AKP'nin kapatılmasının sonuçları Türk demokrasisinin gerilemesinin ötesine geçip tüm bölgeyi etkiler. İronik biçimde Batı yanlısı olan bu 'İslamcı' partinin demokrasiden dışlanması, ılımlı İslamcıların yerine şiddet ve çatışmayı siyaset aracı olarak kullanan radikalleri güçlendirir
ABD Başkanı Bush'un 'demokratik Ortadoğu' mesajı kısmen, bölgedeki popüler İslamcı grupların demokrasinin al-ver niteliğiyle uzlaşacağı önermesine dayanıyordu. O halde Bush yönetiminin Türkiye'de böyle bir dönüşümü gerçekleştiren bir partiyi desteklemek için elinden geleni yapması mantıklı olabilirdi. Ama böyle yapmadı.
Türkiye'de kendisini Avrupa'nın Hıristiyan Demokratları'nın dengi olarak tanımlayan AKP, iktidar sürecinde bir dizi eşi görülmemiş siyasi reforma imza atarak göze çarptı. Ancak Anayasa Mahkemesi (katı laik eski muhafızların kalesi), şimdi AKP'yi kapatmakla ve Başbakan Tayyip Erdoğan'la Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de dahil, partinin önde gelen isimlerine beş yıllık siyaset yasağı getirmekle tehdit ediyor. Ve ABD bu eli kulağında hukuk darbesinin karşısında kayıtsız kalmayı seçti. Bunun sonuçları Türkiye'de demokrasinin gerilemesinin ötesine ulaşabilir ve bütün Ortadoğu'yu etkileyebilir.
Başörtüsü adımı hataydı
Anayasa Mahkemesi gelecek hafta AKP'yi 'laiklik karşıtı faaliyetlerin odağı' olmakla suçlayan iddianameye dair kararını verecek. Türkiye anayasası laikliği değiştirilemez bir ilke sayıyor ve mahkemenin laiklik karşıtı olduğu düşünülen partileri kapatmasına imkân tanıyor. Ama demokratik yollarla seçilmiş bir partinin üniversitelerdeki tartışmalı başörtüsü yasağını kaldırma girişimi gibi şüpheli gerekçelerle yasaklanması (ki bu kapatma davasının temeli) olgun demokrasilerinin tartışmalı meseleleri ele alma biçimi değildir. Partilerin akıbetine yargıçlar değil, seçmenler karar vermeli.
Gerçekten de AKP İslamcı hareketten ayrılan reformcular tarafından kurulduğundan beri seçmen akınına uğradı. Parti 2002'de laikliğin korunması ve AB üyeliği çabalarının peşinden dinamik bir biçimde gitme vaatleriyle seçildi. İslamcı etiketini de açıkça reddetti. AKP hükümeti, Brüksel'in Türkiye'yle müzakerelere resmen başlamasını sağlayan bir dizi
demokratik reforma imza attı. Reformlar gürleyen bir ekonomiyle birleşince 2007'de AKP oyların yüzde 47'sini alarak zafer kazandı.
Şüphesiz AKP'nin demokratik referansları kusursuz değil. İfade özgürlüğü üzerindeki katı sınırlamaların kaldırılması konusunda epey ihtiyatlı davrandı ve evvela bir ulusal diyalog başlatmadan birdenbire başörtüsü yasağını kaldırdı.
Ancak hatalarına rağmen, AKP Türkiye sahnesinde bugün en demokratik (ve her nasılsa ironik biçimde en Batı yanlısı) siyasi parti. Kapatılması bir hata olur.
Ülkenin neredeyse yarısının desteklediği partinin kapatılması şiddet olaylarına yol açabilir ve böyle bir durumda Türk generaller bunu doğrudan askeri müdahalenin bahanesi olarak kullanabilir. Müslüman dünyanın kalanına göndereceği daha da vahim mesaj şu olur: İslamcılar ne kadar ılımlı olursa olsun, demokratik sürecin meşru katılımcıları sayılamaz. Son yıllarda, bölgenin dört yanındaki (Mısır, Ürdün ve Fas dahil) ana akım İslamcılar, demokratik yaşamın çoğu kurucu öğesini benimsedi. Ancak ılımlılıkları sert hükümet baskısına ya da siyasi katılımlarını sınırlama amaçlı incelikli planlara tosladı.
Başta göründüğünden daha büyük bir tehlike söz konusu. AKP (yani bugün bölgedeki en ılımlı, en demokrasi yanlısı 'İslamcı' parti) kapatılırsa, siyasi iktidara nüfuz etmenin en emin yolunun şiddet olduğunu savunan İslamcılar güçlenir.
ABD'nin alenen kınaması gerek
Geçen yıl boyunca Mısır ve Ürdün'de konuştuğumuz birkaç İslamcı lider, örgüt tabanını oluşturan eylemcilerin demokratik sürece inançlarını kaybettiği ve daha radikal yaklaşımların etkisi altına girebileceği uyarısında bulunuyordu. AKP'nin kapatılması, ılımlıların binbir zahmetle seçimlere katılmaya devam etmesini iyice zorlaştırmaktan başka işe yaramayacak.
Her ne kadar ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice AKP'nin demokratikleşme gündemini övse de, geçen ay "Açıkçası Türkiye'de mahkemeyle ilgili tartışmaya müdahil olmayacağız" açıklaması yaptı. Hemen sonra da şu yorumda bulundu: "Bazen kendime Ortadoğu'da demokrasi neye benzemeli diye sorduğumda, Türkiye'ye benzeyebileceğini düşünüyorum." Rice'ın beş yıldır demokratikleşen yeni Türkiye'ye mi, yoksa yargıçların ve generallerin halkın iradesini saldırgan bir biçimde hiçe saydığı gerici Türkiye'ye mi atıf yaptığını söylemek güç.
Bush'un Ortadoğu'da demokrasi amacını canlandırmak için son bir fırsatı var. Yönetim, kapatma davasını alenen kınayarak, ABD'nin Türk demokrasisini tehlikeli bir iç saldırıya karşı desteklemekle kalmayıp, bölgede sayılarının artmasına ekmek su gibi ihtiyaç duyulan, demokratik ilkelere bağlı olmayı arzulayan tüm aktörleri savunmaya da kendini adamış olduğu mesajını verecektir.
Kaynak: Radikal