ABD, İran sorununda taktik nükleer silah kullanma ihtimali karşısında dünya kamuoyunu psikolojik olarak buna hazırlamaya başladı. ABD propaganda makinesi, nükleer bir saldırının 'sınırlı etki ve sonuçlarla' gerçekleştirilmesinin elzem olduğu etkisi meydana getirmek için yoğun bir biçimde çaba gösteriyor.

Bununla birlikte, 1945 Hiroşima ve Nagasaki nükleer saldırıları da gösterdi ki, herhangi bir nükleer bombalamanın etkilerinin sınırlı olması söz konusu olamaz. Nükleer saldırıdan hemen sonra, bunun kitleler üzerinde sebep olacağı yıkımı engellemek tümüyle imkânsız olacaktır. Ulusların kitle olarak yok edilmesi durumunda, çatışan taraflar hiçbir sınırlama olmaksızın ellerindeki tüm yöntemleri kullanacaktır. Böylece, sadece nükleer silah sahibi olan belirli ülkeler değil, resmi olarak nükleer durumları belli olmayanlar da oyuna dahil olacaktır. Hiç şüphe yok ki, kimyasal ve biyolojik savaş için minimal endüstriyel ve ekonomik kaynaklar yeterli olacaktır ve üretilebilecektir. Şimdilerde, insanlığın ve barışın büyük bir tehdit altında olduğunu iddia edenler olabilir. Durumu askerî-teknik açıdan ele alalım. Pratik olarak, ABD'nin ilan ettiği operasyon önceliği -İran topraklarındaki bin 500 noktanın yok edilmesi- bölgede halihazırda var olan güçlerle gerçekleştirilemez. Bu öncelik, taktik nükleer donanımla gerçekleştirilebilir. Meselenin askerî-politik açıdan incelenmesi daha da önemli gerçekleri gün yüzüne çıkarmaktadır. İran'a karşı bir saldırı kara harekâtı seçeneğini içermemekte. Belirlenmiş askerî ve endüstriyel tesisler üzerine saldırılar, İran'ın savunma potansiyeline ve ekonomisine ağır bir zarar verebilir. Kayıpların büyük olacağı aşikar. Ancak askerî bakış açısından tümüyle yok edici değildir. Aynı zamanda, İran gibi büyük bir ülkenin kontrolünü kara harekâtı şıkkı olmaksızın gerçekleştirmek imkânsızdır. Planlanan saldırı, sadece İran'daki güçlerin değil diğer Müslüman ülkelerdeki güçlerin de birleştirilmesini gerekli kılmaktadır. ABD-İsrail saldırganlığından muzdarip olan İran'a destek artacaktır. Hiç şüphesiz, Washington, İran saldırısının ABD'nin dünyadaki konumunu güçlendirmeyeceğini; aksine zayıflatacağını bilmektedir. Sonuç olarak, ABD'nin İran'a saldırı amacı farklı bir bakış açısıyla değerlendirilmelidir. Nükleer saldırganlık, ABD'nin küresel politikalarda nükleer şantaj yöntemine başvurmasını rutinleştirecek ve dünya düzenini kökten değiştirecektir.

ABD ve müttefiklerinin niyetlerinin daha da radikalleşmesi görülebilir bir durum. 2007 başında sızan haberler, İsrail'in İran'a karşı nükleer bir saldırı hazırlığı içinde olduğunu ortaya koydu. Ancak, zaten hasmane bir çevreye sahip olan İsrail için bu hayli tehlikeli bir hareket olurdu. İran'a karşı saldırının gerekçeleri hiç ciddi görünmüyor. Hem teknik hem de politik açıdan bir hükme varıldığında İran'ın yakın zamanda nükleer silah geliştirme ihtimali yok. ABD'nin Irak'a müdahalesi öncesinde bu ülkenin kitle imha silahlarına sahip olduğu iddiaları hâlâ akıllarda; ancak yüz binlerce sivil kayıp ve Irak'ın yok edilmesine rağmen şu ana kadar iddiaları kanıtlayacak somut gerçeklere ne hikmetse ulaşılamadı. İran'ın nükleer bir saldırgan olabileceği iddiaları da fazlasıyla saçma. Az bir teorik askerî ilişkiler bilgisi olanlar bile bunu anlayabilir. Öyleyse, ABD'nin yeni bir askerî çatışma ortaya çıkarmaktaki gerçek niyeti ne? Küresel etkileri olabilecek eylemlerin küresel bir soruna temas ettiği bilinmelidir. Sorunun bizzat kendisi bir sır değil -ABD Doları'na bağlı küresel finans sisteminin yıkılması söz konusu. Günümüzde, ABD'deki her şey -endüstri, binalar, yüksek teknoloji- tüm dünyadakine oranla on kat fazla ipotek edilmiş durumda. Böylesi bir borç oranı asla geri ödenemez, sadece hafifletilebilir. Bireylerin, örgütlerin ve devletin hesabındaki dolar miktarı bir gerçek; ancak bu oranlar ürünlerle güvence altına alınmış durumda değil ve gerçekte her an her şey olabilir. Çözümse belli. ABD'nin dünyanın geri kalanına sunabileceği bir şey yok. Doların düşüşünü durdurmak için Yugoslavya, Afganistan ve Irak'taki gibi askerî operasyonlar yapılmalı. Ancak bu tür operasyonlar bile kısa vadeli etkilere sahip. Daha büyük bir şey gerek ve acilen uygulanmalı. İşte İran da bunun doğru adresi!

 (Strategic Culture Foundation, http://en.fondsk.ru/)

Kaynak: Zaman