Pazar günü Almanya'da seçim mi yapıldı yoksa Guinness Rekorlar Kitabı için çalışma mı doğrusu karar vermek zor.

İsterseniz önce bu tarafını anlatayım sonra meselenin Türkiye zâviyesinden ne anlama geldiğine değiniriz.

Şimdi lütfen emniyet kemerlerinizi bağlayınız ve koltuklarınızı dik duruma getiriniz!

Seçim sonuçlarına göre Parlamento'da (Bundestag) temsîl edilen beş partiden en büyüğü olan Hıristiyan Demokratlar (CDU) ve onların Bavyera kolu olup bağımsız bir parti hüviyeti taşıyan Hıristiyan Sosyaller (CSU), kısaca "Birlik Partileri" (muhâfazakârlar) 60 yıllık Federal Almanya târihinde ikinci en kötü seçim netîcesini elde etdiler. Tam rekor değilse de ramak kalmacasına... Ama asıl rekorlar şimdi geliyor: İkinci büyük parti olan Sosyal Demokratlar (SPD) târihlerinin en kötü sonucunu elde etme "başarısı"nı (!) gösterirken daha ufak öbür üç parti; Hür Demokratlar (FDP), Sosyalistler (Linke) ve Yeşiller (Grüne) târihlerinin en iyi netîcelerine ulaşdılar. Seçime katılma oranı da %70,8 ile Federal Almanya târihinin en düşük seviyesi oldu. Başka bir rekor ise Sosyal Demokratların bir önceki seçime göre oy kaybıydı: %11,2!

Buna göre 1990 Yılı'nda Hıristiyan Demokratlar ve Sosyal Demokratlar artı/eksi 16'şar milyon oy alırken bu sayı 2009'da Hıristiyan Demokratlar için 12 milyona, Sosyal Demokratlar içinse 10 milyona düşmüş oluyordu ki bu da bir rekordur. Son olarak, partilerinden Sıtkı sıyrıldığı için sandık başına gitmeyen seçmenlerin de rekor düzeyde olduğuna işâret ederek partilerin aldıkları oy oranı ile bir önceki 2005 Seçimleri'ne göre değişim yüzdelerini parantez içinde vereyim sevâbına:

Hıristiyan Demokratlar %33,8 (-1,4), Sosyal Demokratlar %23,0 (-11,2), Liberaller %14,6 (+4,8), Sosyalistler %11,9 (+3,2), Yeşiller %10,7 (+2,6).

Böylece 239 milletvekîli elde eden Hıristiyan Demokratlarla 93 sandalye kazanan Liberaller (Hür Demokratlar) mutlak çoğunluğu rahatça sağladıkları bir koalisyon kurmuş olacaklar. Sosyal Demokratların 146, Sosyalistlerin 76 ve Yeşillerin ise 68 milletvekîli olacak.

Peki, bu yeni tablonun Türkiye-AB ilişkileri bakımında etkisi ne olur?

Vallâhi, kısa ve kısmen orta vâdede hiçbir etkisi olmaz!

Siz birtakım şom ağızlıların felâket tellallığına kulak asmayın!

Türkiye'nin AB tam üyeliğini gerçekden etkileyecek TEK UNSUR Ankara'dır! Nokta! Ne Bay Sarkozy'nin artık tedrîcen psikiyatrinin ilgi alanına girmeye başlayan ihtilâçları ve ne de Bayan Merkel'in "şeysi" bu süreci HAKIYKATEN başka mecrâlara sürükleyebilir. Almanya zâten iç sorunlarıyla bir ölüm-kalım mücâdelesinde. Yılbaşından îtibâren AB başkanlığı da İspanya'ya geçiyor. Nankörlüğün lüzûmu yok!

Eğer Ankara reform yolunda çokdandır kaybetdiği enerjiyi canlandırıp gerekli adımları TÂVİZSİZ atabilirse 2014'de tam üyelik zâten kapalı kapılar ardında kotarılıyor gibi. Türkiye bâzı ruh ve beyin cücelerinin zannetdiğinden çok daha güçlü bir ülke.

Ergenekon'a ve Ergenekonculara rağmen!!!

Kaynak: Star