kullanımı ise yıllık 13 milyon ton civarında.
Kazakistan iktidarı henüz tam olarak araştırılmayan Hazar petrol kaynaklarının da yeterli petrol barındırdığını düşünüyor. Hazar'ın Kaşagan bölgesinde petrol üretiminin başlaması ile beraber Kazakistan dünyanın en büyük beş petrol ithalatçısı konumuna yükselecek.
Son yıllarda Kazakistan Çin ile aktif iş birliği yapıyor. 1990 yılında iki ülke arasındaki ticaret hacmi 368 milyon dolar idi. 2009 yılında ise bu rakam 14 milyar dolara kadar yükselmişti. Başka bir ifadeyle 20 yıllık Kazakistan - Çin ticaret tarihi döneminde bu rakam 40 misli arttı. Son on yılda Çin, Kazakistan'ın petrol ve doğalgaz sektöründe kendisini daha fazla göstermeye başladı. 2008 yılı rakamlarına göre Çin şirketleri Kazakistan'da Rusya'dan 2,5 kat fazla (15 milyon ton) petrol üretti. 2009 yılında bu rakam daha da yükseldi. Kazakistan'ın toplam petrol üretiminin yüzde 23'ü Çin, yüzde 8,3'ü ise Rusya tarafından gerçekleştirildi.
Ayrıca 2009 yılında Çin Kazakistan'a 10 milyar dolar kredi vererek bunun karşılığında ülkenin en büyük şirketi "Mangistaumunaygaz" (MMG)'nin yüzde 49'luk hissesine sahip oldu. Bunun yanı sıra uranyum kaynaklarına da giriş vizesi elde etti. Çin Kazakistan enerji kaynaklarının yüzde 30'una sahip olduktan sonra "Kazakistan-Çin" petrol boru hattının inşa edilmesini teklif etti. Bu konuda ilk anlaşma 1998 yılında imzalanmıştı. Kemerin yıllık 20 milyon ton petrol taşıması ön görülüyor.
Kazakistan, Çin ekonomisinin etkisi altında kalması ile beraber bu ülkenin Orta Asya ülkeleri ile ilişkilerinde de öncülük etti. 2000'li yılların başlarında Orta Asya'nın eski SSCB ülkelerinden Çin'e petrol ve doğalgaz satışı büyük bir hızla artış göstermeye başladı. 2008 yılında Çin, Orta Asya ekonomik ilişkileri daha da kuvvetlendi. Küresel mali kriz sonrasında Orta Asya yöneticileri yeni yabancı kredi ve yatırım arayışına başladı. Bu konuda en önemli desteği ise komşu Çin'in aracılığıyla elde etmiş oldu.
Çin yönetimi Kazakistan boru hattının yanı sıra "Türkmenistan - Çin" doğalgaz boru hattının da inşa edilmesini teklif etti. Kemerin Kazakistan ve Özbekistan – bu ülke de zengin doğalgaz kaynaklarına sahip- sınırlarını geçerek Çin'e ulaşması bekleniyor. 2009 yılının Aralık ayında toplam uzunluğu 7 bin kilometreden fazla olan "Türkmenistan – Özbekistan – Kazakistan -Çin" gaz boru hattı faaliyete başladı. Kemerin yıllık 40 milyar metreküp gaz aktardığı biliniyor.
Çin, Özbekistan ile 2011 yılının Nisan ayında "Özbekistan - Çin" üçüncü doğalgaz boru hattının inşa edilmesine dair anlaşma imzaladı. Hattın inşasından sonra 2014 yılında Çin, Orta Asya'dan yıllık 65 milyar metreküp gaz satın alabilecek. Bundan başka Pekin yetkilileri Türkmenistan ile bir gaz anlaşması daha imzalamaya hazırlanıyor. Bu anlaşmanın da imzalanması durumunda 20 milyar metreküp gaz satın alınmış olacak. Gelişmelerin bu şekilde devam etmesi durumunda orta vadede Orta Asya gazının tamamı kuzeye (Rusya'ya) değil doğuya (Çin'e) satılabilir.
Orta Asya devletlerinin takip ettiği enerji politikası batılı enerji şirketlerini ciddi biçimde rahatsız ediyor. Özellikle de Avrupa şirketlerinin rahatsızlığı daha fazla hissediliyor. Avrupa Konseyi dış politika biriminin araştırmaları sonucunda hazırlanan rapor endişeleri kanıtlıyor. Raporda batılı analistler Çin'in hedefinin hem ekonomik hem de siyasi olarak bölge ülkelerini bağımlı duruma getirmek olduğu iddia ediliyor. Bundan sonra Kazakistan petrol kaynakları için batılı ve Çin şirketleri arasındaki rekabetin daha da artacağı tahmin edilebilir. Özellikle de AB ülkelerinin büyük önem verdiği Hazar kaynaklarının üretiminden sonra bu durum daha aşikar bir şekilde gündeme taşınmış olacak.
Orta Asya ülkeleri Çin'in enerji kaynaklarını satın aldığı önemli bölgeye dönüşüyor. Kazakistan'ın Çin'in enerji güvenliğinin temin edilmesi konusundaki önemi göz önünde tutulduğu zaman bu ülkenin askeri tehdit altında olduğu söylenebilir. Hiç kuşkusuz Amerika Asya ülkesinin "petrol oksijenini" kapatmaya çalışacak. Onlar bunun benzerini daha önce Afrika'da yaptı. ABD, Çin ile savaşmak istemiyor. Ancak buna rağmen Çin'in zayıflaması için de gerekli önlemleri alıyor. Bu önlemlerin en önemli ayağı ise Çin'in enerji kaynakları elde ettiği ülkelerle ilişkileri kesme politikası.
"AVRASYA'NIN YUMUŞAK KARNI"
Dönemin ABD Başkanı Carter'in eski milli güvenlik danışmanı Zbignev Bjezinski henüz 1997 yılında Kazakistan'ın jeopolitik önemi konusunu gündeme taşımıştı. Bjezinski şu anda da Amerika demokratlarının devlet başkanlığı biriminde büyük etki ve otoriteye sahip. O "Büyük satranç tahtası. Amerika'nın Liderliği Ve Onun Jeostratejik Hedefleri," isimli kitabında Kazakistan'ı Orta Asya'nın "koruma duvarı" veya "Avrasya'nın yumuşak karnı" olarak tanımlıyor. Eski milli güvenlik danışmanı, Kazakistan'ı Orta Asya'nın kilit ülkesi olarak nitelendiriyor. Bu ülke Rusya, Çin ve Hazar üzerinden Kafkasya'ya geçişi sağladığı için "Avrasya Balkanı" – huzursuzluğun yaşanabileceği bölge- olarak isimlendiriliyor.
ABD askerlerinin Afganistan'da bulunması Orta Asya ülkelerinin transit ülke olarak önemini daha da artırdı. ABD iktidarının dış politikasında bölge transit damarı olarak görülüyor. Pentagon 2014 yılında Afganistan'dan asker çekme kararı almasından sonra transit taşınma bölgeleri belirlemeye başladı. Bu bölgeler Northern Distribution Network (NDN) olarak tanımlanıyor. Bu ulaşım ağının içerisinde Özbekistan, Tacikistan, Kırgızistan, Kazakistan, Rusya, Azerbaycan, Gürcistan, Ukrayna ve Letonya gibi dokuz eski SSCB ülkesi yer alıyor. Afganistan'a komşu olarak Özbekistan ve Tacikistan şu anda da kilit rol üstleniyor. ABD ve NATO asker ve silahları bu ülkelerin üzerinden Afganistan'a ulaştırılıyor. Örneğin bazı ABD yetkililerinin açıklamalarına göre şu anda Afganistan'a taşınan NATO yüklerinin yüzde 90'ını Özbekistan üzerinden götürülüyor.
Bununla beraber bazı analistlerin görüşüne göre 2014 yılından sonra ABD askerleri Orta Asya bölgesini terk etmeyi düşünmüyor. ABD askeri üsleri NATO'nun Orta Asya'da varlığını devam ettirme görevinin yanı sıra batılı uluslararası şirketlerin Hazar Denizinde ve Orta Asya'da ekonomik işgaline zemin hazırlamış olacak. Almanya'nın Orta Asya uzmanı Hunter Knabe ABD'nin Gindukuşe'de devam eden NATO askeri operasyonlarının bitişine aktif bir şekilde hazırlandığını belirtiyor. Bunun için de ABD'nin Özbekistan ve Tacikistan'da askeri üs kurmanın yollarını aramaya devam edeceğine kesin gözüyle bakılıyor. ABD projelerine göre Özbekistan ve Tacikistan'ın Afganistan ve Pakistan ile beraber ortak jeopolitik bölge oluşturması, "yeni ipek yolunun" bir parçası olması gerekiyor. "Yeni ipek yolu" düşüncesinin gerçekleşmesi Orta Asya ülkelerinin Rusya ile ilişkilerinin nihai olarak kesilmesi ve ülkemizin güney sınırlarını zayıf düşürülmesi anlamına geliyor. Netice itibariyle ABD'nin Orta Asya'da stratejik hedefi şu şekilde özetlenebilir. Bölgede askeri üsler kurarak Rusya, Çin ve İran'ın etkisinin artmasını engellemek...
ABD askeri strateji uzmanları Orta Asya'nın "koruma duvarı" olarak Kazakistan'ı görüyor. Kazakistan engelinin aşılmasından sonra diğer bölge ülkelerini etki altında tutmak çok daha kolaylaşmış olacak. Şu anda bu "koruma duvarı" NATO işgalinden Rusya ve Çin tarafından korunuyor. Kısa bir süre önce Moskova'da bir araya gelen Kolektif Güvenlik ve İş Birliği (ODKB) teşkilatına üye olan ülkeler önemli bir karar aldı. Karara göre üye ülkelerin sınırları içerisinde yeni askeri üslerin konuşlandırılması için diğer ülkelerin de rızasının alınması gerekecek. Nitekim toplantı sonrasında açıklama yapan Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev de bu kararın altını çizmekteydi. ODKB üyelerinin tamamı tarafından desteklenen karar ABD tarafından rahatsızlıkla karşılandı. Çünkü bölgede askeri üs kurmayı hedefleyen tek ülke ABD. Dolayısıyla da şu anda Kazakistan'daki mevcut siyasi sistemin değişmesini en fazla Amerika'nın arzu ettiği söylenebilir.
ULULARARASI TERÖRLE MÜCADELE İDDİALARI
ABD'nin Orta Asya politikası sonuç vermeye başladı. ABD'nin "uluslararası terörizm ile savaşı" ve NATO güçlerinin Afganistan'ı işgal etmesi birkaç yıl içerisinde bölgede üretilen uyuşturucunun elli misli artması ile sonuçlandı. Şu anda Afganistan'da 190-200 milyar dolar değerinde eroin üretiliyor. Dünya nüfusundan 30 kat fazla üretim yapılıyor. Üretilen eroinin yüzde 50'si Afganistan'dan Rusya'ya, buradan da kuzey güzergahı ile doğu ve batı Avrupa ülkelerine taşınıyor. Transit ülkeler içerisinde Orta Asta devletleri de yer alıyor. ABD yönetimi bölge uyuşturucu üretimini önlemek maksadıyla Rusya'nın teklif ettiği ortak işbirliği planlarını geri çeviriyor.
Kısa bir süre önce ABD bakan yardımcılarından – uluslar arası uyuşturucu ticaretine karşı mücadele biriminin başkanı – William Brumfuild Tacikistan, Kırgızistan ve Kazakistan'ı ziyaret etti. Ziyaret sırasında ABD'li yetkili ülkesinin "Orta Asya'da uyuşturucu karşıtlığı" planını sundu. Plana göre Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan'da özel askeri birimlerin oluşturulacağı, bu birimlerin daha önce Rusya ve Afganistan'da kurulan birimlerle ortak bir şekilde faaliyet göstereceği belirtildi. Dışarıdan bakıldığı zaman planının "hayırlı işlere vesile olacağı" yani bölgenin uyuşturucu trafiğini önleyeceği gözlemleniyor. Hakikatte ise bu plan uzun vadede beş Orta Asya ülkesinin iç ve dış politikasını değiştirmeyi hedefliyor. Bölge ülkelerinin Rusya'dan uzaklaşarak ABD etkisi altına girmesine dair hesaplar yapılıyor.
Uyuşturucuya karşı faaliyet gösteren birimlerin içerisinde bulunan ABD'lilerin askeri kanadı oluşturulacak ve bu kanat Orta Asya devlet birimlerinin kontrolü dışında operasyonlara katılacak. Bu gibi birimlerin gerçek hedeflerinin siyasileri imha etme, rakip şirketlere karşı saldırı düzenleme ve diğer eylemler olabileceği söylenebilir. Planının gerçekleşmesi ile beraber Çin'in bölge ticareti zarar görmüş olacak. Neticede ise Çin bölgeden çekilme kararı almaya zorlanacak.
Hatırlanacağı üzere benzer bir plan şu anda "büyük uyuşturucu karşıtı savaşa dönüşen" Meksika'da gerçekleştirilmişti. Washington yetkililerinin Meksika hükümetine karşı savaşan uyuşturucu mafyalarına silah desteği sağladığı biliniyor. Meksika uyuşturucu savaşına sağladığı katkı sonucunda Amerika Meksika'da uyuşturucuyla mücadele birimin faaliyetini kontrolü altına aldı. ABD uzmanları Meksikalı temsilcilerin pasif katılımı ile güç birimleri oluşturuyor. Bu birimler Pentagon askeri politikasına uygun bir şekilde eğitilmekte. Bununla da Amerika her iki savaş tarafını destekleyerek nihai hedefine ulaştı. Meksika kendisine bağımlı duruma getirildi. Orta Asya ülkelerinin de benzer bir siyasi hamle ile kontrol altına alınmaya çalışılacağı tahmin edilebilir.
KAZAKİSTAN'IN ABD DOLARINA KARŞI SALDIRI POLİTİKASI
2009 yılının başlarında Kazakistan, Avrasya Ekonomi teşkilatı (YevrAzEs) içerisinde ortak para biriminin kullanılmasını teklif etti. Teşkilat içerisinde Kazakistan, Rusya, Belarus, Kırgızistan ve Tacikistan yer alıyor. Astana'da düzenlenen "Küresel risk sistemi içerisinde Avrasya'nın ekonomik güvenliği" isimli forumda konuşma yapan Kazakistan Devlet Başkanı Nazarbayev yeni para biriminin değerinin küresel piyasadaki dövizin değerine bağımlı bir şekilde tayin edilmemesini önerdi. Bir süre sonra ise Kazakistan ve Çin Shanghay İşbirliği Örgütünün ortak milli rezerv para birimini oluşturmayı teklif etti. Nazarbayev konuyu 16 Haziran 2009 Yekaterinburg zirvesinde gündeme taşıdı. Nazarbayev'e göre rezerv para biriminin değeri Shanghay İşbirliği Örgütüne üye ülkelerin milli para biriminin değerine uygun bir şekilde şekillenebilirdi. Benzer bir teklif Libya eski lideri Muammer Kaddafi tarafından da yapılmıştı. Kaddafi altın dinarının imal edilmesini ve ABD dolarından vazgeçilmesini önermişti. Bu öneri onun hayatına mal olmuştu. Kazakistan başkanı 2011 yılının Mayıs ayının sonlarında da ABD mali politikası konusunda önemli açıklamalarda bulundu. Açıklamalar sırasında ülkesinin temel hedefinin komşu ülkelerle stratejik yakınlık olduğunu vurguladı. Nazarbayev'in ülkesinin geleceği konusunda açıklama yapmasından hemen sonra Aktobe şehrinde birinci terör eylemi düzenlendi. Kazakistan hükümeti Afganistan'a askeri yüklerin taşınmasına dair transit uçuş izninin verilmesine ve Kazak subaylarının Kabil'de görev yapmasına dair anlaşmağı imzalamak zorunda kaldı. Ancak bu gibi geri adımların atılması Astana yönetiminin dış politika önceliğini değiştirmedi. Kazakistan Rusya ve Belarus ile beraber Gümrük Birliği içerisinde yer aldı. Bu dolar ve Amerika karşıtı koalisyon içerisinde yer alma çabası anlamına geliyor.
İngiliz Reuters Ajansı hiçbir temele dayanmadan daha önce ismi duyulmayan ve Taliban ile bağlantısı olduğu iddia edilen Kateeba Jund al Khilafah ("Hilafetin askerleri") grubunun açıklamasını yayınladı. Teşkilat Kazakistan siyasi hamlelerinin ağır sonuçlar doğuracağına dair iddialarda bulunmaktaydı. Kazak gazeteci Yaroslav Krasiyenko makalesinde İngiliz ajansı tarafından yayınlanan Taliban savaşçılarının açıklamalarının SITE Intelligence group internet sitesinde yer aldığını yazdı. Ajansın kaynağının bu site olduğunun altını çizen köşe yazarı sitenin merkezinin ise Washington'da olduğunu ve ABD istihbaratı ile bağlantısı olduğunu vurguladı. Projenin içerisinde yer alan şahısların hayat hikayesi de onun iddialarını ispatlıyor. Dikkat çekilmesi gereken diğer bir husus ise teröristlerinin tehdidinin – video konuşmada sizin siyasi görüşünüzü değiştirmemeniz durumunda size karşı eylem yapmak zorunda kalacağız diye ifade yer almakta – internet sitesinde Kazakistan hükümetinin Güvenlik Biriminin toplantısından birkaç saat önce yer alması. Toplantıda Kazakistan'ın 2012-2016 yılları arasında milli stratejik güvenliği konusu gündeme taşınmıştı. Bir gün sonra Astana'da terör saldırısı düzenlendi. İntihar saldırısı Nursultan Nazarbayev ve Aleksandr Lukaşenko arasındaki görüşmeden birkaç saat önce yapıldı. Görüşme sırasında Gümrük Birliği geleceği konusu gündeme taşındı. Bununla da 'Londra Taliban'ı Kazakistan yönetiminin siyasi tercihini etkilemeğe çalıştı.
Aktobe ve Astana terör saldırılarından sonra Nursultan Nazarbayev şöyle bir açıklamada bulundu: "Son yılların tecrübesi terörizmin belirli kaynaklar tarafından belirli hedeflere ulaşmak için üretildiğini kanıtlıyor. Modern terörizmin siyasi ve ekonomik nedenleri var. Terörizmin sadece uluslararası suç örgütü, uyuşturucu ticareti ve silah ticareti ile bağlantısı bulunmuyor. Aynı zamanda üzülerek belirtmem gerekiyor ki terörizmin jeopolitik kaynağı bulunuyor."
Kazakistan Devlet Başkanı değerlendirmesinde haklıydı. Kazakistan yöneticileri Rusya ile ilişkileri geliştirme, Gümrük Birliği içerisinde yer alma ve Avrasya Birliği teşkilatını ortak bir şekilde kurma gibi açıklamaları yapmasından sonra terör saldırıları düzenlendi. Bir terör saldırısı da Aterau'da yapıldı. İntihar saldırısını düzenleyen şahıs beş katlı binanın önünde kendisini imha etti. Ancak İngiliz basını Aterau saldırısını görmezden gelmeyi tercih etti. Çünkü o dönemde Kazakistan yönetiminin demokrasi kurallarının gereklerini yerine getirmediğine, temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiğine, Müslümanların takip edildiğine ve onların haklarının ihlal edildiğine dair makaleler yayınlanmaktaydı.
Patlama sonrasında internette yeni bir video ortaya çıktı. Hilafetin askerleri Kazakistan yönetimini tehdit etmeye devam ediyordu: "Bu iki patlama sadece hükümete uyarı maksadıyla yapıldı. Gelecekte bizim taleplerimizin göz önünde tutulmaması durumunda nehir dolusu kanların akacağına dair yemin ediyoruz." Gazeteci Krasiyenko bundan kısa bir süre sonra ülke meclisinin ABD ile anlaşmayı onayladığını hatırlatıyor. Anlaşma 2010 yılının 20 Haziran tarihinden başlayarak Afganistan'a Kazakistan demiryolları kullanılarak ABD yüklerinin taşınmasını ön görmekteydi. Terör saldırılarına bir süre ara verildi. Ancak 16 Aralık 2011 yılında Canaozen şehrinde "Karajanbasmunay" şirketinin çalışanları isyan etti.
Maaşlarının yükseltilmesini talep eden Kazak petrol çalışanlarının eylemini sendikacı hukuk uzmanı Natalya Sokolova'nın organize ettiği biliniyor. Sokolova daha önce ABD askeri filosunun içerisinde insani yardım biriminin tercümanı olarak görev yapmış aynı zamanda ABD devlet birimi USAID (Amerika Gelişme Ajansı) ile de iş birliği yapmış. Ayrıca burada bir konuya daha dikkat çekilmeli. Kazakistan petrol çalışanları ülke genelinin en yüksek maaş alan birimlerinden birisinde görev yapıyor. İlk eylemin Kazakistan'ın petrol sektöründe düzenlendiği tesadüf olarak kabul edilemez. Nitekim Libya'nın petrol merkezlerinden Bingazi'de gelişen olaylar da benzer bir şekilde gelişmeye başlamış ve Tripoli ile ipler koparılmıştı.
Çin şirketlerinin faaliyet gösterdiği Canaozen şehrinde 2001 yılında petrol çalışanlarının tamamının gösteri düzenlediği hatırlanmalı. Batı şirketlerinin çalıştığı yerlerde ise çalışanlar normal bir şekilde görevlerine devam etmekteydi. 2001 Canaozen gösterileri ABD ve Avrupa basını tarafından yakından takip edildi. Son gelişmeler sırasında da benzer politika takip edildi. Kazak gençleri Rusya ve Çin ile iş birliğine karşı gelerek Gümrük Birliği'nden çıkılmasını talep etti. Bu gençlerin kimlerin çıkarlarına hizmet ettiğini anlamak zor olmasa gerek. Batı ülkeleri temsilcilerinin Kazakistan devlet yöneticileri de sıkı pazarlık içerisinde olduğuna dair haberler geliyor. Canaozen'de on yıl önce yaşanan senaryonun tekrarlanması "Orta Asya baharı" senaryosunu hatırlatıyor. Komşu Kırgızistan'daki ABD askeri üssü olaylara müdahil edebilmek için hazır bekletiliyor.
Olaylara tanıklık yapan Krasiyenko "Canaozen Kazakistan Bingazi'si kimin tarafından oluşturulmakta?" isimli makalesinde ilginç bir detaya dikkat çekiyor: "İçişleri bakanlığına bağlı askeri birimlerin karşısına profesyonel savaşçılar çıktı. Onlar modern silahlara ve üst düzey hazırlığa sahipti. Bölgeye nasıl ve nereden geldiler? Ancak bir taraftan gelebilirlerdi. Ülkenin güney sınırından. Güney sınırında ise Özbekistan bulunuyor. Kısa bir süre önce Hillary Clinton'un Özbekistan'ı ziyaret etmesi sadece bir tesadüf ola bilir mi? Clinton'un ziyaretinden sonra Özbekistan devlet başkanı Avrasya Birliği projesini eleştiren açıklamalarda bulunmuştu." 2011 yılının Kasım ayının 18'de Nezavisimaya Gazeta'da "Kazakistan'ın kendi teröristleri büyüdü" başlıklı bir makale yayımlandı. Makalede 2009 yılının Temmuz ayında Mahaçkale yakınında Agaçaul köyünde öldürülen direnişçilerin Kazakistan'ın Canaozen şehrinde hazırlık gördüğü iddia edilmekteydi. Belirtilen dönemde "Astana" televizyon kanalında bir belgesel yayınlandı. Belgeselde Canaozen'de Rusya sınırları içerisinde savaşmak için direnişçilerin hazırlandığı ifade edilmekteydi. Hükümetin bu konuda gerekli önlem almaması sonucunda Kazakistan'da hazırlanan direnişçilerin kendileri açısından da tehlikeli olabileceğine dair basit bir sonuca ulaşılabilir. Son dönemde Kazakistan'ın bugününü ve geleceğini belirleyen en önemli etkenlerden birisi hiç kuşkusuz İslam dinidir. Büyük şehirlerde dindar Müslümanların sayısı artıyor. Ülkenin batısında ise selefi düşünce – veya Vehhabilik- yaygınlık kazanıyor. Günümüz Kazakistan'ında iki akımın destek bulduğuna dair çok sayıda kanıt bulunuyor. Aşırı dini gruplar ve Doğu Türkistan'ın bağımsızlığı için çalışan gruplar etkinlik kazanıyor. Bu güçlerin aktif bir şekilde desteklenmesi sonucunda Çin'in Orta Asya'dan satın aldığı petrol ve doğalgaz akımı durma noktasına gelebilir. Rusya açısından ise güney sınırlarının güvenliği konusu gündeme taşınıyor.
Bugün sadece devlet başkanı Nursultan Nazarbayev'in otoritesiyle sosyo-politik sistemin dengesi korunabiliyor. Kazakistan toplumu sınıflara bölünmüş durumda. Siyasi yöneticiler içerisinde ülkenin geleceği konusunda ortak düşünceler bulunmuyor. 2011 yılında 71 yaşını dolduran Nazarbayev'in varisi henüz belirlenmedi. Rusya ve Çin ile yakın ilişkiler kurmayı hedefleyen Nazarbayev konusunda batılı basın temsilcilerinin düşünceleri biliniyor. Muhtemelen sıradaki "kanlı diktatörler" silsilesine Nazarbayev de eklenmiş olacak. Bu gibi diktatörlerin ise mazlum halk tarafından devrilmesi gerektiğine dair yaygın görüş savunulmaya başlayacak. Bu konuda Avrupa ve ABD basını gerekli desteği sağlayacak. Ayrıca NATO askerleri de hem silah desteği sağlamış olacak hem de rejimin devrilmesi için direnişçi grupların askeri eğitimine devam edecek.
Son 20 yılda NATO dünyanın çeşitli bölgelerinde "insani müdahale" konusunda önemli pratik tecrübe kazandı. "Demokrasi isyanlarına" üst düzey enformasyon desteği ise batılı ülkelerin basın kuruluşları tarafından sağlanıyor. Nazarbayev'in ilerleyen yaşı da göz önünde tutulduğu zaman batı kamuoyunun Kazakistan'da iktidar değişimine aktif bir şekilde hazırlandığı söylenebilir. Olayların sadece Canaozen gösterileri ile sınırlı kalacağı düşünülemez. Çünkü bugün batılı güçler Kazakistan'da huzuru bozmanın peşinde. Birincisi bunun sonucunda Çin'in enerji kaynakları ile bağı koparılmış olacak. ABD'nin küresel liderliğini devam ettirmenin tek yolu Çin'in bölge kaynakları ile bağını koparmak. Bu hedef kısa bir süre önce başarılı bir şekilde Libya örneğinde gerçekleştirildi. Bundan başka Doğu Türkistan'ın bağımsızlığı için çalışan güçlerin Kazakistan sınırları içerisinde desteklenmesi Çin'in toprak bütünlüğünü tehdit etmeye devam edecek. Bu durumda Çin sürekli gerginlik içerisinde varlığına devam ettirmek zorunda kalacak. İkincisi ise Rusya'nın güç kaybetmesi ile sonuçlanacak. Gümrük Birliği ve Avrasya Birliği gibi entegrasyon projelerinin yerine Kazakistan'ın ikinci Afganistan'a dönüştürülmesi projesi gerçekleştirilmiş olacak. Burada çeşitli kesimleri temsil eden grupların uzun bir süre savaşı devam ettireceği tahmin edilebilir. Olayların bu şekilde gelişmesi durumunda Rusya bölge ile entegrasyon projeleri ile yakınlaşmayı değil uzak durmayı düşünmek zorunda kalacak. Bu gibi projelerin gerçekleşmemesi için gerekli önlemler alınmalı.
Dünya Bülteni için İbrahim Ali tarafından tercüme edilmiştir.