Afganistan'a müslüman çözümü
Arif Refik
Amerika'nın Afganistan'a, Asya'da stratejik bir güzergâha müdahalesinin üzerinden geçen sekiz yıl sonra ülke halen ölümcül bir çatışma sahası olmayı sürdürüyor. Hafta sonu Pakistan sınırındaki iki Amerikan üssüne saldırı düzenlendi.
Afganistan'a kendi ayakları üzerinde durması için yardım etmek – hem bölgesel hem de batı devletleri için elzemdir – onlarca yıl sürecek bir iştir. Fakat açıktır ki Batı'nın icra edebileceği bir iş de değildir.
Afganistan'da Batılı ülkelerin liderliğindeki işgal kuvveti, son otuz yılın en büyük istikrarını ve gelişimini de getirdi. Fakat ABD liderliğindeki koalisyonun İndus ve Orta Asya'nın Ceyhan nehri arasında bulununan bu topraklardaki mevcudiyeti, mahalli ayaklanmayı da ateşlemektedir. Ulus-aşırı terörü diri tutmakta ve Afgan mültecilerin köylerine dönmesini engellemektedir. Amerikan mevcudiyeti, potansiyel boru hatlarının inşasını ve daha önemlisi, kalıcı barışı dizginlemektedir.
Afganistan'da Taliban'ın başı çektiği isyan gittikçe zemin kazanıyor ve Batı'nın kayıpları artıyor. Sekiz Amerikalı'nın ve dört Afgan güvenlik görevlisinin öldürüldüğü bu haftaki saldırı, geçen yıldan beri düzenlenenlerin en ölümcülüydü. Pentagon'un çözümü pahalı, nüfus merkezli bir isyan bastırma yöntemidir ve savaştan daha çok ulus inşasını içermektedir. Fakat böylesi bir hamle, ülke içi gelişmelerle de uyumsuzdur.
Amerikalıların çoğu, bilhassa da Demokratlar Afganistan'daki Amerikan savaşına muhalefet etmekteler. Afganistan ve kendi güvenlikleri arasında neredeyse hiçbir bağlantı olmadığını düşünmeye meyilliler. NATO üyesi diğer ülkelerde Afganistan'daki işgale muhalefet daha da büyük. Ve Amerika'nın koalisyon ortaklarının azmi bitmek üzere.
Bununla birlikte, Batı'nın Afganistan'dan aceleyle çekilmesi büyük bir boşluk yaratacaktır.
Afganistan, etnik ve kabilevî bölünmeler şeklinde hiziplere ayrılmıştır. Hükümetinin tek başarısı, hilelisinden bir seçim yapmış olmasıdır. Savaş ağaları ülkenin büyük bir kesimini yönetmekte. Ulusal ordu ve polis, kendi ayakları üzerinde durarak ülkede asayişi sağlamaktan yıllarca uzakta. Diğer devlet kurumları, hârici koltuk değnekleri olmaksızın işleyebilmek için gerekli asgari insâni ve mâli kaynaklardan yoksun.
ABD ve Batılı askerler ülkeden çekilmeli. Fakat madem ki Afganistan kalkınması ve güvenliği için uluslararası yardıma bağımlı kalacak, oluşacak boşluğu dolduracak bir şeyler olmadan çekilemezler.
Çözüm? Müslüman ve bölge devletleri boşluğu doldurmalıdır.
Afganistan'daki isyan öncelikle neredeyse müslümanlara münhasır bu topraktaki gayri müslim mevcudiyete yönelmiştir. Örneğin Taliban'ın beyânatları, ABD liderliğindeki koalisyonu "haçlılar" olarak tanımlar ve İngilizler gibi önceki işgalcilerle bir tutar. Anavatanlarındaki gayri müslim askeri mevcudiyete karşı hassasiyet, Afgan isyancılara Amerika'yı yurtiçinde ve yurtdışında tehdit eden el Kaide'yle müşterek bir dava sunmaktadır.
Şu var ki Afgan isyancıların pek çoğu, hizipleri Kabil'deki güç paylaşımına dâhil edildiği müddetçe, müslüman devletlerin barışı korumasına ve ulus inşa çalışmalarına karşı açıklık sergileyeceklerdir.
Dört düzineden fazla müslüman devletin üyesi olduğu İslam Konferansı Teşkilâtı, İran, Pakistan, S. Arabistan ve Türkiye'den oluşan Afganistan temas grubu kurmalıdır. Bu grup, Afganistan'da siyasi uzlaşma, barışı koruma, ekonomik kalkınma ve yönetim kapasitesi kurulmasından sorumlu bir müslüman devletler koalisyonuna liderlik edecektir.
Malezya, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi zengin müslüman devletler mâli yardım sağlayabilir. NATO ve Rusya ve Çin'in dâhil olduğu Şangay İşbirliği Örgütü üyeleri bağış ve uzmanlık katkısı sunabilirler.
Ancak askeri mevcudiyet yalnızca müslüman devletlerle sınırlı tutulmalıdır. Afganistan'ın komşularıyla sorunlu ilişkilerine bakınca, barışı koruma askerleri komşu olmayan müslüman devletlerden gelmelidir (Bangladeş, Mısır, Endonezya, Ürdün ve Türkiye). Bu ülkelern pek çoğu sunacakları değerli tecrübelere sahipler. Örneğin Bangladeş, BM barış koruma gücüne önemli bir askeri güç gönderen ülkedir. Türkiye (bir NATO üyesi) ve Birleşik Arap Emirlikleri hâlihazırda Afganistan'dalar. Afganistan'da barışı koruma görevi, onların mevcut dış misyonlarının doğal bir uzantısı olacaktır.
Mısır, Pakistan ve Türkiye, müslüman devletler arasında en gelişmiş bürokrasi ve orduya sahip olanlardır. Afganistan'da müslümanların liderliğindeki bir koalisyon, Mısır ve Türkiye gibi orta çaplı güçlere bir zamanlar sahip oldukları bölgesel liderlik rolünü canlandırma fırsatı sunacaktır. İran ve S. Arabistan gibi bölgesel rakiplere, güvenlik kaygılarının ve çıkarların ayrılmaz parçası olan bir sorunu yapıcı bir şekilde çözecekleri bir platform sağlayacaktır.
İslam Kalkınma Bankası, IMF, Dünya Bankası gibi bir dizi uluslararası örgüt, Afganistan ekonomisinin yeniden inşasına yardım etmeyi sürdürmeliler.
Bu plan, Pakistan ordusunun ve Suudi kraliyet ailesinin nezaretinde Afgan Taliban lideri Molla Ömer'e takdim edilebilir. Molla Ömer, sözcüsü aracılığıyla, Kabil hükümetiyle görüşmeye istekli olduğuna fakat bunun ancak ABD liderliğindeki koalisyonun çekilmesi bağlamında olabileceğine açıklık kazandırdı. [Molla Ömer'in] temsilcileri ve diğer bölgesel militan komutanlar, Loya Jirga'daki [Büyük Meclis] siyasi, dini ve kabile liderlerine katılabilir. Geçici bir koalisyon hükümeti kurulması işi, Batı'nın çekilmesi esnasında, Kabil'de yahut bir başka müslüman başkent'te gerçekleşebilir.
Aradaki zamanda, ABD, Pakistan'la birlikte, Afganistan sınırı boyunca yabancı cihatçıların mevcudiyetini ortadan kaldırmaya devam etmelidir. Müslümanların Afganistan'a barış ve istikrar getirme misyonunu yürütmesi, Afgan isyancılar ve yok edilmeleri Obama yönetiminin bölgedeki birinci önceliği olan el Kaide gibi ulus-aşırı cihatçılar arasında ayrılık yaratacaktır.
Nihayet'te, müslüman devletler sorunu halletmek ve Afganistan'a istikrar getirmek için kalktıklarında el Kaide büyük bir darbe alacaktır.
Kaynak: The Christian Science Monitor
Dünya Bülteni için çeviren: M. Alpaslan Balcı