AB uzmanlar topluluğu Güney Kafkasya halklarının kaderleri ile yakından ilginlendiklerini saklamıyor. Bu ülkelerin AB’ye doğalgaz ve diğer enerji kaynaklarını ihraç etmeleri ilginin asıl nedenini teşkil ediyor.
Şubat ayının sonlarında Avrupa Birliği ve İngiltere, “International Alert” barış yanlısı teşkilatının desteği ile Brüksel’de bir konferans düzenlendi. Konferansta Güney Kafkasya sorunlarının çözüm yolları arandı.
AB’nin Azeri doğalgazına ve Asya enerji kaynaklarına ulaşabilmesi için atılması gerekli olan adımlar değerlendirildi. Uzmanlar konuya iki temel yaklaşım ortaya koydu. Bir kısım bölge ülkelerinin siyasi sorunlarından uzak kalmayı önerdi diğerleri ise enerji alanında iş birliğinin yapılabilmesi için insan hakları ihlallerinin bölge iktidarlarına baskı aracı olarak kullanılmasını tavsiye etti.
Konferansa katılan Avrupalı ve Kafkasyalı aydınlar Güney Kafkasya barış sürecinin başarısızlıkla sonuçlandığını belirterek bunun nedenlerini de tartışmaya açtı. Konferans AB’nin Kafkasya bölgesinde aktif rol alabilme çabası olarak analiz ediliyor. Her ne kadar Avrupalıların barış girişimlerinin hiçbirisi sonuç doğurmasa da bu konudaki kararlılık devam ediyor. Alman dış politika uzmanı Stefan Meister “Güney Kafkasya ve Hazar bölgesi bir bütün olarak Avrupa politikasında giderek daha fazla önem kazanıyor. Özellikle de enerji, güvenlik ve ekonomik çıkarlar konusunda bu ülkelerle iş birliği konusu önemini artırıyor,” şeklinde konuştu.
Avrupa politikasının amacı kaynaklara ulaşma
“AB’nin enerji ihtiyacını karşılaması, Hazar deniz kaynaklarına ulaşma ve Kafkasya bölgesinin güvenliğine bağlı. Güney Kafkasya huzuru AB’nin Karadeniz kıyısına kadar olan bölgenin huzur içerisinde olmasını da önemli ölçüde etkiliyor. Bunun yanı sıra Avrupa-Rusya, Avrupa-Amerika ve Avrupa-Türkiye ilişkilerindeki huzurun olması da buna bağlı,” diyen Alman uzman, AB’nin Kafkasya stratejisi raporunda yazıyor. Onun sözlerine göre AB Kafkasya’da yaşanan gelişmeleri müdahil olmayarak büyük bir hata yaptı. Ancak son birkaç yıl içerisinde AB’nin bölge işleri içerisindeki rolü olumlu şekilde artmakta.
Güney Kafkasya enerji kaynakları Avrupanın ilgisini çekiyor. Dolayısıyla da Avrupa politikasının temelini enerji kaynaklarına ulaşma stratejisi teşkil edecek. Kafkasya sorunlarının tamamına yaklaşım bu şekilde gerçekleşecek.
“AB Güney enerji koridorunun gelişmesi için büyük çaba sarfetmekte. Enerji koridoru iki güzergahı içermekte. Doğu ülkelerinden ve Azerbaycan, Türkmenistan, Kazakistan gibi Hazar bölgesi – Özbekistan da bu ülkeler içerisinde yer alıyor – ülkelerinden enerji taşınması,” diye sözlerine devam eden Meister, Azerbaycan’ın Güney enerji koridoru projesinde AB’nin kilit konuma sahip müttefiki olarak öne çıktığının altını çiziyor:
Stefan Meister devamında “Azerbaycan’ın sadece kendisi yıllık 30 milyar metreküp gaz ihraç edebilir. Bunun yanı sıra 2020 yılına gelindiğinde 150-200 milyar metreküp gaz satabilecek kaynağa sahip Orta Asya ülkeleri ile bağlantının kurulabileceği tek ülke konumunda. Hazar gazı olmaksızın Avrupa enerji ihtiyacını karşılayamaz. Bunun için de AB Hazar enerji kaynaklarının Avrupa'ya taşınabilmesi için inşa edilmesi ön görülen alt yapı çalışmalarına büyük siyasi destek vermek ve Hazar ülkelerini projelere katılımını temin etmek zorunda. Rusya tarafından yapılacak muhtemel baskıları önlemek için AB ülkeleri ortak politika üretmeli,” şeklinde konuştu.
Enerji kaynaklarına ulaşmak için “insan hakları” konusu kullanılabilir
Meister’in sözlerine göre Azerbaycan ve Gürcistan’ın AB’nin bölgedeki müttefiki olması gerekiyor. Azerbaycan enerji kaynaklarına sahip ülke olmanın yanı sıra ekonomik gelişme kaydetmiş ülke konumunda. Gürcistan ise transit ülke gibi önemini korumakta.“Avrupa’nın Kafkasya politikasındaki önceliği Azerbaycan olmalı. Azerbaycan Güney Kafkasya’nın en büyük ekonomisine sahip ve Türkiye, Gürcistan ve Güney Avrupa’ya enerji satan en büyük ülke. Bunun yanı sıra Avrupa’yı Türkmenistan ile birleştirmekte ve bölgesel güvenliğin temin edilmesi açısından en önemli devlet. Azerbaycan Güney Kafkasya ülkeleri içerisinde en büyük askeri bütçeye sahip olan ülke konumunda. Azerbaycan insan hakları ve demokrasi konusunda sorunlar yaşasa da AB’nin bu gibi siyasi sorunları bir tarafa bırakarak ekonomi alanında iş birliği geliştirmeli,”
Ancak “Avrupa Politikası Analiz Merkezi”nin Güney Kafkasya uzmanı Dennis Sammut AB’nin sadece ekonomik iş birliği sınırlı kalmamasını, Kafkasya ülkelerinin demokratikleşme ve modernizasyon çalışmalarında gerçek katkı yapmasını öneriyor. Onun sözlerine göre bölgede yaşanacak iç politika sorunları AB ile iş birliğinin son bulması ile sonuçlanabilir.
“İlham Aliyev petrol gelirlerinin önemli bir kısmını “gösterişli” modernizasyon çalışmalarına harcadı. Bakü’de çok sayıda güzel ve modern binalar inşa edildi, Enformasyon Teknolojisi Üniversitesi açıldı ve ilk Azeri uydusu fırlatıldı. Ancak bunun perde arkasında çok sayıda sorunlar saklanıyor. Genç nesil insan hakları ihlallerine ve siyasi diktatörlüğe karşı çıkıyor. Zaman zaman tepkiler 2012 yılında Guba, 2013 yılında İsmailli’deki gibi halk isyanlarına da dönüşüyor. Bir milyon Azerbaycan vatandaşının göçmenlik durumu hala devam ediyor. Bakü iktidarı Karabağ sorununu çözmek ve işgal altındaki toprakları kurtarmak güçte değil,” diye konuşan Dennis'in ancak onun dini akımların takip edilmesi gibi konulara deyinmemesi de dikkat çekiyor.
Doğalgaz uğrunda barış misyonu
Uzmanların görüşüne göre Avrupa ile Azerbaycan arasındaki ekonomik iş birliği önündeki en önemli engel Karabağ sorununun çözülmemesi: “Şu anda Dağlık Karabağ ve onun yakınlığındaki altı ilçe Ermenistan tarafından işgal edilmiş –Azerbaycan topraklarının yüzde 20’si- durumda. Bu sorun Brüksel ile Bakü’nün daha yakın iş birliğini, Hazar enerji projelerini ve Avrupa yatırımlarını engellemekte. İşgal uluslararası hukuk normlarını ve herkes tarafından kabul edilen bağımsızlık prensiplerini hiçe saymakta. AB Gürcistan sorununda bu ülkenin toprak bütünlüğünü desteklediği gibi Azerbaycan’ın da toprak bütünlüğünü desteklemeli. Ermenistan’ın Karabağ işgali sadece bölge güvenliğini tehdit etmemekte aynı zamanda ticaret önünde de en önemli engel olarak önümüze çıkmakta. İşgal bölge piyasasını yapay olarak bölmekte ve Ermenistan’ın kendisini izole etmekte,” diye Meister iddiada bulunuyor. Uzman, AB’nin Karabağ sorununun çözümü için daha fazla çaba göstermesini tavsiye ediyor.
Şu anda AB üye ülkelerin çelişkili yaklaşımları nedeniyle gerekli müdahalede bulunamıyor. Bunun yanı sıra Avrupa ülkeleri bölge işlerine sınırlı şekilde yaklaşmakta ve genel olarak Rusya’nın Güney Kafkasya politikasını tartışma konusu yapmakta. AB Amerika ile de yeterli iş birliği yapmamakta ve Güney Kafkasya politikasında ortak batı stratejisi oluşturamamakta. Meister sözlerine şu şekilde devam etti: “Sonuç itibariyle Güney Kafkasya barış süreci hiçbir sonuç doğurmadı. Son 20 yıl içerisinde Rusya bölgeyi kontrol altında tutmakta. Avrupa’nın Güney Kafkasya politikasının tekrar gözden geçirilmeli. Çünki Avrupa’nın sınırlı etkisi enerji kaynaklarına sınırlı yaklaşım anlamına gelmekte,”
AB, Rusya ve ABD’nin yerini alma peşinde
Meister’in görüşüne göre şu anda AB’nin Kafkasya arenasına girmek için en uygun ortam oluşmuş durumda. Çünki diğer ülkelerin etkisi azalıyor. 2010 yılının ortalarından başlayarak Washington yönetiminin Kafkasya politikasında gerileme yaşanıyor. Afganistan ve İran sorunları yüzünden Kafkasya öncelikler arasından çıktı.
Alman uzmanının görüşüne göre Rusya’nın Abhazya ve Güney Osetya operasyonu Kremlin sarayının etkisini azaltması ile sonuçlandı. Belorus ve Çin gibi müttefik ülkeler dahi Abhazya ve Güney Osetya’nın bağımsızlığını tanımadı. Bununla beraber savaş Güney Kafkasya devletlerini Rusya’dan daha da uzaklaştırdı ve farklı müttefikler arama zorunda bıraktı. Şu anda Rusya Osetya ve Abhazya’daki ekonomik ve siyasi huzurun tek sorumlusu durumunda. Rusya’nın kendi sınırları içerisinde yani Kuzey Kafkasya’da düzen kurmağa zorlandığı bir dönemde bölge barışına katkı sağlayabileceği düşünülemez.
Güney Osetya’nın bağımsızlık şansı hala devam etmekte. Güney Osetya ise Rusya’nın eyaletine dönüştü. Abhazya ve Güney Osetya’nın konumu Azerbaycan ve AB’yi rahatsız ediyor. Sorunun Karabağ konusunu da olumsuz yönde etkileyebileceği ve Gürcistan sınırlarından geçen boru kemerlerinin geleceğini tehtit edebileceği düşünülmekte. Uzmanların ortak görüşüne göre bu konuda AB, Türkiye ve Azerbaycan benzer çıkarları paylaşmakta.
“Demokrat Gürcistan” – Hazar’a açılan pencere
Avrupa açısından enerji kaynaklarının transit ülkesi olması bakımından Gürcistan da büyük öneme sahip. Bunun yanı sıra liberal ekonomi düşüncesi de başarılı bir şekilde uygulanmakta. Yolsuzluk ve etkisiz yönetim göz önünde tutulduğu zaman Gürcistan Ermenistan ve Azerbaycan’ın önünde yer almakta.
İran ve Ermenistan arasında “fakir ve huzursuz” Ermenistan
Komşuları ile kıyaslandığı zaman Ermenistan Avrupa ülkelerine fazla bir şey teklif edemez. Ne doğal kaynaklar ne de gelişmiş ekonomiye sahip değil. Ermenistan devlet bütçesinin yarıdan fazlası yurt dışında çalışan vatandaşlarının para desteği sonusunda oluşmakta. Kısa bir süre önce başkan adayına karşı düzenlenen suikast girişimi siyasi huzursuzluktan haber veriyor. Karabağ’ın işgal edilmesi ise Avrupa ekonomi projelerinin uygulanmasını engelliyor.
Bununla beraber uzmanlar Ermenistan’la İran arasındaki stratejik, ekonomik, bilimsel, politik ve bankacılık alanlarındaki işbirliğini görmezden geliyor. ABD ve AB’nin Ermenistan’ı İran’dan uzaklaştırma çabaları konusunda da gereksiz hamlelere vurgu yapılıyor. Summut’un sözlerine göre, Ermenistan ekonomik krizden sonra önemli kayıplar yaşadı ve bu ülke askeri, ekonomik olarak Rusya’dan bağımlı durumda bulunuyor. Buna rağmen 2012 yılı içerisinde AB Ermenistan ilişkilerinin büyük bir hızla geliştiği öne sürüldü.
Ermenistan’ın serbest ticaret anlaşmasını imzalamasına vurgu yapılıyor. Ancak bu anlaşmanın yaptırımlardan bunalan İran için de önemli katkı sağlayacağı görmezden geliniyor.