Yaklaşık bir aydır Suudi Arabistan ile Yemen arasında ciddi bir gerilim yaşanıyor. Gerilimin tarihsel nedenlere dayandığını ve Yemen'de son birkaç yıldır terör eylemleriyle açığa çıkan toplumsal çelişmelerin etkisi olduğu hatırlatılmalı. 5 Kasımda üç üst düzey güvenlik görevlisi öldürülmüş ve bu eylem Yemen yönetiminin Sünniler ile Zeydiler arasında ayrımcılık yapan politikalarının bir sonucu olarak ifade bulmuştu. Bu olaydan dört gün sonra, Suudi sınırına yakın bölgede yaşayan Zeydilerin Suudi tarafında geçip eylemler yaptığı gerekçesiyle Suudi Arabistan savaş uçakları Yemen'e girmiş, bölgeyi bombalamış ve sınırda çatışmalar yaşanmıştı.

1967'de ikiye ayrılan ülkenin güneyinde sosyalist bir devlet kurulana kadar monarşi yanlılarıyla cumhuriyet yanlıları arasında kanlı bir iç savaş yaşanmış, savaşan taraflar aynı zamanda oranları birbirine yakın olan Sünniler ile Zeydiler olarak ayrışmış ve monarşistleri Suudi yöneticileri desteklerken diğerleri Sovyet desteğini almışlardır. 1990'da iki ülke birleşmiş, cumhuriyet kurulmuş ve 1994'de de Suudi Arabistan ile sınır anlaşması imzalanmıştı.

Bununla birlikte, iki ülke arasında sınır sorunları devam etti. Suudi Arabistan'a komşu ve petrol bulunan bölgeler üzerinde hak iddia eden Suudi Arabistan ile Yemen arasındaki sorunlar iki yönetim arasında ciddi sorunlara yol açtıysa da, 2000 yılından itibaren bu sorunların üzerinin örtülmesi tercih edildi. Zira yönetimin Zeydilere karşı sert politikalar uyguladığı gerekçesiyle örgütlenip sınıra yakın bölgelere yerleşip, bir anlamda dağa çıkıp, terör eylemleri yapan direnişçiler konusunda Yemen en büyük desteği Suudilerden aldı. Özellikle başkent Sada ve çevresindeki eylemler, 2004 sonlarından itibaren büyüdü ve neredeyse yeniden bir iç savaşa dönüştü, binlerce kişi yaşamını yitirirken 200 bin kadar kişinin yerlerinden edilmesine neden oldu. İktidarın azınlığı temsil ediyor olmasına ilişkin siyasal tartışmalara, Zeydi direnişçilerin eylemlerine karşı Suudi destekli el-Kaide eylemleri yapıldı iddiaları eklendi ve sorunun çok taraflı boyutu yeniden açığa çıktı.

Zeydiler, yönetimin Suudi baskılarına direnmemesini, bu ülkenin Yemen'de yeniden krallık kurulmasını desteklemesini, hatta kendine bağlama çabasını ve bu çerçevede de Şiiliğin bir kolu olan Zeydileri bölgeden kaçırma ya da yok etme girişimlerini öne çıkarıyorlar. Öte yandan Yemen yönetimi ve Sünniler ile Suudi Arabistan ise, Zeydi direnişlerinin arkasında İran'ın bulunduğunu ileri sürüyorlar. Tıpkı Lübnan'daki Hizbullah gibi, Yemen'de de İran'ın Şii eksenini desteklediği ve Yemen'i kendi etki alanına sokmaya çalıştığı iddia ediliyor.

Adı cumhuriyet olan ancak demokrasiden nasibini alamayan Yemen'in son derece stratejik bir konumu var. Hint okyanusunu Akdeniz'e bağlayan Kızıl Deniz'in girişi Aden Körfezi bu ülkede. Ucu Mısır, İsrail ve Lübnan'a uzanan bu siyasal hat, ayrıca dünya deniz ticaretinin en önemli geçit yeri. Somalili korsanların boşuna faaliyet alanı olarak burayı seçmedikleri de hatırlatılmalı. Ülkenin konumu ve içerideki sorunlarını kendisinin çözememe hali, öncelikle Suudilerin ardından da İranlıların bölgede faaliyet yürütmelerini kolaylaştırıyor ve bu gidiş giderek daha vahim bir aşamaya tırmanıyor.

Yemen'de yaşananlara biraz geri çekilip bakıldığında, İran ile Suudi Arabistan'ın silahlanma yarışında birbirlerini takip ettikleri ve bu alana çok para harcadıkları da hatırlandığında, Ortadoğu'da İran-İsrail rekabetinden çok İran-Suudi Arabistan rekabetinin belirleyici olduğu düşünülebilir. Bu, İsrail'e güvence sağlamayı sürdürürken Türkiye'yi tercih yapmak zorunda bırakabilir.

Star Gazete