Siyasi yorumcular, ılımlı İslamcı AKP'nin iktidara gelmesinden beri yaşanan gelişmelerine rağmen, İsrail'le Türkiye arasında açık bir düşmanlığın patlak vermesinin zor olduğunda hemfikir. Zira Türkiye hâlâ NATO üyesi.
Ordu içindeki laik akımlar henüz buharlaşmış değil. Dahası, özelilkle de Atatürkçü Türkiye'nin Osmanlı'ya yönelik Arap darbesine düşmanlığının nasıl haklı görüldüğünü hatırlarsak, Türkiye'yle Araplar arasında koşulsuz bir dostluğa bel bağlamak da mümkün değil.
Bu nokta önemli, ancak Türkiye ve İsrail'de hafife alınamayacak değişimleri ele almak da önemli. Türkiye'deki mevcut hükümet iktidara seçimle geldi. Bu yönetim Atatürkçü askeriteryanın bütün girişimlerini başarısız kılarak büyüyen bir tabana dayanıyor. Necmettin Erbakan'ın İslami alternatifin ideolojik ve örgütsel zeminini tesis etmesinden bu yana, İslamcı-milliyetçi güçler kendi gerçekleri ve dürüstlükleri sayesinde başarılı oldu. İslamcı alternatif, yıllar boyu çeşitli isimler altında direndi.
AKP her fırsatı iyi kullandı
Peki bu nasıl gerçekleşti? Üçüncü dünyadaki birçok ılımlı İslamcı güç gibi, Türkiye içindeki bu güçler de Soğuk Savaş sonrasında solcu partilerin gerilemesinden ve Batı yanlısı sağcı partilerin ülkeyi Avrupa'ya taşımamasından dolayı yaşanan hayalkırıklığından yararlandı. Avrupa'daki Türk göçmenlere karşı gizli ırkçılığa yönelik halk tepkisinden de istifade ettiler. Son olarak, Sovyetler Birliği'nin dağılması sonrası Türkiye'nin nüfuzunu Orta Asya cumhuriyetlerine ve eski Osmanlı vilayetleri olan Arap doğuya genişletmek için ortaya çıkan tarihi fırsatı da kullandılar.
Bu sırada İsrail bir aşırılık tünelinden bir diğerine giriyordu. Bu durum, İsrail'in özellikle de Oslo'nun kırılgan barışının ardından Filistin Kurtuluş Örgütü lideri Yaser Arafat'a müdahalesinde ve Washington'daki Likud
lobisinin Irak savaşında oynadığı eksen rolde ispatlandı. İsrail sağı, Ortadoğu'da kaosun yayılmasının yanı sıra yaşayabilir ve gerçekçi barış fırsatlarının boşa çıkarılmasını istiyor. Sözgelimi, İsrail'in bugün Hizbullah'ın destekçilerini iyi bilmesine rağmen hareketin gerginliği tırmandırmasının sorumluluğunu Lübnan hükümetine yükleme ısrarı, yıllar önce Hamas veya İslami Cihad'ın Batı Şeria'yla Gazze'de gerçekleştirdiği patlamaların sorumluluğunu Arafat'a yüklemekte nasıl ısrar ettiğini hatırlatıyor. Oysa İsrail o dönemde Arafat'ın bu iki örgüte baskı yapma gücünün bulunmadığının ve onları kimlerin desteklediğinin farkındaydı.
Elçi krizi hastalıklı zihniyetin kanıtı
Burada İsrail'in Hizbullah, Hamas ve İslami Cihat'la işbirliği yaptığını söylemeye çalışmıyorum. Kastettiğim şu: İsrail'in aşırılık noktasındaki hastalıklı düşüncesi, ılımlılık seçeneğini daima başarısız kılmaya bel bağlıyor. Dolayısıyla aşırılık seçeneğini teşvik etmesinin sebebi aşırılıkçılara sevgi beslemesinden değil, Arap ve İslam dünyasında bölücülüğün, köktenciliğin ve aşırılığın yayılmasıyla kapsamlı bir karmayaşa yol açmak istemesinden kaynaklanıyor. Türkiye'nin Arapları ve İran'ı rahatlatan yaklaşımıysa, bugün İsrail'e hükmeden hastalıklı zihniyeti reddeden, akılcı bir ılımlılık ortaya koyuyor. İsrail dışişleri bakan yardımcısının Türk büyükelçiye yaptığı küstahça muamele bu zihniyetin en iyi ifadesiydi.
Peki Türkiye-İsrail ilişkileri nereye gidiyor? Ankara doğal olarak özür talep etti. İlk başta gelen 'karmaşık' özür reddedilince, yazılı ve açık bir özür geldi. Fakat işlerin bu noktada kalacağını düşünmek durumu basite indirgemek anlamına gelir. Zira İsrail sağının bağımsız, kendi özel kanaatleri ve ulusal çıkarları doğrultusunda hareket eden ılımlı ve akılcı bir Türkiye hükümetiyle uzun süre birlikte yaşamayı kabul etmesi imkânsız.
Araplar Türkiye'ye destek vermeli
Dolayısıyla iki eski bölgesel 'müttefik' arasındaki çatışmanın bir sonraki adımı, Washington'daki Likud lobisinin Türk hükümetine savaş açması olabilir. Bu lobi, ABD Kongresi'nin yanı sıra Amerikan medyası ve finans kurumlarıyla ilişki içinde. Ayrıca aynı lobi birçok Avrupa ülkesinde önemli ve aktif bir nüfuza sahip. Likud yanlılarının Türkiye hükümetine kapsamlı bir savaş açmadan önce Ankara'ya şantaj yapmak için kullanabileceği birçok kapı da var.
Mantığın tam tersini öngörmesine rağmen, İsrail sağı daima siyasi ahlakın değerleriyle çeliştiği gibi mantığa da aykırı hareket ediyor. Ankara'ya şantaj yapılırsa, Arap dünyasındaki akılcı ve sorumlu güçlerin, ortak çıkarları doğrultusunda hareket edip Türkiye'nin rolünü korumak için bu ülkenin yanında durmaktan başka seçeneği olmayacaktır. Ankara kendine özel sebeplerden ötürü de olsa bölgedeki çöküşü kontrol altına almaya ve stratejik denge oluşturmaya çalışıyor. Bu da Arapların çıkarına. (Londra'da Arapça yayımlanan Şark ül Evsat gazetesi, 18 Ocak 2010)
Kaynak: Radikal