Öylesine dikkat çekici olsun diye tasarlamadım yazının başlığını, bazı insanlar en yaman oruç saatlerini ağaç başında geçiriyorlar, Ağustos sıcağında. Üstelik "tepeci" diye adlandırılan bu bahçe işçilerinin hemen hepsi kadın. Onlarla geçen cumartesi günü bir armut bahçesinde tanıştım.
Uzun sıcak günlerde bir çatı altında klimalı odalarda oruç tutanlar belki o kadar zorlanmıyor. Klima ve masa başı çalışmasında söz konusu olan rahatlık ferahlık da aslında orta vadede güçten düşürtüyor. Tarlalarda bostanlarda işler nasıl yürüyor? Hazır Bursa'dayım. Yanıma yeğenim Menekşe'yi aldım, etraftaki inşaatları ve bahçeleri dolaşayım, dedim. Şehrin merkezinden geçerken gözüm Hilton Oteli'ne takıldı, bunu da yazmadan geçmemeliyim. Anlamak imkânsız, dibinde petrol ofisi bulunan, arazisi kıt, caddeye sıfır mesafeli yapının orada işi ne!
Gürsu'da Kurtuluş Mahallesi'nde gittiğim okul inşaatında çalışan işçi, bu da ne ki, dedi; askerde, acemi birliğindeyken sahura kalkmadan bir poğaça bir paket meyve suyuyla oruç tutardım ben. Kazıyıp yükleyen sarı makine başındaki Alparslan 27 yaşında, Artvinli, 20 yıldır Bursa'da, artık bu şehirden sayılır. Arkadaşı Tekin 30 yaşında. Rahat gidiyor şükür, dedi. Hava serinledi bu ara. Öğlende bir saat molamız var.
Pencere kasaları başında çalışan Mahmut, Erzurumlu, 24 yaşında. Allah yardım ediyor, dedi. Zorlanmıyorum. Bizim işimiz yine kolay, Allah tarlalarda bahçelerde çalışanların yardımcısı olsun. On yedi yaşındaki Furkan geçen yaz Ramazan'da tarlada çalışmış. O iş zordur, diyor. İnşaat işi o kadar zor değil, taş duvar işçiliği dışında. Oruçlu işçi sahurdan sonra geliyor inşaata, erken, öğleden sonra üçte mesela dönüyor evine.
Okul inşaatında konuştuğum dört işçinin üçü oruçluydu, biri sağlık nedenleriyle tutamadığını söyledi. Armut ve elma bahçelerinde de oruç tutma oranı aşağı yukarı aynı, dörtte üçten fazla. Bazıları bir gün tutup bir gün tutmuyor, kimisi hep tutmuş bugün açmış. Oruç günlerine özgü olmak üzere bahçe işi neredeyse sahurdan sonra başlıyor. Erken de sona eriyor. Bazen üç, bazen dörtte tamamlanıyor mesai. Kimi inşaatlarda on birden itibaren üç saat kadar ara veriliyor.
Adaköy'de, Katırlı dağı eteklerindeki Erdoğan Sarıbal'a ait iyi tarım uygulaması sürdürülen kırk bir dönümlük-armut bahçesine gittim okul inşaatından sonra. Türkiye'de santa-maria armutlarının kırk-kırk beş yıl önce ilk ekildiği bahçe bu.
Bahçesinde çalıştırdığı daimi ve geçici işçilerin genellikle kadın olması sebebiyle, erkek işçi alırken işçi kadınların aile çevrelerinden olmasına dikkat ediyor Erdoğan Bey. İşçinin emeği alın teri kurumadan ödeniyor. Babadan kalma aile tezgâhında çek senet kullanmak nedir, bilmemiş Sarıballar, öylesine bir güven telkin etmişler piyasaya. İşçi başı Şerife Bircan (51) , 21 senedir bu bahçelerde yöneticiliği sürdürüyor. Bahçe işi yaz mevsimiyle sınırlı değil. Ağaçların bakımı, ilaçlanması, depo düzenlemeleri derken, yılın sadece iki ayını evinde geçiriyor Şerife Hanım.
İşin en yoğun zamanı şimdi, ürün bayrama kadar derilecek. Ramazanda normal olarak sabah yedi akşam altı olan mesai, altıya yirmi kala başlıyor, on civarında verilen molanın ardından öğleden sonra üçe dörde doğru sona eriyor. Bahçede çalışan işçiler arasında Siirtliler, Samsunlular ve Bulgaristan göçmenleri ağırlıkta. Bursa'nın Samanlı mahallesinde bir çadırda kalıyor misafir işçiler. Siirt'ten, Şırnak'tan, Cizre'den gelen öğrenci kızlar bir buçuk ay çalışarak harçlıklarını çıkartıyorlar. Eğitimini Şırnak'ta Sağlık Meslek Lisesi'nde sürdüren Şirin, düz lisede öğrenci Emine bunlardan ikisi.
Göçer işçi adres değiştirerek farklı bir iklimde ve zeminde ekmeğini kazanmaya çalışırken bir taraftan da oruç tutuyor, böylelikle mekan gibi zamanın ritmini de etkileyen çoklu bir değişim gerçekleştiriyor bünyesinde..
Samsunlu kadın işçilerin yüzde 90'ı oruçlu, Erdoğan Bey'in tespiti bu. Armutların kasalara yerleştirildiği sabit tezgah başında çalışan Kezban Hanım (34) evli, üç çocuk annesi, 15 yaşından bu yana bahçe işçisi ve orucunu aksatmadan tutuyor. Fadime Hanım da 34 yaşında, onun iki oğlu var; hiç bırakmadı orucunu şimdiye kadar. Ahmet Bulut yıllık izin sırasında bahçede çalışan bir memur, diğer fasıllarda hafta sonlarında çalışıyor bahçede, sağlık nedeniyle oruç tutmuyor. Sabit tezgâh nispeten rahat, güneşin durumuna göre ayarlanıyor koruyucu şemsiyeler.
Ağaçlardan armut toplayanlar grubu ise ikiye ayrılıyor. Kimisi dallardan merdivenle deriyor meyveyi, kimisi de tepelere tırmanıyor. Asıl anlatmak istediğim 13 senedir bu bahçede çalışan tepeci Zeynep. O 68 yaşında. Yaşıtlarının köşe minderlerinde televizyon izlemekle vakit geçirdiği yıllarında Zeynep Hanım bir lahzada tırmanıyor ağaçların tepesine uzanan merdivenleri ve çok geçmeden armut dolu kovayı aşağılara sallandırıyor. Elbet zor ve yakıcı işi, ama bir şey de var ki dayanmayı sağlıyor ve güçlenmeyi de... Ayşe, Meral ve öteki "tepeci" kadınlar, ağaç tepelerine tırmanırken sanki yaşlarını dondurmuşlar. Hepsi oruç, hepsi sahurdan sonra geliyorlar bahçeye ve ağaç tepesinde ister istemez güneşten etkilendikleri halde, sihirli perdelerle korunuyormuş gibi zinde görünüyorlar. Aklıma kadınların iş hayatı konusunda emekçi kadınların olağan tecrübelerini ihmal eden soruları olan düşünürler, yazarlar geliyor. Bu bağlamdaki tartışmalar çalışan –oldum olası çalışmış olan- kadını bir ağacın tepesine üstelik oruçluyken tırmanırken hayal edemiyor bile.
Muhsin Malmelbaf'ın değerli filmi"Bisiklet Sürücüsü"nde Afgan göçmen Nesim, hasta karısının tedavisi için konulan para ödülünü kazanmak umuduyla girdiği yarışmada bir hafta boyunca hiç uyumadan pedal çevirirken an geliyor seyirci onun bisikletiyle semaya tırmandığını görür gibi oluyor ya... Zeynep Hanım'a bakarken sanki binlerce yıldan beri o ağacın tepesinde armut dermekteymiş ve şimdi, güneşin tam tepede olduğu saatte ağaç tepesinde oruçlu çalışırken semaya karışmayı da sürdürüyormuş gibi geliyor bana.