Sadece bir an için bu yeni açıklamaya şaşırmış gibi yapalım: Naftali Bennett, iki devletli çözümün çıkmaz yol olduğunu ilan eden son İsrailli yetkili oldu. Yahudi yerleşimcilere verilen bir konferansta konuşan Bennett, İsrail'in yanında bağımsız bir Filistin devleti kurulmasını müzakere etme fikrinin "nafile" ve "ümitsiz" olduğunu, İsrail'in bu ihtilafa yönelik tek yaklaşımının Filistinli Batı Şeria'da (pardon, "3000 senedir" İsrail olan topraklarda) "inşa et, inşa et, inşa et" olması gerektiğini söyledi.

Bennett'in herkesin eşit haklara sahip olduğu tek devleti ani bir kararla onaylıyor olmadığı, son satırda açık bir şekilde görülüyor olmalıdır.

Ama elbette ultramilliyetçi Yahudi Evi partisinin lideri ve ticaret bakanı olan koalisyon ortağı Bennett'in böyle bir yorumda bulunması büyük bir sürpriz olmamalıdır. O böyle yapan ilk kişi de değildir. Son birkaç senede üst düzey yetkililerden benzer bol miktarda duyuru yapıldı.

Daha geçen hafta savunma bakan yardımcısı Danny Danon, koalisyon hükümetinin iki devletli çözüme tamamen karşı olduğunu söyledi. Bir diğer  Knesset üyesi, Tzipi Hotovely de iki devletli çözümü "illüzyon" olarak adlandırdı.

Bunların hiçbiri, işgal boyunca diğer İsrailli bakanların söylediklerinden o kadar farklı değildir. Sözgelimi, eski başbakan Ariel Şaron, 1998'de yerleşim hareketine verdiği tavsiyede, resmi yaklaşımı özetlemişti: "Oradaki herkes harekete geçmeli, koşmalı, daha fazla tepe ele geçirmeli, daha geniş bir araziye yayılmalıdır. Ele geçirdiğiniz her şey elimizde olacaktır."

Filistinli yorumcuların da not ettiği üzere, Bennett ve şimdiki İsrail başbakanı Binyamin Netanyahu arasındaki tek fark, öncekinin bunu daha yüksek sesle söylemesidir. Arap-İsrail savaşı sonrasında Filistinlilere ait Batı Şeria ve Gazze'nin İsrail tarafından ele geçirildiği 1967 senesinden bu yana bu ülke, kendisini yerleşim yerlerinin genişlemesine adadı. Böyle bir politikanın bağımsız Filistin devleti ihtimalini ortadan kaldıracağını biliyordu ama yine de yaptı. Aslında İsrail'in yerleşimleri en çok 1993'te başlayan Oslo barış sürecinde büyüdü. Şimdi yerleşimler yeni bir büyüme atağı yaptı ve yedi senenin en yüksek seviyesindedir. Üst düzey bir Haaretz köşe yazarı bunu İsrail için olağanüstü bir intihar olarak tanımladı.

ABD Dışişleri Bakanı John Kerry'nin İsraillilerle Filistinliler arasındaki zombi barış sürecini canlandırma teşebbüsleri göz önüne alındığında, belki de Bennett'in ifadelerinin zamanlaması yanlış oldu. Ama şu "toprak bizimdir" ifadesi, geçen hafta İsrail'de yorumculardan işittiğim, Kerry'nin niyetinin iyi olduğu ve "hoş adam" olduğu iddialarına rağmen (her ne kadar Filistinliler dürüst bir arabulucu olarak ona güvenmek yerine onunla flört etmek isteseler de), gerçekte ABD misyonunun niçin onunla başlamaya bu kadar mecbur olduğunu açıklamaya hizmet eder.

İsrail yerleşimlerinin genişlemesi, görüşmelerin yeniden rayına girmesinde büyük bir engeldir. ABD giderek büyüyen bu problemi çözmeye çalışmayı sürekli reddetti. Geçen hafta basın toplantısında Amerikalı hanım sözcü Jen Psaki, ABD'nin bu politikaya devam ettiği için İsrail'i hiç cezalandırmazken niçin yerleşimlerin yardımcı olmadığını düşündüğünü açıklamaya çalıştı.

İsrail'in en büyük projesi, en büyük milli görevi ve en maliyetli yatırımı milleti şaha kaldırmak, bilimde buluşlar ve Google tarafından havada kapılan bir navigasyon uygulaması değil, yerleşimlerdir. Korkunç bir şekilde, İsrail'in en iyi yaptığı, İsrail'in en iyi bilindiği, bu proje ve onun altyapısı ve güvenliğidir. Korkunç ve bağımlılık yapan politikayla yerleşimler, İsrail'in kaynaklarını tüketti, tüm hükümet departmanlarını meşgul etti ve ülkeyi fakirleştirip büyümesini engelleyen bir tecrit içine hapsetti. Bundan dolayı, bu bağlamda Bennett'in yeni olmayan bu son ifşaatına şaşırmış gibi yapmayalım. Bunun yerine İsrail'in onlarca yıllık politikasının net şekilde görülen ve kendi kendisini tahrip eden kibrine odaklanalım: Bu kâbus gibi realitede sıkışıp kalmış herkes için işgali, yerleşimleri ve neticesindeki tüm sefaleti sürdürmek.

Kaynak: Guardian

Dünya Bülteni için çeviren: Mehmet Şeyhoğlu