El Kaide terörüyle mücadelede Yemen'in desteklenmesi yollarının bulunmasını ele alan Londra konferansı sona erdi ve 'bağışçılar' toprak üzerindeki sonuçları, Batılı çevrelerin cömertliğini, Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'ın 27-28 Şubat günlerinde Körfez bağışçılarına kucak açacağı buluşmayı bekleyerek birçok mali destek sözü verdiler. Bu bağlamda bir dizi önemli noktanın altını çizmek istiyoruz:

Birincisi, Yemen farklı savaşlarında başarılı olması için 40 milyar dolar istediğinde veya dünyada bir ülke krizlerinin belirli bir rakama ihtiyaç duyduğunu ifade ettiğinde bu talebinin uluslararası toplum açısından tahminlere dayalı olması mümkün değil. Bu ülke de biliyor ki kendisine destek sunacak çevreler ihtiyaçlarının incelenmesi ve tam rakamın belirlenmesi için özel komisyonlar oluşturacaklardır. Bu yüzden çeşitli ülkeler konuyla ciddi işbirliği içine girdiler. 'Öngörülen bağışçılar' destek konusunda yüzeysel vaatlerde bulundular ve Yemen'de reformun gerekliliğini istemekle, IMF programını tartışmakla ve Sana'ya teröre karşı savaşında sembolik destek vermekle yetindiler. Burada Yemen'den El Kaide ile kapsamlı mücadele etmesini isteyen Batılı ülkelerin önünde bütün sorumluluğu taşımaktan başka bir seçeneğin olmadığını ifade etmek istiyoruz. Özellikle de Batı, Yemen'i bu savaşa Yemen'i ve halkını sevdiği, refah, demokrasi ve olgun yönetimin yayılması için değil, kendi güvenliği ve çıkarlarını savunmak için sürüklemişken... Aşırılıkla mücadele etmesinin ve ülkesinin silahlı örgütlerin geçiş bölgesi olmasının önüne geçmesinin Yemen'in çıkarına olduğu doğru ancak ABD ve bazı Avrupalı ortaklarının, Sana'dan El Kaide ile mücadelede mızrak başı olmasını istedikleri de bir gerçek.

İkinci nokta; gazetemizdeki makalelerde defalarca Arapların Arap'tan başka destekçisi olmadığına ve sorunlarımızın çözümünün kendi elimizde olacağına inandığımız için Yemen dosyasının Arap bağlamında ele alınmasını ve uluslararası boyut almamasını istemiştik. Bu bağlamda 'niçin Riyad veya Kahire konferansı değil de Londra konferansı' diye sormuştuk. Bu soru Arapların kendi sorunlarını çözmeleri için başkalarına havale etme üslubunu bırakmaları yönündeki kararlılığımızı ve çağrılarımızı yansıtıyor. Suudi Arabistan ve beş kardeş ülke Yemen'i desteklemeleri, Körfez yatırımlarının kapısını açmaları ve Asya iş gücü yerine altı Körfez ülkesinde Yemen iş gücüne öncelik vermeleri yönündeki önceki çağrılarımıza karşılık verselerdi ne olurdu?!. Bu daha yararlı ve uygun olmaz mıydı? Körfez parası Yemen'den önce Körfez ülkelerinin yararına olmaz mıydı? Terörün ve aşırılığın kökünün kurutulmasını hızlandıracak ve bölgeyi kalkınma deneyimlerinin inşasına ve halklara hizmet için istikrarın işleve konulmasına kanalize edecekti. Hangisi daha iyi? Yemen ve bölgeye hizmet mi, yoksa Amerikan ajandasına hizmet mi? El Kaide ile savaş, bütün Körfez bölgesini içine alacak şekilde genişleyebilir ve bu ülkelerin çıkar ve güvenliğini de gözetmez.

Üçüncü nokta ise Yemen'in Körfez'den gelecek paraları El Kaide ile askerî mücadelede kullanma isteğinin Yemen'e zarar verecek bir seçenek olmasıdır. Hatta El Kaide'yi güçlendirir ve geniş bir sempati kazandırır. Zira insanların gözünde bu savaş, Yemen'in istikrarını ve güvenliğini tehdit eden teröre karşı yapılan bir savaş değil, ABD adına yürütülen bir savaş olarak görülecektir.

Yemen'in asıl savaşı fakirlik, işsizlik, cehalet, doğal imkânlarının sınırlı oluşu ve Arap desteğinin yokluğu sebebiyle kötüleşen sosyal ve ekonomik gerçeklerledir. Arapların ve özellikle de Yemen'e para verecek Körfez ülkelerinin çıkarı, yıkım ve geirde milyonlarca evsiz bırakacak açık savaş ajandasından inşa, reform, yolsuzlukla mücadele ve ulusal diyaloğu meşru kapılara açmaya dayanan yeni bir ajandaya geçilmesini istemelerindedir. Yemen'in ve Arapların çıkarını koruyacak tek ajanda budur.

Londra'da Arapça yayımlanan El Arap gazetesi 29 Ocak 2010
 
Kaynak: Zaman