Neredeyse 2 yıldır hem Mısır hem Amerikan vatandaşı olan 26 yaşındaki Muhammed Sultan, kapatıldığı Mısır’ın askeri dktatörü Abdulfettah el Sisi’nin zindanlarında işkence, kaba kuvvet ve zulme maruz kaldı. 2013 yılında ülke çapında sivil toplum aktivistleri, gazeteciler ve Sisi’nin cuntasıyla devrilmiş olan hükümetin mensupları yok edilirken ve Kahire’nin Rabia Adeviye Meydanı’nda katliam yapılırken tutuklanan binlerce insandan birisiydi
Sultan 59 kilo kaybettiği ve ölüme çok yaklaştığı 400 günlük açlık grevinden sonra salıverildi, ancak onun adına müdahale eden Amerikan Devleti’nin müdahalesi sayesinde. Bu olayda baskı kırılmış olsa da Human Rights Watch (HRW)’nin son tahminlerine göre Mısır Rejimi 41 bin siyasi mahkumu alıkoymaya devam ediyor. Sultan işkenceyi deneyimlediği ve işkenceye şahit olduğu o hapislerde ekstremizmin kuluçkaya yattığından endişeli. Bugün bu zalim uygulamalar sebebiyle Sisi’nin IŞİD gibi ekstremist gruplara adeta etkili bir “işe alma ajansı” gibi hizmet ettiğini söylüyor.
“Rejim, böyle bir ideolojinin yayılması için hapishanelerde verimli bir zeminin oluşmasını kuvvetlendiriyor.” Diyor Sultan. “Şiddet ve kahredici bir umutsuzluk IŞİD’ın anlatısına uygun bir durum yaratıyor ve onlar da bunu insanları saflarına çekmek ve mesajlarını yaymalarını denemek için kullanıyorlar.
Sultan’ın çektiği çilelere rağmen bazı akrabaları Sisi’yi destekliyor. Bugün Mısır’daki birçok aile gibi; Sisi’nin askeri rejimini veya Muhammed Mursi’nin devrilmiş hükümetini destekleme konusunda büsbütün ikiye bölünmüş durumdalar. Sultan’ın babası Salah (oğlu gibi o da hapsedilmiş) Müslüman Kardeşler üyesiymiş ve Partiye mesafeli olmasına rağmen Mursi hükümetinde hizmet etmiş. “Mursi’nin politikalarına karşıydım ancak askeri darbedense bir referandum veya erken seçim görmeyi yeğlerdim.” Diyor.
Obama Yönetimi de benzer şekilde karışık bir duruş sergiledi. Sisi’ye her yıl yaklaşık olarak 1.5 milyar Dolar askeri yardım yollarken periyodik olarak Sisi’nin insan hakları ihlallerini eleştirdi.
Sultan, 2013 yılı başında annesine kanser teşhisi konulduğunda Mısır’a dönüşüne kadar hayatının büyük kısmını ABD’de geçirmiş. “Hayatım boyunca hemen her şey konusunda seçime gitmeye yönelik Amerikan mantığına alıştım –şeriften okul mütevellisine, hakimlere kadar- bu yüzden seçilmiş bir başkana sahip olmamak bana delice geliyor.”
14 Ağustos 2013’te ordu, Kahire’nin Rab’a Meydanı’nda kamp kurmuş ve yeni rejimi protesto etmekte olan binlerce insanı temizlemek için ölümcül kuvvet kullandı. En az 800 insan öldü ve eylemi sosyal medyada yayımlayan bir grup medya aktivisti ve gazetecinin arasında bulunan Sultan’ın da içinde olduğu daha binlercesi yaralandı. Modern Mısır tarihindeki en ölümcül katliam gerçekleşirken, Sultan; devletin konuşlandırdığı bir sniper tarafından kolundan vuruldu. Haftalar sonra, hala tedavi görüyorken, Kahire’deki aile evinde tutuklandı çünkü yeni yönetim ülke çapında muhaliflere karşı tutuklama seferberliği başlatmıştı.
Devletin hapishanelerinde Sultan yeni rejimin şiddetini birinci elden deneyimledi. Kırık koluna rağmen hapishaneye varmalarının üzerine onu tutuklayanlar tarafından “hoş geldin partisine” maruz kaldı: O ve birkaç mahkum iç çamaşırlarına kadar soyuldu ve onlara batonlarla, kırbaçlarla ve yumruklarla dayak atan iki sıra gardiyanın arasından defaatle koşturuldu. “İki saat boyunca kasten kırık kolumun üzerine vurdular” diyor Sultan ve ona bunu yapanların işkence seansları arasında namaz kılmak için periyodik şekilde ara verdiğini ekliyor.
İleriki birkaç yılda Sultan birkaç hapishane arasında mekik dokudu. Sultan hapisteyken IŞİD üyelerinin adam devşirmeye çabaladıklarına şahit olduğunu söylüyor. “Hapishanede Mısır halkının birçok kesiminden insan vardı: Liberal, Müslüman Kardeşler üyesi, solcular, Selefiler ve IŞİD ile ittifak sözü vermiş bazı kimseler.” Diyor Sultan. “IŞİD’liler hariç herkes depresif ve ihanete uğramış hissediyordu. Onlar zafer atmosferinde etrafı kolaçan ediyor ve etraftaki herkese küçümseyici bir tavır sergiliyorlardı.”
Sultan hapsedildiği tesisler arasında kötü nama sahip olan Tora Hapishanesi’nde yeraltı zindanlarına bir avuç mahkumlar beraber kapatılmış. Düzenli şekilde devam eden dayak, aşağılayıcı fiiller ve işkenceler arasında mahkumların birbiriyle konuşma fırsatı oluyormuş. Bu gaddar atmosferde, IŞİD üyeleri diğerlerini kendi gayelerinin adaleti getireceğine dair ikna etmeye çalışıyormuş “Bu IŞİD’liler gelip herkese mevcut şiddet içermeyen vasıtaların işe yaramayacağını, Batılı ülkelerim sadece gücü umursadığını ve Mısır rejiminin sadece kaba kuvvetten anlayacağını söylüyorlardı.” Diyor Sultan ve şunu da söylediklerini ekliyor: “Dünya sana senin demokrasiyi hak ettiğini düşünecek kadar saygı duymadı ve şimdi senin dostlarını öldüren adam, onu silahla donatan ve rejimini finanse eden diğer ülke liderleriyle el sıkışıyor.”
“Mısır hapishanelerinde öteki politik fraksiyonları temsil eden kişiler kavgaya tutuşmuşken ve göründüğü kadar umutsuz bir durumdayken Irak, Suriye, Sina Yarımadası’nda devlet kurma projelerine dair “iyi haberleri kararlılıkla yayma eğiliminde olan IŞİD üyeleri umut ve iyimserlikle dolmuştu” Diyor Sultan.
Mahkumlar kendi durumlarını tartıştığında en bariz solcular dahi kendilerini IŞİD üyelerinin söylediklerini boşa çıkaramaz halde buluyordu. “Bize dünyanın hiçbir değeri umursamadığı ve sadece şiddetten anladığına dair çok basit argümanlar sunuyorlardı.” Diyor Sultan “Durumun vahametinden ötürü IŞİD üyeleri konuşmayı bitirene kadar herkes –liberaller, İhvan üyeleri…- tamamen dili tutulmuş halde kalıyordu. Bu tarz bir durumun içerisinde iseniz bazı insanlar için bu tip fikirler anlam ifade etmeye başlıyor.”
Sultan, mahkumlar arasında cihad gruplarına sempati duymakla suçlanan ve gardiyanlar tarafından özel bir şiddetli muameleye tutulmak için ayrılmış olan Eşref isminde birini hatırlıyor. “Ona bir sempati duymaksızın sadece insani bir hisle ben ve babam diğer mahkumlarla beraber onun için ekstra yemek ve kıyafet toplayıp kendisiyle paylaşıyorduk.” Diye anımsıyor Sultan. “Bir gün bize, ona en iyi şekilde davrandığımızı fakat artık hediyelerimizi istemediğini söyledi. Bize çok bağlanmak istemediğini çünkü “onun insanları” Mısır’a geldiğinde bizim gibi Müslümanları olacaklardan koruyamayacağını söyledi.”
Birçok mahkum umutsuzluğa yenik düşerken ve IŞİD’in adam devşirme elemanlarının eliyle bazı noktalarda radikalleşme sürerken, Sultan avuntuyu ve muhalif duruşu açlık grevinde bulduğunu söyledi. Aylar boyu gıdasız kalmaktan ötürü sağlığı bozulmaya başladığında gardiyanlar onunla alay etmeye başlamış, hatta hücresine jilet bıçağı koyup intihara kalkışması için yüreklendirmişler bile. Bir noktada hücreye ölmekte olan bir adamı getirmişler, Sultan’ın zeminin üstünde, yanı başında yavaşça ömrünü dolduran adamı izlemesi için.
“Büyük bir güven içindeydiler” diyor Sultan, “ herkes geleceği hakkında çaresiz ve umutsuz hissediyorken.”
Ülkeyi kolonyalizm sonrası dönemin neredeyse tamamında yöneten askeri rejimlerin kontrolü altında meşhur olacak kadar şiddet içeren Mısır hapishaneleri geçmişte radikal hareketlerin üreme zemini gibi hizmet verdi. Çağdaş cihad hareketinin fikir babalarından sayılan Seyyid Kutub, en yakıcı eserlerini mahkum olduktan ve kendisini 1966’da idam eden Cemal Abdulnasır Rejimi tarafından işkenceye maruz kaldıktan sonra kaleme aldı. El Kaide lideri Ayman El Zevahiri de Mısır hapishanelerinde kaldığı yıllarda ileri derecede işkenceye maruz kaldı; bu tecrübe onun ileriki yıllarda sıklıkla atıfta bulunacağı ve hayat görüşünü şekillendirmede etkili olacak bir tecrübe olacaktı.
Brookings Enstitüsü’nün kıdemli üyelerinden ve günümüzdeki İslamcı hareketleri konusunda uzman olan Shadi Hamid, Sisi rejimi tarafından terörle mücadele adı altında sürdürülen şiddetli baskının en nihayetinde IŞİD gibi radikal grupları güçlendirebileceğini söylüyor. “Mısır’da parmaklıkların ardında olan insanların sayısı gerçekten eşi benzeri görülmemiş bir miktarda, sadece birkaç bin insan değil. Suriye’deki Esad rejimi haricinde bildiğimiz kadarıyla Ortadoğu’daki ülkeler arasında en yüksek politik mahkum sayısı. Biliyoruz ki böyle şiddetli şartlarda mahkumiyet sıklıkla radikalleştirme etkisi doğurur, fakat aynı zamanda bir network kurma fırsatı anlamına da gelir. Hayatta farklı yollarda yürüyen insanların bir anda kendilerini parmaklıkların arkasında hep birlikte bulmasıyla…”
Sisi rejimi baskıcı önlemleriyle ülkeyi istikrara kavuşturduğunu iddia etse de Hamid bu hedeflerin büyük olasılıkla hayali olduğunun ortaya çıkacağını söylüyor. “Otoriter istikrar insanlara cazip geliyor ama bu gaddar taktikler zaten durumun aleyhinde olduğu muhalifler için hiçbir politik alan bırakmıyor.” Diyen Hamid ekliyor: “Zaten Sina’da yükselmekte olan karmaşık bir isyan görüyoruz ve Rus uçağının düşürülmesi gibi terör saldırılarının tırmandığını.” Hamid, rejimin insan hakları ihlalleriyle halk güvenliğinin kötüye gitmesi arasında ayrılamaz bir bağ olduğunu belirtiyor. “IŞİD, Mısır’ın demokrasi açısından zavallıca giden sürecine dikkat çekebildiği müddetçe diğer gruplar için mesajlarını yaymak daha da zorlaşıyor.”
Büyük ölçüde Sultan’ın ablası Hanaa tarafından koordine edilen savunma kampanyası sayesinde Sultan bu Mayıs’ta salıverildi ve ABD’ye döndü. Bir deri bir kemik kalmış olan Sultan’ın Washington’s Dulles Havalimanı’nda tekerlekli sandalyeye otururken hafifçe gülerek ve zaferle yumruğunu kaldırarak verdiği poz dünya çapında popüler oldu. Onun salıverilmesine rağmen her nasılsa aynı davadaki diğer medya aktivistleri ve gazeteciler cezaya çarptırılıp Sultan’ın babasının da içinde yer aldığı on binlerce politik mahkumla beraber parmaklıkların arkasında kaldı.
Sultan ülkeden ayrıldığından beri Mısır’daki ailesi onun tarafından diğer Mısırlı mahkumlar adına devam ettirilen savunma kampanyası nedeniyle tehditler alıyor. Babasına yetkililer tarafından daha kötü muameleler yapılacağına dair uyarıları da içeren tehditler… Buna rağmen Sultan, söylediği gibi ekstremizm ve iç savaşa giden felaketli yola ülkesinin girmemesi Amerika’nın oynayacağı hayati rol için bastırmaya devam ediyor. “Mısır’da bir gelişim var, ben bunun canlı örneğiyim. Bugün bize yapılan destek koşulsuz değil fakat en azından hükümeti insan hakları koşullarını geliştirmeye ve demokratik süreci yeninden canlandırmaya mecbur bırakabildik.” Diyor Sultan. “Sisi’nin vaadlerini göründüğü gibi aldık ve istikrara kavuşuyoruz fakat gerçekte olan ise tüm bu vaziyet saatli bir bombayı devreye sokuyor.
Kaynak: The Intercept
Dünya Bülteni için tercüme eden: Deniz Baran