Putin'in geçen ay Münih'te güvenlik politikası üzerine yaptığı ve ABD'nin tek yanlılığını eleştirdiği konuşmasından bu yana 'Soğuk Savaş' kelimelerini sıkça duyar olduk. Fakat ortadaki mesele gerçekten bu mu? Rusya Devlet Başkanı'nın konuşması yeni bir soğuk savaş ilanı değildi. Öyle olsaydı, şuna benzer kelimeler duyardık: "Bakın siz kafanıza göre davranıyorsunuz; yetti artık ve biz de bundan sonra kafamıza göre davranacağız." Putin'in mesajı şuydu: ABD tek yanlı bir tutum sergiliyor; bu hatalı, zira yeni krizler ve sorunlar yaratıyor; ABD'ye çok taraflı çerçeveye dönmesi çağrısı yapıyoruz. Rusya, çok taraflı bir temelde, ortak sorunlar konusunda işbirliğine hâlâ hazır." Putin, Rusya'nın birçok kez sorduğu, fakat yanıt alamadığı soruları ortaya koydu. Beni düş kırıklığına uğratan şu ki, Putin'in konuşmasından sonra bile hâlâ cevap almadık. Temel bir soru, ABD'nin gelecekte askeri gücü veya güç tehdidini BM Güvenlik Konseyi kararı yokluğunda kullanmaya hazır olup olmayacağı. Bu önemli. Kosova ve Irak'ta bunu gördük. ABD'nin bu olaylardan sonuç çıkarıp çıkarmadığını ve bu tür olayların Güvenlik Konseyi'nde her anlaşmazlığa düştüğümüzde tekrarlanıp tekrarlanmayacağını bilmek istiyoruz. Bir başka soru, ABD'nin savaş başlıkları konusunda ne yaptığını bilmediğimiz bir ortamda stratejik istikrara ne olacağı. Peki Avrupa'daki konvansiyonel güçlere ne olacak? 1997'de açık bir anlaşmaya varmıştık; yeni NATO üyelerinin topraklarına büyük miktarda konvansiyonel güç konuşlandırılmayacaktı. Şimdi Romanya ve Bulgaristan'da 5 bin asker var; üstelik ABD'ye ait. Elbette aynısı, ABD'nin Doğu Avrupa'ya füzesavar sistemi kurma planları için de geçerli. Bana göre bu sistemin etkinliğine dair soru işaretleri var. Bir an için İran veya Kuzey Kore'den kaynaklı gerçek bir füze tehdidi olduğunu varsayalım. Füzesavar sistemini kurmak için daha uygun en az iki yer daha var bence. Biri İran'ın komşusu NATO üyesi Türkiye. Diğeriyse Rusya. Rusya'nın Kuzey Kore'yle Avrupa, Kuzey Kore'yle ABD, İran'la Avrupa ve İran'la ABD arasında bulunduğu göz önüne alındığında, ABD'nin Rusya'dan niye hiç işbirliğini değerlendirmesini istemediğini merak ediyorum. Bugün bununla ilgili ABD ve AB içinde bir tartışma var. Birçok ülke ABD'nin iki taraflı temelde çözüm üretme çabasından rahatsız, zira böyle çabalar yıllardır yürütmeye çalıştığımız yapıcı NATO-Rusya diyaloğunu anlamsız kılıyor. Bu sorulara yanıt alamazsak ilişkilerin kötüleşmesi ihtimalini yabana atmamak gerek. Henüz durum bu noktada değil. ABD tercih yapmalı: Saydam ve anlaşılabilir mi olacak, yoksa Rusya'yı görmezden gelmeyi sürdürecek mi? Tek yanlılığı sürdürürse, soruları yanıtlamazsa, bir krize yelken açılması işten bile değil. Böyle bir kriz, iletişimi kesip tek yanlı hareket edersek yaşanabilir. Sözgelimi ABD BM kararı olmaksızın Kosova'nın bağımsızlığını tanırsa, Rusya da Güney Osetya gibi bazı 'dondurulmuş' toprakların bağımsızlığını tanıyabilir. Gelecek yıl zorlu bir sınava sahne olacak, zira Rusya ve Amerikan başkanları seçimlere göre hareket etmek zorunda kalacak. Rus siyasetçilerin manevra alanı daralacak. Çoğu Rus olup bitenlerden dolayı düş kırıklığı içinde ve en çok duyulan söz, Rusya'nın fazla yumuşak davrandığı. Sert olmayan siyasetçiler destek kaybetme riskine girecek. Ben dostluk ve işbirliğinin gereğine inanıyorum. Fakat bana benzeyen siyasetçiler Rusları ikna edecekse, sorularımıza cevap almalı, ABD'den daha iyi savlar duymalıyız. (Duma uluslararası ilişkiler komitesi başkanı, 23 Mart 2007)