Çoğumuz, Türkiye’nin Somali’ye karşı üstlendiği bu vicdani politikanın arkasında yatan sebepleri bilmiyor ve soruyor: Bu siyasetin sebebi, her iki ülkenin de İslami temellere dayanıyor olması olabilir mi? Veya bu tamamen Türkiye’nin gelişen ekonomisi dolayısıyla kendisine Afrika’da bir kapı arama çabaları mı? Çünkü Somali bir sahil ülkesi ve çevresinde yoğun nüfusa sahip stratejik önemde ülkeler bulunuyor. Veya sebep Türkiye, stratejik muhalifleri’nin (Amerika) çizdiği çerçevede mi çalışmalarını yürütüyor? Yoksa Türkiye bir zamanlar Afrika’daki kanadı olan Somali’yi yeniden bu pozisyona sokmak mı istiyor? Bu ve buna benzer birçok soru bugünlerde Somali’deki entelektüellerin ve siyasilerin zihnini meşgul ediyor.
1960’larda modern Somali devletinin doğuşundan bu yana Türkiye Afrika’nın tümü için olmasa bile en azından Somali için hatırı sayılır bir girişimde bulunmamıştı. Bunun nedenlerinden bazıları, büyük bir imparatorluk olan Türkiye’nin I. Dünya Savaşı’ndan sonra Afrika’daki rolünü kaybetmesi, kıtayla arasındaki tarihi bağların kopması ve “Modern Türkiye Devleti” inşası için İslami temellere dayanan Osmanlılıktan çıkıp ulusal ve liberal bir cumhuriyet felsefesini baz alarak bölgeden elini eteğini çekmesi olmuştur. Somali ise bölgedeki diğer ülkelere nazaran Türkiye devleti ile daha keskin bir şekilde kültürel ve tarihi kopmalara şahid olmuştur. Öyleyse ne oldu da Türkiye’de Somali’ye karşı değişim süreci başladı ve böylesine yumuşak bir politika izlenmeye karar verildi?
Hiç şüphe yok ki, Türkiye geliştirdiği iç faktörleriyle stratejik noktalarda büyük atılımlar gerçekleştirdi. Bunun yanı sıra İslamcıların iktidara gelmesi ve modern Türkiye’nin oluşumunda elde ettikleri başarılar, dünyadaki iki önemli kıta olan Asya ve Avrupa’yı bağlayan bir köprü konumunda olan ülkeyi, siyasi, kültürel ve ekonomik alanda örnek model haline getirdi. Ayrıca, Avrupa’nın Türkiye’nin birliğe dâhil olması konusundaki inatçı yaklaşımı, ülke politikasının dini ve kültürel bağları olan ve bir zamanlar Osmanlı’nın bir parçası olan İslam dünyasına kaymasına yol açmıştır.
Türkiye’nin siyasi çıkarları ile Somali halkını desteklemede uyguladığı politik yaklaşım arasında herhangi bir çelişki yok. Her ülke siyasi aktivitelerini belirlerken farklı alanlarda farklı noktalara ulaşmayı hedefleyebilir. Türkiye’nin siyaseti konusunda Somalililer keskin ve sert tepkiler vermiyor. Aksine Somali halkı, kendisine geçirdiği zor dönemlerin üstesinden gelmek için yardımcı olan bu ülkeye kardeş İslam ülkesi olarak yaklaşıyor. Fakat birçok analist, Somali’deki ortam nedeniyle ortaya çıkabilecek bazı yanlış anlaşılmaların bu iki kardeş halk arasında problem oluşturabileceği ihtimalini göz ardı etmiyor. Bu nedenle Türkiye’deki karar mercilerin Somali ile ilgili bazı gerçekleri bilmesi gerekiyor:
Somali krizi, halkının hataları nedeniyle devletini koruyamaması ve başarısız olması neticesinde ortaya çıkmıştır. Bununla birlikte krizin şiddetini artıran dış etkenler de her zaman mevcut olmuştur. Ulusal ve uluslar arası bu sebepler Somali topraklarını paylaşan farklı din, dil ve etnik unsura sahip olan halk arasında sorunlar yumağını oluşturmuştur. Bu yerel ve uluslar arası güçlerin Somali topraklarında emirlerini yerine getiren ve hedeflerine ulaşmasında katkıda bulunan temsilcileri bulunmaktadır. Somali’de bulunan bu güçler Türkiye’nin siyasi çalışmalarını engelleyebilir ve daha da kötüsü dış güçlerin hedeflerine ulaşması için Somali halkına korkutucu bir Türkiye fotoğrafı sunabilir.
Somali Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün raporuna göre yolsuzluk sıralamasında ilk sırayı alan ülke. Rüşvet, devletin tüm resmi kurumlarına yayılmış durumda. Hatta bazı yüksek kademeli memurlar istedikleri projeleri ele geçirmek veya iletişim yollarını kolaylaştırmak için vergi düzeneği kurmuşlar. Bu nedenle uluslararası kuruluşla, Somali’yi yolsuzluğunu yuvası olarak görüyorlar. Kendisi de bir dönem yolsuzluklarla mücadele eden ve bundan başarıyla çıkan Türk hükümeti, Somali’ye elçilerini gönderirken temsilcilerinin bu ölümcül hastalıkla karşı karşıya geleceklerini bilmesi ve hazırlıklı olması gerekir. Bundan dolayı görevlilerin çok titiz ve bu tip yolsuzlukları engelleyici hassas bir politika uygulaması şarttır. Bunun yanı sıra, ülkede Türk şirketlerinin imajını lekelemek isteyenlerin sarf ettiği bazı spekülatif sözler dolanmaktadır. Yani, halkın parasında gözü olan bazı suç çeteleri, Türkiye’nin bölgedeki ekonomik çabalarını baltalamaya çalışacaklardır.
Somali jeosiyasi manada pek çok idareye bölünmüş bir ülkedir. Bunlardan bir kısmı siyasi yetkililerin, bir kısmı bazı sivil liderlerin bir kısmı da sivil toplum kuruluşlarının idaresindedir. Bu bölünmenin elbette birçok sebebi var. Örneğin, ülkedeki iç savaş, kabileleri daha güvenli yerler aramak amacıyla bulundukları yerlerden koparmıştır. Bunun yanı sıra Somali’nin gücünü zayıflatmak için bölgede özerk yönetimler ortaya çıkmıştır. Somaliland, Buntland, Galmaduc, Ehli Sünnet ve’l Cemaat, Heranland, Merihland, Kübaland ve bay ve Bikolland ismini taşıyan bu yönetimler her ne kadar Somali hükümetini temsil ediyorlar gibi görünse de aslında her biri bir aşiretin temsilcisi durumundadır. Türk temsilcileri Somali’de eğer kalkınmayı sağlamak istiyorlarsa öncelikle ülkeye sadece Mogadişu veya Hargeisa’dan değil, bölgenin tüm toprakları için projeler geliştirmelidirler. Bu Türkiye’nin belirli stratejik noktalara odaklandığını değil, aksine bölgedeki tüm bloklara eşit mesafede yaklaştığını ispat edecektir. Belki de Türkiye’ye uluslararası kuruluşlar tarzında ofis açma fırsatını sağlamak ve ona güvenmek, Somali’deki bu özerk yönetimler için de olumlu bir fotoğraf sergileyebilir.
Somali dini ve kültürel anlamda çok boyutlu bir ülkedir. Türklerin kendi kültürel faaliyetleri bölgede tamamlayıcı bir rol oynamalıdır. Ulusalcı veya batı eksenli çalışan gruplar Türkiye’nin bu adımlarını yavaşlatmaya çalışabilirler. Bu yüzden Türk üniversitelerinde Arapça eğitimi gören yeni nesillere Arap kültürünü İslam dinini daha iyi öğrenme ve Türkiye ile Somali’nin ortak dini değerleri temelinde eğitim verilmelidir. Bu şekilde ülke topraklarında bir mozaik oluşturan dini, etnik ve kültürel kimliklerin olumsuz yönde etkilenmeleri mümkün olmayacaktır.
Türkiye İslami bir partinin yönettiği bir devlettir. Arap ve İslam kültüründen etkilenen Somali halkının zihninde oluşan genel fotoğraf ise, çoğunlukla Türk halkının belirli çerçevelerde- içki içmemek, kadınların örtülü olması, zinanın yasaklanması- dini hassasiyetleri olduğu şeklindedir. Ancak hiç şüphesiz Türk halkının dini hassasiyeti hem entelektüel alanda hem de siyasi alanda gelişmiştir. Dolayısıyla Somali’de bulunan Türk yetkililer, ülkelerindeki İslami çalışmaları doğru bir şekilde sunarak, Somali halkının kafasında bulunan bu şekilci İslam fikrini uzaklaştırmalıdırlar.
Somali’deki Türk kurumlar, insani rollerinin dışında ülkeye belli bir emek de vermektedirler. Ancak bölgede yetkin olan ve aşiret temelli idareler çoğu zaman adaletli davranmamaktadırlar. Bu nedenle Türk kurumlarında görevlendirilecek Somalililer göz önünde bulundurulurken adil seçimlerin olması gerekmektedir. Ancak bu şekilde belirli aşiretler özellikle de silahlı olanlar bu kurumların arasına karışmayabilir.
Bugün Somali’de ülkenin parlak yüzünü temsil eden bazı kuruluşlar da yok değildir. Krizin rahminden doğan bu kuruluşlar ülkedeki güven ve istikrar sorunlarına rağmen en iyi hizmeti sunmaya çalışmış ve sürekliliği konusundaki yeteneğini ispatlamıştır. Özellikle eğitim ve sağlık alanında faaliyet gösteren bu kurumların desteklenmesi Somali’nin yoksullukla boğuştuğu kısır döngüden kurtulması ve Türkiye’nin stratejik ilişkilerini geliştirmesi ve bu ilişkilerin uzun vadeli olması açısından büyük önem arz etmektedir.
Somali maalesef alt yapısı çökmüş bir ülkedir. Somali’nin yeniden imarı hiç şüphesiz çok uzun bir zamanı gerektirmektedir. Bunun için büyük yatırımlara ihtiyacı vardır. Ayrıca uygun olan siyasi ve sosyal ortamların da oluşturulması şarttır. Türkiye’nin Somali’yi yeniden yapılandırma projelerine katılması, eğitim ve sağlık alanı başta olmak üzere tüm katmanlarda etkin olması, okul ve üniversitelerin inşası için projeler sunması Somali’de ulaşılması istenen tüm hedeflerin başında gelmelidir. Ayrıca meclis, mahkeme ve bakanlık ofisleri gibi siyasetin kilit noktalarının inşasına destek olmak, Türkiye’nin stratejik rolünü Somali’de etkinleştirecektir.
Türk büyükelçiliği Somali’de Türk halkını temsilen bulunuyor. Elçiliğin ülkedeki farklı siyasi gruplar konusundaki açılımı sadece Türkiye için önem taşımıyor bu aynı zamanda Somalililer arasındaki anlayışı geliştirmek için de çok önemli.
Tüm bu öneriler, aydın ve entelektüellerin yaptıkları uzun tartışmalar neticesinde ortaya çıkmıştır. Türkiye’nin Somali’deki rolünün tarihi arka planını değerlendiren ve çalışmalarını olumlu bulan Somalili seçkinler, Türklerin Somali’deki etkinliklerini güçlendirmek istemektedirler. Ancak, bu ülkenin jeo siyasetini anlamak ve etkin dinamizmini fark etme konusunda bazı endişeler taşımaktadırlar. Bölgesel ve uluslararası güçlerin aynı anda iş birliği içinde olmaları Somali için temel bir ihtiyaçtır. Bununla birlikte, Somali’deki bazı gerçekler ve bu gerçeklerin sergilediği olumsuzluklar, Türkiye’nin siyasi yönelimlerine zarar verebilir. Bu nedenle Türkiye’nin bu olumsuzluklara engel olması için toplumsal reaksiyonları doğru ölçmesi gerekmektedir.
Türkiye’nin İslam dünyasındaki siyasi yürüyüşü ve bu dünyada yaşanan değişimleri göz önünde bulundurarak hareket etmesi birçok ülke tarafından memnuniyetle karşılanmaktadır. Fakat bundan faydalanmak için çaba sarf etmek gerekmektedir. İslam dünyasında yaşanan sosyal değişimler ve dönüşümler, Türkiye’nin yükselen siyaseti ve ekonomisi ile uygun bir şekilde bir araya getirildiğinde çok önemli bir fırsatlar doğuracaktır ve İslam dünyasında Türkiye büyük ilerleme kaydedecektir.
Türk halkına sevgi ve saygılarımızla...
Dünya Bülteni için Tuba Yıldız tarafından Somal al Yowm'dan tercüme edilmiştir.